Götürmek önemlidir

[b][color=red]Götürmek önemlidir


Ölümden önce olan her şeye dünya denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyadan değil ahiretten sayılır. Çünkü dünya, ahiret için tarladır. Ahirete yaramayan dünyalıklar, zararlıdır. Haramlar, günahlar ve mubahların fazlası böyledir. Dünyada olanlar, İslamiyet’e uygun kullanılırsa, ahirete faydalı olurlar. Hem dünya lezzetine, hem de ahiret nimetlerine kavuşulur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah’tan korkun da, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeplere yapışın. Kötü sebeplere yanaşmayın! Kudretinde ve iradesinde bulunduğum Allahü teâlâya yemin ederim ki, hiçbir kimse, ezelde ayrılmış olan rızkını tamam almadıkça, dünyadan ahirete gitmez.)

Nefsin arzularını terk eden pak olur, afetlerden selamet bulur. Allahü teâlânın razı olmadığını terk edene, Allahü teâlâ ondan iyisini ihsan eder. Dünyayı anlayan, ondan sakınır. Ondan sakınan, nefsini tanır ve nefsini tanıyan da, Rabbini bulur.

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
“Bir kimsenin dünya ticareti, ahiret ticaretine mani olursa, bu kimse bedbahttır, zavallıdır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünya, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Ahiret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz. Hatta hiç tükenmez. Dünya ticaretinin ahirete yaraması ve Cehenneme sürüklememesi için, çok uğraşmak lazımdır. İnsanın sermayesi, dini ve ahiretidir. Bu sermayeyi kaptırmamak için, çok uyanık olmak lazımdır.”

Hakim Senai hazretleri, Sultan Mahmud Gaznevi döneminde yaşamış ve şiirle meşgul olurmuş. Sultan Mahmud Gaznevi, Hindistan seferine giderken, Hakim Senai hazretleri de, Sultan için yazdığı bir kasideyi, Sultana götürüyormuş. Yolda bir meyhanenin önünden geçerken içerden birtakım konuşmalar işitmiş ve dikkatini çektiği için bekleyip dinlemiş.

Bir meczup, meyhaneciye;
-Bir kadeh daha doldur. Sultan Mahmud’un körlüğü için içeyim diyormuş. Meyhaneci;
-Bu sözü doğru söylemedin. Yiğit ve büyük bir Sultan için neden böyle söylüyorsun deyince, meczup;
-Çünkü o, Allahü teâlânın verdiklerine şükretmiyor. Bunca devlete sahipken, bir memleket daha istiyor demiş. Meczup, meyhaneciye;
-Bir kadeh de Hakim Senainin körlüğü için doldur demiş. Meyhaneci;
-Hakim Senai iyi huylu, bilgili, faziletleri ile tanınmış bir şairdir. Neden böyle dersin? demiş. Bunun üzerine meczup kimse;
-Eğer o, bilgili, yiğit bir kişi olsaydı, dünyada ve ahirette faydası olan bir işle uğraşırdı. O her gün bir şeyler alırım ümidiyle Sultanın yanına gidiyor. Saçma sapan sözlere, şiir adını vermiş. İşe yaramaz şeylerle ömrünü zayi ediyor. Akıllı ve bilgili olan, ömrünü ziyan eder mi? Belki neden yaratıldığını düşünürdü. Eğer kıyamet gününde ondan; “Ey Senai! Bizim huzurumuza ne getirdin?” diye sorsalar acaba ne mazeret beyan edecek deyivermiş.

Bu konuşmaları işiten Hakim Senai hazretleri, kendinden geçmiş ve gönlü dünyadan soğumuş. Sultanları övmek için yazdığı kasideleri toplayan Divanını da suya atmış. Daha sonra Hak yoluna girip, ibadetle meşgul olmaya başlamış, dünya ve dünyalıkla ilgili şeylerden de tamamen uzaklaşmıştır.

Bayezid-i Bistami hazretleri vefat ettikten sonra, büyüklerden biri kendisini rüyada görür ve;
-Allahü teâlâ sana ne muamele eyledi diye sorar. O da cevaben;
-Beni toprağa koydukları zaman; “Ey Bayezid! Bizim için ne getirdin?” diye bir ses duydum. Ben de, “Ya Rabbi! Sana layık hiçbir iyi amel yapamadım. Huzuruna layık hiçbir şey getiremedim, ama şirk de getirmedim” dedim buyurur.

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerini vefatından sonra rüyada gören bir kimse;
-Size orada ne yaptılar diye sorar. O da;
-Ahiret işi, bizim dünyada zannettiğimizden daha zormuş cevabını verir.

İmam-ı Rabbani hazretleri, bir talebesine hitaben; “Dünyanın ve dünyada olanların, ne kıymetleri vardır ki, insan bunları ele geçirmek için, kıymetli ömrünü tüketmiş olsun! Ölmeden önce, ahirete yarayan bir şey yaparsan, ne güzel! Yoksa işin haraptır!” buyurmuştur.

Yahya bin Muaz-ı Razi hazretlerini öldükten sonra rüyada gören bir kimse;
-Sana orada ne yaptılar, nasıl muamele ettiler deyince;
-Bana burada, dünyadan ne getirdin? diye sordular cevabını vermiştir.

Netice olarak, bir kimse öldüğü zaman, hayatta kalanlar, acaba ölen kimse geriye ne bıraktı derler. Melekler ise, acaba ölen kimse, dünyadan ne götürdü, ahirete ne getirdi derler. Bunun için, dünyada ne bıraktığımız değil, ahirete ne götürdüğümüz önemlidir. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:
(Dünyaya, burada kalacağınız kadar, ahirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!)


osman ünlü
[url]www.osmanunlu.org/[/url][/color][/b]

Konular