10 Aralik 2006 tarihli konular

Hilm'in Fazileti

  • nesim

Hilm, öfkeyi yutmaktan daha üstündür. Çünkü öfkeyi yutmak, olmayan halîmlik sıfatını kazanmaya çalışmaktır. Oysa öfkeyi yutmaya ancak öfkesi kabaran bir kimse muhtaç olur ve bu hu-susta şiddetli bir mücahedeye muhtaçtır. Fakat bunu bir müddet âdet edindiği zaman kendisine alışkanlık olur ve artık bir daha öfkesi kabarmaz. Kabarsa da onu yutmakta herhangi bir zorluk sözkonusu değildir. Bu tabii halîmliktir. Bu, aklın kemâle ermesi ve bedeni kontrol altına almasının delâletidir. Öfke kuvvetinin kırılması ve akla teslim olmasıdır. Fakat bunun başlangıcı, kendini hilme zorlamak, zoraki bir şekilde öfkeyi yutmaktır.

Şükür

  • katip

Daha önce, peygamberleri ıslah edip, hidayet etmek ve onlara vahyi tebliğ etmek ile meleklerin yaratılışındaki ilâhî nimetten anlattığımız şeyler senin malûmundur. Meleklerin sadece bunları yaptıklarını zannetme! Çokluğu ve mertebelerinin tertibi ile meleklerin tabakaları kısaca üç tabakaya inhisar eder:
A) Arzî (yeri idare eden) melekler,
B) Semâvi (gökleri idare eden) melekler,
C) Hamelet'ül-Arş (Arşı yüklenen) melekler.
Allah Teâlâ'nın melekleri sana hidayet, irşad ve başka vazifelerde değil yemeğe ve daha önce bahsettiğimiz gıdaya dönüşen hususlarda vekil kıldığına dikkat et! Fakat bunların herbir parçasını, bitki parçalarından her birini en az yedi melek, bazen on, bazen yüz, bazen de yüzden daha fazla melek, gıdalandırmakta vekil kılınmışlardır.

Haksızlığa Nasıl Karşı Konulmalıdır?

  • nesim

Bir şahıstan sâdır olan zulme, benzeriyle karşılık vermek caiz değildir. Mesela gıybete gıybetle, tecessüse tecessüsle, sövmeye sövmekle mukabele caiz değildir! Diğer günahlar da böyledir. Ancak kısas ve cezalandırma, Allah nizamının belirttiği oranda olur. Biz bunları yazmış olduğumuz fıkıh kitaplarında belirtmiş bulunuyoruz. Sövmeye gelince, ona benzer bir sövmekle karşılık verilmemesi hususu sabittir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Eğer bir kişi sende bulunan bir hasletten dolayı seni ayıplarsa, sakın onda bulunan bir hasletten dolayı onu ayıplama!56

Hıkd'ın (Kin'in) Anlamı, Neticeleri, Affetmenin ve Şefkat Göstermenin Fazileti

  • nesim

Hâli hazırda intikam almak sûretiyle gönlünü rahat ettirmekten âciz olduğundan dolayı öfkesini yutmak lâzım geldiği zaman öfke içeride birikmeye başlar ve kin'e dönüşür. Hıkd'ın (kin'in) sonucu, kalbe ağırlığını yükleyip buğzetmek ve buğzettiği kimseden uzaklaşmak ve bu durumu devam ettirmektir. Oysa Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Mü'min bir kimse kindar bir kimse değildir.65

Bu bakımdan hıkd, öfkenin meyvesidir. Hıkd sekiz şeyi doğurur:

1.Hased etmeye yol açar. Hased kin'in seni buğzettiğin insanın nimetinin yok olmasını temenni etmeye zorlaması demektir. Bu bakımdan ona verilen bir nimetten dolayı sen üzülür, ona isabet eden bir musibetten dolayı da sevinirsin. Bu ise münafıkların hasletlerindendir. Allah Teâlâ'nın izniyle, böyle yapmanın aleyhinde vârid olan ayet ve hadîsler ilerdeki bahislerde gelecektir.

Şükrün Fazileti

  • katip

İnsanları nimetin şükründen cehalet ve gaflet alıkoymuştur; zira halk cehalet ve gafletten ötürü nimetin marifetinden menedilmişlerdir. Nimetin şükrü ancak marifetinden sonra tasavvur olunabilir. Sonra halk bir. nimeti bilirse ona şükretmenin dil ile elhamdülillâh (Hamd Allah'a mahsustur), eşşükrü lillah (Şükür Allah'a mahsustur) demek olduğunu zannederler.

Bilmezler ki şükrün mânâsı; nimeti, nimetten kastedilen hikmetin tamamlanmasında kullanmak demektir. Bu da ibadettir. Bu iki marifet hâsıl olduktan sonra, insanı şükretmekten ancak şehvetin galebe çalması ve şeytanın istilası meneder.

Af ve İhsan'ın Fazileti

  • nesim

Affın mânâsı, kısas veya bir tazminattan dolayı meydana gelen bir hakka müstehak olduğun halde o hakkı almaman ve borçluyu ondan affetmendir. Af, hilim ve öfkeyi yutmadan ayrı birşeydir. Bunun için de biz onu müstakil bir konu olarak zikretmiştik.
Sen bağışlama yolunu tut! İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir!(A'raf/199)

Sizin bağışlamanız takvâya daha yakındır!(Bakara/237)


Üç şey vardır, nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, eğer ben yemin etmiş olsaydım onlar için yemin ederdim:
1. Hiçbir mal, sadaka vermekten eksilmez. Bu bakımdan siz sadaka veriniz!

Şefkatin Fazileti

  • nesim

Rıfk (şefkat) göstermek güzeldir. Bunun zıddı şiddet ve ihtirastır. Şiddet ve hiddet, öfke ve katılığın neticesidir. Şefkat ve yumuşaklık ise, selâmetle olmanın ve güzel ahlâkın neticesidir. Bazen de hiddetin sebebi öfkedir.

Bazı kere de sebebi insan kalbini kapsayan amansız harisliktir. Öyle ki insanı düşünmekten uzaklaştırır ve doğru karar vermekten meneder. Bu bakımdan işlerde şefkat göstermek bir meyvedir. Bu meyveyi de ancak güzel ahlâk ağacı verir. Ahlâk da ancak öfke ve şehvet kuvvetlerini zaptetmek ve normal sınırda durdurmak suretiyle güzelleşir. Bunun için de Hz. Peygamber (s.a) şefkati överek ve şefkat hakkında cömertçe medh u senâda bulunarak şöyle buyurmuştur:

Şükrün Tanımı ve Hakikati

  • katip

Sabır ile Şük'rün Bir Yerde Birleşmeleri
Soru: Nimetler hakkında söylediğin şeyler Allah'ın her varlıkta nimeti olduğuna işarettir. Bundan da anlaşılır ki belanın asla varlığı yoktur. O halde bu durumda sabretmenin mânâsı ne olabilir? Eğer bela mevcut ise belaya şükretmenin mânâsı nedir? Oysa bazıları 'Biz nimete karşı şükretmekten fazla belaya karşı şükrediyoruz' iddiasında bulunmuşlardır. Bu bakımdan belaya karşı yükretmek nasıl tasavvur olunabilir? Kendisine sabretmek gereken bir şeyin şükrü nasıl yapılır? Oysa belaya karşı sabretmek elemi, şükür de sevinmeyi gerektirir. Elem ile sevinme zıddıdır. O halde sizin 'Muhakkak Allah için her var ettiğinde kullarına bir nimeti vardır' sözünüzün mânâsı nedir?

Allah Hakkındaki Şükür Perdesini Kaldırmanın Yolları

  • katip

Şöyle diyebilirsin 'Bu hadîsler delâlet ederler ki dünyada bela, nimetlerden daha hayırlıdır. Acaba bu durumda Allah'tan bela isteyebilir miyiz?' Cevap olarak derim ki: Bunun böyle bir anlamı yoktur. Çünkü Hz. Peygamber'den (s.a) rivayet edildiğine göre duasında, dünya ve ahiret belasından Allah'a sığınıyordu.82

Hz. Peygamber ve diğer peygamberler şöyle dua ederlerdi: 'Ey rabbimiz! Bize dünyada iyi hâl ver ve ahirette merhamet ihsan et!' Peygamberler düşmanlarının ve başkalarının sevinmesinden de istiaze ederlerdi.83

Hz. Ali 'Ey Allahım senden sabır istiyorum' diye dua edince, Hz. Peygamber buna karşılık şöyle buyurdu:

Bunu da aşacağız!

  • Nisan Yagmuru

Bir Dost.......
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...

'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...

En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığın da değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.

Sabrın Hakikati ve Anlamı

  • katip

İnsanlar bu hususta ihtilafa düşmüştür. Bazıları 'Sabır, şükürden daha üstündür' demiştir. Başkaları da 'Şükür daha üstündür' demiştir. Bir kısmı da 'ikisi eşittir' demiştir.

Dördüncü bir grup, 'Bunların hangisinin daha üstün olduğu hallere göre değişir' demiştir. Bu grupların her biri şiddetli tartışmalara sahne olan ve tahsil edilmekten uzak bulunan bir kelâmla delil getirmişdir ki o kelâmı nakletmekle sözü uzatmakta mânâ yoktur. Hakkı açıklamakta acele etmek daha evlâdır. Bunun beyanı hakkında iki makam vardır:

Birinci Makam