Bîrûnî

Ebu Reyhan Muhammad bin Ahmedel-Biruni, 973 yılında bugünün Özbekistan’ı sayılan Harezm’de doğdu. Babası Ahmed bin Ali Andicani kendisine saygı duyulan, güvenilir bir kişiydi. Uzayı gözlemleyen bir gözlemevinde çalışırdı. Aynı zamanda yazları çiftçilik, kışları marangozluk ile geçinirdi. Gökyüzünü ve ayı saatlerce seyreder, gizemli formüller ve eşitlikler üzerinde uğraşırdı. Annesi Merhana, güzel ve iyi huyluydu. Köyde, yemek yapmak ve dikiş dikmek konusunda çok becerikli bir hanım olarak bilinirdi.

Ahmed bin Ali Andicani, 42 yaşında kalp krizinden öldü. Eşinin vefatından sonra Merhana, dört erkek üç kız olmak üzere yedi çocuğu ile birlikte bulundukları köyde yaşamaya devam etti.

El-Biruni, bilim konuları ile ilgili ilk eğitimini bölgenin hükümdar ailesinden olan Ebu Nasr Mansur’dan edindi. Ebu Nasr Mansur, seçkin bir matematikçi ve gökbilimciydi. El-Biruni’ye Öklid geometrisi ve Batlamyus astronomisini öğretti.

O dönemde, Harezm bilimde altın çağı yaşıyordu. Kuzey bölge insanları ile yaptıkları ticaret de bilimin gelişmesine katkı sağlıyordu. 11. yüzyılın önemli Müslüman hükümdarlarından Gazneli Mahmut ülkeyi fethettiğinde, bilimsel ünü yayılan El-Biruni’yi yanından ayırmadı. Hindistan’a yaptığı seyahatlerde yanında götürdü.

El-Biruni, 1017-1030 yılları arasında Hindistan’da yaşadı. O dönemde Hindistan, astronomi ve aritmetikte ileriydi.Hindistan’da kaldığı bu süre zarfında, Yunanca öğretmenin karşılığında, Hindistan’ın felsefesini ve bilimini öğrendi. Hindistan’ın bilim, edebiyat ve sanatını inceledi.

El-Biruni, Yunan felsefesinden çok etkilendi. Homer’in İlyada ve Odyssey, Plato’nun Yasalar adlı eserlerinden haberdardı. Aristo, Arşimet ve Demokritus’un çalışmalarına derin bir saygı duyuyordu.

El-Biruni, bilimsel çalışmalarına 17 yaşında başladı. Güneşin yüksekliği ve şehrin boylamını hesapladı. güneşin hareketlerinden mevsimlerin tam olarak ne zaman başladığını ortaya koydu. Dünya boylamının genişliğinden daha uzun olduğunu ileri sürdü. Dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak hesapladı.Jeodezi (yerkürenin şeklini tespit ve yeryüzünü ölçme işlemlerini konu edinen bilim dalı) biliminin kurucusu oldu.

Hindistan’dayken öğrendiği trigonometrinin astronomiden ayrı bir bilim olarak görülmesi gerektiğini savundu. Trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın birim olarak kullanılmasını önerdi. Sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını ilk kez El-Biruni tanımladı.

Geliştirdiği teleskoplar ile gözlemleri sonucunda, gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü doğrulayan Galileo’dan 600 sene önce, ‘dünyanın döndüğü’ fikrini El-Biruni savundu. Newton’dan 700 sene önce, Netwon’un matematiksel olarak ispatladığı yer çekimi kuramı üzerine ilk fikirleri El-Biruni ileri sürdü. Dünya dönüyorsa, ağaçlar ve taşların neden fırlamadığı sorusuna, merkezde bir çekicilik olduğu ve her şeyin dünyanın merkezine düştüğü cevabını verdi.

Kuzey, Güney, Doğu ve Batı’nın farklı noktalarda buluştuğunu; denizlerin ardında dünyanın doğusu ve batı kıyıları arasında bir karanın bulunduğunu (Bugünkü Amerika) öngördü.

24 yaşlarındayken Harezm’in başkenti Kath’da ay tutulmasını gözlemledi. Aynı gözlemi, Bağdat’ta yaşayan o dönemin matematikçisi Ebū el-Vefāʾ el-Būzecānī’den (940-998) yapmasını ve tutulmanın tam zamanın kaydetmesini istedi. Bu iki bilim adamının, aynı olayı iki ayrı yerde ayrı zamanlarda gözlemlemeleri, iki farlı nokta arasında boylam farkını hesaplamalarını sağladı.

El-Biruni’nin en önemli ilk kitabı 21 üniteden oluşan El-Asar’il-Bakiye an’il-Kuruni’I Haliye idi. Kitabında, zaman kavramını matematik, astronomi, coğrafya, geometri ve diğer bilim dallarını kullanarak inceledi. Gün ve gecenin nasıl oluştuğunu ve günlerin değişen uzunluklarını, dünyanın şekli ve güneş etrafındaki hareketine neden göstererek açıkladı.

El-Biruni, aynı zamanda çok iyi bir ansiklopedi yazarıydı. Yine El-Asar’il-Bakiye an’il-Kuruni’I Haliye isimli kitabında Orta ve Yakın Doğu’da kullanılmakta olan takvim sistemlerini gösterdi. Hindistan’ın erken ortaçağ bilimlerini betimleyerek, matematik, astronomi ve astroloji’nin temellerini anlattı.Dünya tarihinde ilk kez abdominal doğum’un (sezeryan) nasıl yapılacağını El-Biruni gösterdi. Bunun gösterimine yine bu kitabında yer verdi.

El-Kanunü'l-Mesudi kitabı ile ayrıntılı bir matematiksel coğrafya eseri yazdı. İstihrâc el-Evtâr fî Dâireisimli kitabında Orta Asya’nın topoğrafyasını belirledi. Kitabü’I Cemahirfi Ma’rifeti Cevahir’de 50’nin üzerinde mineral, maden, metal, alaşım, porselen gibi maddeler hakkında detaylı bilgi verdi.Kitabında, her bir maddenin, maddeleri birbirinden ayırt etmeye yarayan özgül ağırlıklarını gösterdi. Ömrü boyunca incelediği bitkileri Kitâbü’s-Saydele isimli kitabında listeledi ve doğal ilaçların hangi hastalıklara iyi geldiğini kapsamlı bir şekilde anlattı.

Doğal kaynakların sınırlılığına işaret ederek “tabiat ekonomisi” kavramını ortaya koydu. Canlıların oluşum ve gelişimini inceledi. Tabiatta güçlü olanın yaşamını sürdüreceğini yazdı.

El-Biruni, dönemin diğer büyük üstadı İbn-i Sina ile genç yaşta kabul edildiği Mamun Akademisi’nde tanıştı. Yazıştığı mektuplarında, ısı, hareket ve ışın olaylarını tartıştı ve dünyada ışınların hızından daha hızlı bir şey olmadığını, havada yayılan sesten daha hızlı olduğunu savundu.

El-Biruni, astronomi ve coğrafya ölçümleri için birçok alet geliştirdi. Ne yazık ki geliştirdiği ölçme aletlerinin birçoğu zaman içerisinde kayboldu. El-Biruni’nin geliştirdiği piknometre [elementlerin yoğunluğunu ölçen konik şeklinde bir alet], mekanik usturlap [güneş, ay ve yıldızların konumunu belirlemek için kullanılan ölçme aracı] ve bazı harita projeksiyonları [yeryüzünün iki boyutlu düzlemde göstermek için kullanılan model] günümüze kadar ulaşan ölçme araçları oldu.

1030-1040 yılları arasındaki dönemin lideri Sultan Mesut için yazdığı Kitabü’l-kanunü’l Mesudi Fi İlm-i Nücum’da astronominin temellerini oluşturdu. Sultan Mesut, El-Biruni’ye saf gümüş yüklü bir fil hediye etti. (Bazı tarihçiler, bu hediyeyi El-Biruni’ye, kendisi bu kitabı yazdıktan sonra ettiğine inanmaktadır). El-Biruni, hediyenin kendisini bilimden uzaklaştıracağı düşüncesiyle hediyeyi kabul etmedi ve “Bir âlim, gümüşün çabuk tükenebileceğini, fakat bilimin yıllar boyu yaşayacağını bilir. Ömür boyu süren bilgeliği, geçici parlak gümüşe asla değişmem.” dedi.

Çağdaşları, El-Biruni’den “her yıl iki bayram günü hariç, elleri yazmaktan, gözleri gözlemlemekten ve aklı düşünmekten hiç yorulmadı” şeklinde bahsederdi. El-Biruni, yaşamı boyunca astronomiden ilaç bilimine kadar neredeyse her alan ile ilgilenen bir bilim adamı ve filozoftu. Hem dünyanın fiziki yapısı hem de toplum ve kültürler üzerine çalıştı.

Kendisinden çok sonra gelen Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim adamlarına ilham kaynağı oldu.Türkçe dâhil 15 dilde yayımlanan The Unesco Courier dergisi, 1974 yılında çıkardığı sayıyı El-Biruni’ye ayırdı. El-Biruni’yi “Binlerce yıl önce, Orta Asya’da yaşamış evrensel deha” olarak tanıttı.

El-Biruni, 75 yaşında vefat etti. Kendisinin, bugünün Afganistan bölgesi olan Gazne‘de öldüğü düşünülmektedir.

“Kişisel gözlem ve doğrudan inceleme,kaydetme kapasitesini artırır; gerçeği ayırt etmeyi ve aynı zamanda nesneleri tanımlamayı sağlar… Sadece kitaptan okumak yerine, verileri toplamakta büyük bir fayda ve teşvik vardır.”