11 Ekim 2006 tarihli konular

Sanal aşk

  • Sururi Bal

Çok uzun süre sevgilisi olmadan yaşayanlar, ailesinin baskısı yüzünden kimseyle flört edemeyenler, çok uzun, kötü ve heyecansız bir evliliği yeni bitirmiş olanlar... Böyle yaşamış kişiler mutlaka bir aşka ihtiyaç duyar. Uzun süre heyecandan uzak kalmak insanın doğasına aykırıdır ve en çok aranan heyecan da aşktır.

Temel ihtiyaçların en önemlileri nasıl yemek içmekse, beğenilmek, sevilmek, iltifat görmek, cilveleşmek, bakışmak, öpüşmek, el ele tutuşmak, aramak, aranmak, özlemek, aşk ilan etmek ve ilan-ı aşkın muhatabı olmak da öyle önemli temel ihtiyaçlardandır. Bir kadının, beğendiği erkeğin bakışı, iltifatları karşısında mahcup mahcup başını eğip, hafifçe gülümsemesi kadar keyifli bir başka durum olabilir mi? Ya da bir kadının bir erkeğe iltifat edişi, özlediğini söylemesi diğerinden az keyifli bir durum mudur?

Halkı Kötü Yola Teşvik Etmekten Sakınmak

  • Deniz

"Ümmetim üzerine endişelendiğim şeyle­rin en korkunç olanı, dil (dökmeyi) bilen mü­nafıklardır" (Feyz'ül-kadir c. 2, s. 419).

İnsanları Hakk'ın yolundan alıkoymak veya onla­ra kötülük yapmayı telkin etmek, sinsi İslâm düşman­larının veya nifak hastalığına tutulmuş şahısların sergilediği menfi bir faaliyettir.

İman sözünü ağızlarında geveleyip boğazdan aşağı indirmemiş kimseler, İslami gelişmelerden te­dirgin olurlar. Bu hâlet-i rühiyenin tesiri altında halkı İslâmî sahadan uzaklaştırmak isterler. Bu maksatla insanlara yanaşıp onları hak yolundan uzaklaştır­maya çalışırlar.

Lanet Etmekten Sakınmak

  • Deniz

"Kim bir mü'mine lânet ederse bu (davranış) onu öldürmek gibidir" (Buhârî c. 7, s. 84).

La'net, lügat itibariyle kovma ve uzaklaştırma ma­nâsında kullanılmaktadır. Telin la'net etmek ve aza­ba uğratmak demektir. "Mel'ûn" kelimesi, la'net olunmuş manâsına gelmektedir.

Allah tarafından sadır olan lâ'net, dünyada hayır ve tevfikten, âhirette ilâhi lütuf ve rahmetten uzak­laştırmak manâsını ifâde etmektedir. Halk tarafından yapılan lâ'netler, sövme ve bedduâ manâsında kul­lanılmaktadır.

Merhamet ufkunun en asil örneği bulunan Pey­gamberimiz (s.a.v.), günün birinde Cenab-ı Hakk'a şu niyazı yapmıştır. "Ya Allah! Ben, ancak bir beşe­rim. Müslümanlardan bir şahsa ağır bir söz söyler­sem veya lâ'net edersem, Sen bu (söz ve dav­ranışımı), o kişi için temizlik ve rahmet kıl" (Müslim, c. 2, s. 25).

Kötü Sözlerden ve Sövmekten Kaçınmak

  • Deniz

"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve sö­zü doğru söyleyin" (Sûre-i Ahzâb 70).
Edep dini olan islâm, "Ben müslümanım" diyen herkese, edebe aykırı söz söylemeyi yasaklamıştır.

Dil, konuşmak ve meramını ifade etmek için veril­miştir. Ancak ağza gelen her sözü değil, akla ve hikmete uygun olan ve insanları incitmeyen kelâmı konuşmaya müsaade etmiştir.

Edebe ve nezâkete uymayı şiar edinmiş bulunan Yunus Emre (k.s.) şu tavsiyeyi yapmaktadır.

Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini.

Kötü sözleri zararlı oluş derecelerine göre tasnif etmek gerekirse üçe ayırmak icap eder. Şöyle ki:

Kötürüm tilki mi yoksa aslan mı olmak isterdiniz?

  • Ahmet Emin

Kalenderin biri,bir gün gündelik rizkini kazanmak üzere evinden çikar.Dag ,ova demeden aksama kadar dolasirda dolasir;fakat karnini doyuracak hiç bir sey bulamaz.Hava kararmaya yüz tutmus;gün aksam olmustur.Yeni bir günün sabahinda tekrar geçimini aramaya çikmak üzere geriye dönerek evinin yolunu tutar.Göz gözü görürken yuvama ulasayim diyerek hizli adimlarla bir düzlüge iner.Iyiden iyiye yorulmus,adim atacak takadi kalmamisti.

Bir kayanin dibinde bir kaç dakikalik nefes almak için mola vererek seriliverir.Az sonra kulagina inelmeye benzer bazi sesler gelir.Nefesini tutup dikkatle dinleyince inleme seslerinin gölgesine sigindigi kayanin üst tarafindan gelmekte oldugunu anlar.Yavasça yerinden dogrularak kayaya tirmanir.Öteyi beriyi yoklarken önüne karanlik bir kaya çikar.Zaten kesik

TÜRKCE KASİDE-İ BÜRDE (Sezai Karakoç)

  • imdat sezer

Selem ağaçlarını mı, ordaki dostları mı andın ki birden
Gözbebeğin kanlandı, gözyaşın aktı kırmızı kırmızı..

Yoksa bir yel mi esti Kâzime yönünden;
Yoksa Eden Dağı’nın üstünde, kapkaranlık gecede
Şimşek mi çaktı?..

Gözlerine ne oldu ki, “dur ağlama” desen çoşar ırmak olur;
Ya kalbine ne dersin, “yetiş huzur” dedikçe artar acısı gamı..

Aşk gizli kalır mı kimseden, niçin aldatır kendini insan?
Gönül yanıp dururken, gözden akarken çeşme gibi gözyaşı..

Aşk olmasaydı döker miydin gözyaşını böyle taze toprağa?..

Bakış açısı...

  • hayat

Dr.Paul Ruskin, öğrencilerine, yaşlanmanın psikolojik etkilerini
öğretirken onlara şu olayı okur:


"Hasta ne konuşuyor, ne söylenenleri anlıyor.
Bazen saatlerce
anlaşılmaz şeyler geveliyor.
Zaman, yer veya kişi kavramı yok.
Sadece kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor,
ne de bakım yapılırken yardımcı
oluyor.
Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.
Dişleri yok,yiyeceklerinin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde, yürüyemiyor ve uykusu düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."

Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını
isteyip istemediklerini sorar.

Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması
gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar.

Gül bahçesi...

  • Nisan Yagmuru

Bir gezginin yolu günün birinde bir bahçeye varmış.
O bahçede yalnız gül yetişirmiş.Birbirinden narin ve zarif güller.
O güller kadar zarif ve latif bir hatun kapı önünde duruyormuş.
GEZGİN hatuna hayranlık ve saygı ile yaklaşip kendisini takdim etmiş. Ve hatundan adını bağışlamasını istemiş.

HATUN: bana SEVGİ derler.

GEZGİN: Sevgi hatun burada yalnız mı oturuyorsunuz?

SEVGİ: hayır eşimle beraber oturuyoruz. Ona İLİM derler.
Şu anda bahçede çalisiyor. Bıkmaz yorulmaz bir kişidir.

GEZGİN: Bahçeyi dolaşmama izin var mı?

SEVGİ: Hay hay...lütfen ayakkabılarınızı çikarinda SAYGI dediğimiz şu mestleri giyiniz.
Onlar öylece konuşurken İLİM çikagelmis. Bahçeyi birlikte dolaşmaya başlamışlar.
SEVGİ önde İLİM ve GEZGİN arkada yürüyorlarmış.
Her gülün bir adı varmış. MUTLULUK, HOŞGÖRÜ, SABIR, KANAAT,
ADALET, İRADE,ŞEFKAT, MERHAMET, AKIL, HİKMET, KUDRET,
SAMİMİYET, TEVAZU, FAZİLET VE...
bu kadar çesitte ve bu kadar yoğunlukta güzellik bu kadar bakım ve özen,
böylesine bir düzen karşisında heyecanlanan ve hayrete düşen gezgin bahçıvan ilim efendiye sormuş: