11 Aralik 2006 tarihli konular

Aşk Acısı Çeken Kadınlar İçin Bazı Hükümler

  • arif

I Yüz Vermeyen Erkeğin Hükmü

Aşık olan kadının sevdiği, uğruna acı çektiği erkek, ona yüz vermeyen bir erkektir. Elbette bu erkek onu terk etmiştir. Terk eden ve yüz vermeyen bu erkek kesinlikle onunla evlenmeyecektir. Zaten terk edilmek, sonsuza kadar reddedilmek demektir... Kesinbir gerçektir ki, evlenmek istemeyen bir insan, asla evlenmek istemez...Kadının reddedilmesi ve terkedilmesi zaten bu anlamagelir... Ayrıca bu erkeğin reddetmesi ve yüz çevirmesi, başka bir kadını sevmeyi ve onunla evlenmeyi istemesi anlamınada gelir... Başka bir kadını sevmek ve evlenmek isteyen bu erkeği sevmek ve onun için acı çekmek saçmalıktır; ve doğru bir davranış değildir...

8. Melekleri Yaratmadaki İlahî Nimet

  • katip

Korku ve ümid'in fazileti hakkında vârid olan haberler pek çoktur. Çoğu kez korku ile ümide bakan bir insan hangisinin daha üstün olduğunda şüpheye düşer. Kişinin 'Korku mu daha üstündür, recâ mı?' suali yanlış bir sualdir. Tıpkı 'Ekmek mi üstündür yoksa su mu?' diyenin sözüne benzer. Bunun cevabı 'Aç bir kimse için ekmek sudan daha üstündür. Susamış bir kimse için ise su daha üstündür ve bu iki durum bir arada bulunursa,duruma bakılır Eğer açlık daha galip ise, ekmek daha üstündür. Susuzluk daha galipse, su daha üstündür. Eğer eşit iseler fazilette de eşittirler' demektir.

İnsanları Şükürden Alıkoyan Nedenler

  • katip

Sabrın devası hakkında zikrettiklerimiz, Sabır ve Şükür kitabında şerhettiğimiz deliller, bu gaye için de kâfidir; zira sabır, ancak korku ve ümidi elde ettikten sonra mümkün olur. Çünkü dinî makamların evveli yakîndir. O yakîn ki Allah'a, son güne, cennet ve cehenneme, kesin bir şekilde inanmaktan ibarettir. Böyle bir yakîn, zarurî olarak, ateşten korkmayı ve cenneti ummayı gerektirir. Ümit ile korku insana sabretme gücü verir. Zira cennet, istenilmeyen ve yapılması nefse zor gelen şeylerle çevrilmiştir. Bu bakımdan insan ümidinin kuvvetiyle bu istenilmeyen şeylere ta-hammül edebilir. Ateş de şehvetlerle çevrilidir. Öyleyse ancak kor-kunun kuvvetiyle o şehvetleri sökmeye sabredebilir.

Sabır ile Şük'rün Bir Yerde Birleşmeleri

  • katip

Soru: Bu söylemiş olduklarının çoğu, kötü sondan korkmaya dönüşür. Peki su-i hatimenin mânâsı nedir?

Cevap: Su-i hâtime, iki derecelidir. Biri diğerinden daha korkunçtur.
Korkunç ve dehşetli olan derece, ölümün dehşetleri anında ve korkularının belirdiği çağda, kalbe ya şüphenin veya inkârcılığın galip gelmesidir. Bu bakımdan ruh, ya inkârcılığın galebe çaldığı halde veya şüphe halinde kabzolunur. Dolayısıyle kalbe galebe çalan inkârcılık düğümü, insanoğlu ile Allah arasında, ebedî bir perde olur. Bu ise, daimî bir uzaklık ve sonsuz bir azabı gerektirir. Daha hafif olan mertebe ise, ölüm çağında kalbe dünya işlerinden birisinin, şehvetlerinden bir şehvetin sevgisinin galip gelmesidir.

Nimetin Bela Karşısındaki Fazileti

  • katip

Aişe (r.a) şöyle rivayet ediyor: Hava bozulduğu ve şiddetli rüzgâr estiği zaman, Hz. Peygamber'in yüzü mosmor kesilir, kalkar odada gezinir, girer çıkardı. Bütün bunları Allah'ın azabının korkusundan yapıyordu.98

Hz. Peygamber Vakıa sûresinde bir ayet okudu, çığlık attı. Musa da bayılarak yere düştü. (A'raf/143)

Hz. Peygamber (s.a) el-Ebtah'da (bir dere) Cebrail'in esas sûretini gördü. Çığlık atarak düşüp bayıldı.

Rivayet ediliyor ki Hz. Peygamber namaza başladığı zaman göğsünden fıkır fıkır kaynayan çanağın sesi gibi bir ses işitiliyordu."

Hasedi Kalp ten Söküp Atmanın Çaresi

  • nesim

Hased, kalplerin en büyük hastalıklarındandır. Kalplerin hastalıkları ancak ilim ve amelle tedavi edilir. Hased hastalığı için faydalı ilim ancak şudur: Hasedin senin için, âhirette ve dünyada zararlı olduğunu, öteki adama ise ne âhirette ve ne de dünyada zararlı olmadığını bilmendir. Hatta kendisine hased edilen adam; hem âhirette hem de dünyasında kendisine karşı güdülen hasedden fayda görür. Sen bunu basiretinle bilip gördüğün zaman nefsinin düşmanı, düşmanının dostu değilsen, kesinlikle hasedden vazgeçmen gerekir.

Hasedin Dindeki Zararı

Sabır mı Daha Faziletlidir Şükür mü?

  • katip

Ebubekir Sıddîk (r.a) bir kuşa hitaben 'Ey kuş! Keşke senin gibi olsaydım. Beşer olarak yaratılmasaydım!' demiştir.

Ebu Zer ve Talha 'Isınlan bir ağaç olmak isterdim!' demişlerdir.
Hz. Osman 'Öldüğüm zaman dirilmemek isterdim!' demiştir. Hz. Aişe 'Unutulmuş olmayı isterdim!' demiştir.

Hz. Ömer Kur'an'dan bir ayet dinlediği zaman, korkusundan bayılarak düşerdi. Birkaç gün hastadır diye ziyaret edilirdi. Birgün yerden bir saman çöpü alarak şöyle dedi: 'Keşke ben bu çöp olsaydım. Keşke ben anılır birşey olmasaydım. Keşke ben unutulmuş olsaydım. Keşke annem beni doğurmasaydı'.

Hasedin Kalpten Silinmesi Gereken Miktarı

  • nesim

Eziyet, tabii olarak sevilmez. Sana eziyet verenden nefret etmemek, çoğu zaman mümkün değildir. Onun eline bir nimet geçtiği zaman o nimeti kerih görmemek senin imkânın dahilinde değildir. Düşmanının güzel veya perişan halinin nezdinde eşit olması ve nimetini hoş karşılamak senin elinde değildir. Sen nefsinde bu iki durum arasında fark hissedersin. Şeytan da daima seni karşıdaki insana hased etmeye çağırır. Eğer bu durum sende fiil ve sözle hasedi gösterecek raddeye sürükleyecek kadar kuvvet kazanmışsa ve bu da senin ihtiyarî fiillerinden biliniyorsa, sen hem hasedçi ve hem de hasedinden dolayı günahkâr bir kimsesin. Eğer sen tamamen zâhirini kontrol altına alıp ancak içinden nimetin zevâlini istiyorsan ve senin nefsinde de bu durumu kınayıcı ve kerih telâkki edici birşey yoksa, sen yine asi bir hasedçisin. Çünkü hased, fiilin değil kalbin sıfatıdır.

Giriş

  • nesim

Velî kullarına dünyanın tehlike ve âfetlerini tanıtıp bildiren Allah'a hamdolsun! O Allah ki dünyanın ayıp ve çirkinliklerini dostlarına, onun delil ve alâmetlerine baksınlar, sevablarını günahlarıyla karşılaştırıp tartsınlar diye belirtmiştir. Onlar dünyanın kötülüklerinin iyiliklerinden çok olduğunu, onun güneşinin batmaktan kurtulamayacağını anladılar. Fakat o, güzelliğiyle halkın kalbini hoplatıp çeken bir kadın suretindedir. Onun çirkinliklerinin nice sırları vardır ki ona varmak isteyenleri yolun ortasında helâk etmekte... Sonra o, istekçilerinin elinden kaçmakta... Visalini onlara bahşetmekte pek cimri davranmaktadır. Onlara yöneldiği zaman şerrinden ve vebalinden emin olunmamakta... Bir saat iyilik yaparsa, arkasından bir senelik kötülük yapmakta... Bir defacık kötülük yaparsa, onu bir sene uzatmakta... Bu bakımdan onun ikbâl daireleri, helâk ile beraber gezmektedir! Dünya âşıklarının ticaretleri zarardan ibarettir. Onun âfetleri istekçilerinin göğüslerine ardı kesilmeyen oklar gibi peşipeşine saplanmakta... Hallerinin akışları tâliblerinin zilletini haykırmakta.... Bu bakımdan ona aldanan herkesin âkibeti zillet, onunla mağrur olan herkesin sonu hasrettir. Onun şânı, müşterisinden kaçmak, kendisinden kaçanı da aramaktır. Hizmetçisinin elinden çıkar, kendisine perva etmeyerek yüz çevirenin arkasından gider. Berraklığı bulanıklıkların kirinden uzak değildir.

Mutlak Fakr'ın Fazileti

  • katip

Hamd o Allah'a mahsustur ki kumlar O'nu tesbih eder, gölgeler O'na secde ederler. O'nun heybetinden dağlar paramparça olur. İnsanı yapışkan çamur ile kuvvetli balçıktan yarattı. Şeklini en güzel sûrette süslendirdi. Boyunu posunu güzel biçimde yaptı. Kalbini hidayet nûruyla dalâletin bataklıklarından korudu. Sabah akşam hizmet kapısını çalmaya kendisine izin verdi. Sonra hizmetinde muhlis olanın basiretini ibret nûruyla sürmeledi ki ziyasıyla celâlin huzurunu görsün.

Dolayısıyla doğduğu andan itibaren her güzeli çirkin bırakan kemâl ve güzellik ona göründü. O'nu müşahedesinden ve kapısından uzaklaştıran herşey ona ağır geldi. Dünyanın görünür tarafı ona, kırıtan kendisini beğenen bir kadının sûretinde göründü. İç tarafı ise, ona beli kamburlaşmış ve yüzü buruşmuş, zillet çamurunda yoğrulmuş, azabın kalıbına dö-külmüş bir acûze kadın gibi göründü. Hile ve sihrin incelikleriyle sır ve çirkinliklerini gizlemek için elbiselerine ağlarını kurmuştur. Onları hilenin çeşitleriyle avlar. Sonra visal va'dine sadece muhalefet etmekle kalmaz, onları zincir ve halkalarla bağlar. Belâ ve azap çeşitlerini onlara tattırır. Arif kişilere, onun çirkin sır ve fiilleri göründüğünde onu sevmeyen bir kimenin zühdüyle onda zâhid oldular. Servetlerle böbürlenmeyi terkettiler. Bütün gayretleriyle celâlin huzuruna yönelip o huzurun kesilmez visaline bel bağladılar. Fena ve zevâle mâruz kalmayan ebedî bir müşâhedeye güvendiler!

Fakirin Fakirlikteki Âdâbı

  • katip

Fakirliğin Hakîkati, Fazileti, Fakirlerin Özel Faziletleri, Fakirin Zenginden Üstünlüğü, Fakirin Fakirliğindeki Edebi, Fakirin Başkasının İhsânını Kabul Etmekteki Edebi, Zenginliğin Dilenmeyi Haram Kılması, Dilencilerin Durumları

Dünyanın Zemmi

  • nesim

Dünyanın zemmi hakkında vârid olan ayetler ve misaller pek çoktur. Kur'an'ın birçok ayeti bu hususu belirtmektedir. İnsanları dünyadan döndürmeye ve ahirete yöneltmeye çağırmaktadır. Hatta peygamberlerin, maksadları odur; onlar ancak bu nedenle gönderilmişlerdir. Bu bakımdan bu husus açık olduğundan Kur'an'ın ayetleriyle delil getirmeye gerek görmüyoruz. Biz bu hususta vârid olan bir kısım haberleri zikredeceğiz.

Hadîsler

Rivayet ediliyor ki Hz. Peygamber (s.a) ölü bir koyun leşinin yanından geçerken şöyle buyurmuştur:

Siz şu leşi, ehlinin gözünde kıymetsiz olarak mı görüyorsunuz?

Dünyanın Zemmi ve Niteliği Hakkında Mev'izeler

  • nesim

Seleften biri şöyle demiştir:
Ey insanlar! Teenniyle hareket edin, daima Allah'tan korkun! Emel ve eceli unutarak aldanmayın, dünyaya meyletmeyin! Çünkü o pek fazla hilebaz, pek fazla kandırıcıdır. Gurur ile size süslü püslü görünmüştür. Sizi temennileriyle aldatmıştır. Müşterisine süslü görünmüştür. Süslenmiş bir gelin gibi olmuştur. Gözler faltaşı gibi açılıp ona bakmakta, kalpler onun üzerine üşüşmekte, nefisler ona aşık olmakta... Oysa o nice aşıklarını öldürmüş, kendisine yaslanan nice kişileri mağlup etmiştir. Bu bakımdan onu hakîkat gözüyle süzünüz. O öyle bir evdir ki onun yok edicileri çok... Onu yaratan onu kötülemiştir. Onun yenisi çürür. Onun mülkü yok olur. Onun azizi zelîl, onun çoğu az ve onun sevgisi ölümdür, onun hayrı elden çıkar. Allah'ın rahmeti sizin üzerinize olsun! Gafletinizden uyanın! Uykunuzdan silkinin! Hem de 'filan adam hastadır' veya "ağır hastadır' denilmezden önce... Acaba ilâç için bir yol var mı? Acaba tabibe giden yol var mı?' denilmeden önce uyanın. Zaman senin için şifa ummadığı halde doktorlar senin için çağrılacaktır. Sonra 'Filan adam vasiyet etti, malını saydı' denir. Sonra 'Dili ağırlaştı, arkadaşlarıyla konuşamıyor, komşularını tanımıyor!' denir. O anda senin alnın ter döker. İnlemelerinin biri diğerini takip eder. Yakînin yerinde kalır, gözlerin yerinden fırlar, zanların doğrulanır, dilin ağırlaşıp kekeler, arkadaşların ağlar... Sana denir ki: 'Bu senin oğlundur, bu senin kardeşindir'. Oysa sen konuşmadan menedilmişsindir konuşamazsın. Senin dilin mühürlenmiştir. Artık kurtulamaz. Sonra kaza ve kader senin başına konur, canın bedeninden ayrılır, göklere doğru götürülür. O anda arkadaşların toplanır, kefenin hazırlanır. Seni yıkar kefene sararlar. Senin ziyaretçilerinin ardı kesilir. Senden nefret edenler rahata kavuşur. Senin ehlin ve aile efradın servetine el koymak üzere etrafından dağılıp giderler. Sen amellerinin rehini olarak kalırsın.

Giriş

  • katip

Fakirlik şahsın muhtaç olduğu şeyin yokluğundan ibarettir. İhtiyaç olmayan şeyin yokluğuna ise fakirlik denilmez. Eğer ihtiyaç olan şey var ve gücü yettiği şekilde ise, ona muhtaç olan kişi fakir sayılmaz. Bu hakikati anladığın zaman, Allah'tan başka her varlığın fakir olduğunda şüphen kalmaz, çünkü her varlık, ikinci durumda, varlığının devamına muhtaçtır. Varlığının devamı ise, Allah'ın faziletinden kaynaklanır. Eğer varlık âleminde varlığı başkasından istifade edilmiyen bir var varsa işte o mutlak mânâda zengindir. Böyle bir varın varlığı ancak bir zat için düşünülebilir. Bu bakımdan varlık âleminde bir zenginden başkası yoktur. O'ndan başka olan herkes O'na muhtaçtır. Devamlı olarak O'nun cömertliğinden imdat beklerler. Bu hasr'a. (ancak ile ifade edilen kaide ve cümle) şu ayet-i celîle ile işaret edilmiştir:

Dünyanın Sıfatlarının Misallerle Belirtilmesi

  • nesim

Dünya, süratle yok olup gidiyor. Sonunun gelmesi pek yakındır. İnsanlara baki kalmayı söz verir, sonra sözüne muhalefet eder. Sen ona bakar, onu sakin ve istikrarlı görürsün. Oysa o şiddet ve süratle seyretmektedir. Süratle durmadan akıp gitmektedir. Fakat ona bakan, onun hareketini hissetmeden ona bel bağlar. Ancak sona erdiği zaman sezer. (O vakit de iş işten geçer). Dünyanın mi-sali gölgedir. Gölge, hareketsiz ve sakin görünür. Oysa hakikatte hareket halindedir. Görünürde sakindir. Onun hareketi zahirî gözle görünmez, bâtınî basiretle görülür. Dünya, Hasan Basrî'nin yanında zikredildiği zaman o şu şiiri okudu: 'Uykudaki rüyalar veya geçici bir gölge gibidir. Muhakkak akıllı bir kimse onun benzeriyle aldanmaz'.