MATERYALİZM VE İSLÂM

[color=blue][b]MATERYALİZM VE İSLÂM

“Maddenin varlığını “ kabul etmek başka şey, felsefî mânâda “ maddeci “ olmak başka şeydir.
Biz müslümanlara göre, “ madde” (material”, inkârı mümkün olmayan bir varlık tezahürüdür de “ maddecilik” ( materialisme) yanlış bir zihnî yorumlama biçimidir.

Yüce ve mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerim’den öğrendiğimize göre, İslâm’ın “ yardılmışlar âlemi”, iki bölümde incelenebilir. Bunlar: “ Âlem-i halk” ve “ Âlem-i emr “ olarak isimlendirilmektedir.

“ Âlem-i halk” , yaratılmış ve ölçülebilir üç boyutlu kemmiyet âlemi demektir. Kemmî olarak ne varsa , hep bu âleme dahildir. Enerji demetleri, manyetik dalgalar, atomik parçacıklar, bütün yer ve gök cisimleri, topraktan, ateşten ve nurdan yaratılmış canlı cansız herşey “âlem-i halk" tandır. Yani, insan organizması da dahil, bütün “âlem-i halk” tamamı ile “madde” den inşa edilmiştir.

Ehl-i Sünnet Vel Cemaat’ın reisi İmam-i âzam hazretlerinin “ Fıh-ı Ekber” adlı eserinden öğrendiğimize göre: “ Madde, Yüce Allah’ın mahiyetini tayin ve takdir edip yarattığı bir şeydir”.

“Âlem-i emr” ise, Yüce Allah’ın “Ol” emriyle bir anda yaratılan, madd’ı olmayan, objektij zaman ve mekân ölçüleri ile değerledirilemeyen ve “ O’nun emirleri cümlesinden olan” bir keyfiyet âlemidir. Bu âleme, “âlem-i ervah” da denir.

“Ruhlar alemi” üç boyutlu âleme nazaran zamansız ve mekânsız gibi gözüküyorsa da “Zât-ı İlâhî” ye nazaran, zamansız ve mekânsız değildir. Çünkü, zamandan ve mekândan münezzeh olan sadece Yüce Allah’tır. Ruhlar, maddî olmadıkları halde, yaradılmışlardır; onların varlıkları da “ezeli” değildir. Öte yandan, varlıklarının devamı ilâhî iradeye bağlıdır.

Yüce dinimiz İslâm’a göre , “ ezelî, ebedî, zahirî ve batınî” tek ve gerçek varlık sadece ve ancak Allahü Teâlâ Hazretleridir. Diğer varlıklar da hep O’na ait yaratıklar...

Bu hususlara işaret eden iki âyet meâlini birlikte okuyalım:

“O , Evvel’dir, Âhir’dir; Zâhir’dir, Bâtın’dır”.( El- Hadid/3)

“Biliniz ki, halk ve emir O’nundur”. (El Âraf/54)

Görüldüğü üzere, İslâm , “ maddeyi” ve “ruhu” iki ayrı âlem halinde inceler ve kendi tariflerini apaçık ortaya koyar. Halbuki, materyalistler, bu kavaramları, bu derecede açık bir tarzda ortaya koyamamışlardır. Materyalistlerin “madde “anlayışları, sanılandan daha karanlık ve müphem kalmıştır. Çünkü, onlar , bütün ruhî hayatımızı da “maddenin müştakları” ( maddenin türevleri ) sanmakta, şuur, his, irade gibi değerlerimizi dahi “ maddeye irca etmeye” çalışmaktadırlar. Böylece “ maddeci bir monizme “ kayarak, ruhu inkâra yönelirler. İleride “ robotlar “ ve “insan “ konusunu işlerken genişce alacağımız üzere, materyalistler, “ maddeden ruha”, “ otomasyondan iradeye”, mekanizmden şuura” , “gerileme ve gevşeme ritimlerinden elem ve haz hislerine” asla ulaşamadıkları ve ulaşamayacakları halde, yine zanlarında israr eder, ve ruhî hayatımızı redde yeltenirler. Halbuki, biz müslümanlara göre, ruh, irade, şuur ve hisler “ âlem-i emri” madde, otamasyon, mekanizm, gerileme ve gevşeme halleri ise “âlem-i halkı” haber veren tezahürlerdir; birinden diğerine geçiş ise, sadece ve ancak “ ilahi İrade” ye bağlıdır.

Bize göre, “madde”, İlâhi mesajlarla yüklü olarak muhatabını aramaktadır. O, kendinde yazılanlardan habersiz bir kapalı zarf gibidir. Âdemoğulları, Şanlı Peygamberimizin “aleyhisselam” “ Allah’ım bana eşyanın sırlarını olduğu gibi aç” diye buyurduklarını düşünerek “ maddedeki bilgi yükünü” anlamaya ve çözmeye çalışmalıdırlar.

S.Ahmed Arvasî Hasbihal cilt:1 , burak yayınları s. 27-28 [/b][/color]

Konular