15 Aralik 2006 tarihli konular

1 GİRİŞ

  • gencc

Hamd Allah'a mahsustur. O her şeyi yaratmış, yaratılışını ve terkibini güzel yapmıştır. O Allah ki, peygamberi Hz. Muhammed'i edeplendirmiş ve onu edeplendirmeyi en güzel şekilde yapmıştır. Onun vasıflarını ve ahlâkını tertemiz kıldıktan sonra onu seçilmiş kul ve dost edinmiştir. O Allah ki, herhangi bir kulunun tertemiz olmasını irade ettiği zaman, o kulunu Muhammed'e uymak hususunda başarılı kılmıştır. O Allah ki, mahrum etmek istediği herhangi bir kimseyi Hz. Muhammed'in (s.a) ahlâkıyla ahlâklanmaktan mahrum bırakmıştır. Allah Teâlâ peygamberlerin seyyidi, efendimiz Hz. Peygamber'e ve onun tertemiz âline ve ashabına salât ve selâm etsin!

6.Riya'nın Çaresi ve Kalbi Riyadan Temizlemenin

  • nesim

Geçen bahislerden anlaşıldı ki riya, amelleri yakıcı, Allah'ın nefretine sebep olan ve helâk edicilerin büyüklerinden bir tehlikedir. Bu vasıfta olan bir şeyi ciddî bir çalışma ile kaldırmaya gayret göstermelidir. Bu çalışma nefisle mücâhede nefse yüklenen zorluklara katlanmakla olsa dahi yapılmalıdır. Bu bakımdan şifa tiksindirici ve acı olan ilaçların içilmesiyle mümkündür. Bu ise, bütün insanların yapmaya mecbur olduğu bir mücâhededir; zira çocuk, zayıf akıllı, gözü halka dönük olanlar onlarda pek fazla tamah olduğu halde yaratılır. Görür ki halkın bazısı bazısına riyakârlık yapmaktadır. Zarurî olarak riyakârlığı sever ve böylece riya kalbinde yerleşir. Aklı kemâle erdikten sonra ancak riyanın helâk ediciliğini anlar. Oysa riya kalbinde yerleşmiş ve kök salmıştır! Onu sökmeye ancak şiddetli bir mücâhede ve şehvetlere karşı açılan ciddi bir savaştan sonra gücü yetebilir. O halde, bu mücâhedeyi yapmaya muhtaç olmayan hiç kimse yoktur. Fakat bu mücâhede başta insana zor gelir. Sonunda hafîfleşir. Bu mücâhedenin tedavisinde iki makam vardır:

8.Aile Sahibi Kimselerin Tevekkülü

  • katip

Ailesi olan bir kimsenin hükmü, tek başına olandan ayrılır; zira tek başına olan bir kimsenin tevekkülü ancak iki şey ile doğru olabilir:

Birincisi, birşey beklemeksizin ve nefsi daralmaksızın bir hafta açlığa tahammül etmesidir.
İkincisi, daha önce zikrettiğimiz iman bablarındandır. Rızık kendisine verilmediği zaman ölümü seve seve karşılamaktır. Çünkü bu takdirde, rızkının ölüm ve açlık olduğunu bilir. Bu her ne kadar dünyada eksiklik ise de ahirette yüceliktir. Dolayısıyla kendisi için en hayırlı olanın, iki rızıktan, kendisine verilenin olduğunu görür ve kendisiyle öleceği hastalığın bu olduğunu ve buna razı bulunduğunu, kendisi için böyle takdir olunduğunu görmesi, bu iman kapılarının kısımlarındandır. Böylece tek başına yaşayan bir kimsenin tevekkülü tamamlanır. Aile sahibinin ailesini açlığa karşı sabretmeye zorlaması caiz değildir. Ailesinin tevhid'e olan imanı ve eğer açlıkla ölüm olursa, bunun esasında güzel bir rızık olduğuna inanmak ve imanın diğer kapılarına takarrür ettiğinin tesbiti mümkün değildir.

7.Taat ve İbâdeti Açıklamaya Verilen Ruhsat

  • nesim

Amelleri gizlemekte riyadan kurtuluş ve ihlâs vardır. Açıkça yapılmasında kendisine uyulmak ve insanları hayra teşvik etmek faydası mevcuttur. Fakat bu takdirde riya âfeti sözkonusudur.

Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Müslümanlar bilirler ki ibâdeti gizlemek, iki amelin en sağlamıdır. Fakat açığa vurulmasında da fayda vardır'. Bu sırra binaen Allah Teâlâ hem gizli, hem de açık yapılan ibâdeti överek şöyle buyurmuştur:

Sadakaları âşikâre verirseniz ne güzel! Eğer sadakaları gizler de onları öylece fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, her ne yaparsanız, ondan hakkıyla haberdardır.(Bakara/271)

8. Günahları Gizlemenin Ruhsatı ve İnsanların Günahına Muttali Olmalarından ve Kendisini Yermelerinden Hoşlanmamak

  • nesim

İhlâsta esas, için ve dışın bir olmasıdır. Nitekim Hz. Ömer bir kişiye 'Ameli açıktan yapmaya çalış!' demiştir. Kişi "Ey mü'minlerin emîri! 'Ameli açıktan yapmak' ne demek?" diye sorunca, Hz. Ömer 'Öyle bir amel yap ki ona herhangi biri muttali olduğu zaman ondan utanmayasın!' demiştir.

Ebu Müslim el-Havlânî dedi ki: 'Büyük ve küçük abdesti bozmak ve ailemle cinsî münasebette bulunmam dışında, halkın hiçbir amelimi bilmesine aldırmam!' Ancak bu söylenilen derece, herkesin varamadığı büyük bir derecedir.

İnsanoğlu kalbi veya âzalarıyla yapıp gizlediği ve halkın bilmesini hoş karşılamadığı günahlardan uzak değildir. Hele şehvet ve istekler hususunda insanoğlunun hatırından geçenler... Oysa Allah Teâlâ bütün bunlara muttalidir. Bu bakımdan kulun bu günahları, başka kullardan gizleme çabası, çoğu zaman kul tarafından mahzurlu bir riya olarak görülür. Oysa hiç de öyle değildir. Aksine mahzurlu olan riya, halka muttaki ve Allah'tan

9.Sebeplere Sarılmak Hususunda Tevekkül Sahiplerinin Hallerini İzah Eden Bir Misâl

  • katip

Mahlukâtın Allah ile olan misali, bir dilenci grubunun misaline benzer ki sultan sarayının önünde bulunan bir meydanda durmuş ve yemeğe muhtaçtırlar. Sultan onlara birçok hizmetçi göndermiş, hizmetçilerin beraberinde ekmekler vardır. Bazısına ikişer bazısına da birer tane vermeleri ve hiç birini ihmal etmemeleri için çaba sarfetmelerini emretmiştir. Aynı zamanda bir dellâla da "Ey millet! Sakin olun! Hizmetçilerim size yemek dağıtmak hususunda çıktıklarında onların yakasına yapışmayın. Usluca bekleyin. Çünkü hizmetkârlar hepinize yemek vermeye memurdurlar. Buna rağmen hizmetkârların yakasına yapışan, onlara eziyet veren ve iki ekmek alanları cezalandıracağım. Açılınca çıkıp gideni hizmetkârlara eziyet vermeyen ve kendisine verilen bir ekmekle kanaat eden uslu bir kimse hakkında ise başkasını cezalandırdığım günde kendisine değerli hediyeler ihsan edeceğim. Kim yerinde durup, iki ekmeğini alırsa, onun için ne ceza vardır, ne de mükafat! Hizmetkârların yanılıp da birşey vermediği kimse de aç yatıp hizmetkârlara kızmazsa, 'Keşke bana ekmeğimi verseydi' de demezse, ben yarın onu vezir yapacağım.

9. Riya ve Afetlere Kapılmak Korkusuyla İbâdetleri Terketmek

  • nesim

Halktan bir grup, amelle riyakâr olacağından korkarak ameli bırakmaktadır. Oysa böyle yapmak yanlış ve şeytana uymaktır. Âfetlerin korkusundan dolayı terkedilen ve terkedilmeyen ameller hakkında hakîkat bizim zikredeceğimizdir: Şöyle ki, ibâdet ve taatlar, bizzat kendisinde zevk olmayan, aksine esasında zahmete katlanmak, malî ve bedenî mücâhedeler olan, ancak muttakî olduğunda insanların övgüsüne sebep olan ve bundan ötürü zevkli olan namaz, oruç, hac ve gazâya gitmek gibi kısımlarla, bizzat kendisinde zevk olan kısımlara ayrılır. Zevkli olan kısmın çoğu bedenle ilgili olmayan, aksine hilâfet, kadılık, idarecilik, zâbitlik, namazda imamlık, vaizlik, müderrislik, infak etmek, halkla ilgili bulunduğundan ve içindeki zevkten dolayı âfeti pek büyük olan ibâdetler gibi halka taallûk eder,

10. Halk Görüyor Diye Kulun İbâdete Yönelmesinin Doğru Olan ve Olmayan Kısımları

  • nesim

Kişi bazen halk ile beraber bir yerde geceler, onlar gece namazını kılmaya kalkarlar veya bazıları kalkıp bütün gece veya gecenin bir kısmında namaz kılarlar. Oysa o evinde olduğunda ancak bir saate yakın kalkıp ibâdet edenlerdendir. Fakat onları bu şekilde görünce onlara uymaya gayreti kabarır. Öyle ki normal âdetinden fazlasını yapar veyahut asla gece ibâdetine alışkın olmamakla beraber arkadaşlarına uyarak kalkıp namaz kılar. Yine başka bir yerde bulunur ki o yerin sakinleri oruç tutarlar. Onun da oruca karşı neşesi kabarır ve tutar. Eğer onlar olmasaydı bu gayrete gelmezdi.

10.Eşyaları Çalındığında Tevekkül Sahiplerinin Göstermesi Gereken Âdâb

  • katip

Evinin eşyası elinden çıktığında tevekkül sahiplerinin yapmaları gereken birtakım âdâb vardır:
Birincisi: Kapıyı kilitlemesidir. Fakat kapının kilitlenmesine rağmen komşularına 'Siz de benim eşyamı koruyun' demesi ve birçok kilitler getirip üst üste takması gibi korunma sebeplerinde de pek derine dalmamasıdır. Mâlik b. Dinar, kapısını kilitlemezdi. Fakat bir şeritle bağlar ve şöyle derdi: 'Eğer köpekler olmasaydı kapımı bağlamazdım'.

İkincisi: Hırsızları evine girmeye teşvik edecek bir eşyayı evde bırakmamalıdır ki onların günah işlemesine sebep olmasın veya o tahrik edici eşyanın evde bulunması, hırsızların isteklerinin kabarmasına vesile olmasın!

2 Allah Teâlâ'nın Hz. Muhammed'i (s.a) Kur'ân İle Terbiye Etmesi

  • gencc

Hz. Peygamber (s.a) çokça yalvarır, çokça yakarır ve daima Allah'tan edeplerin en güzelleriyle, ahlâkların en yüceleriyle kendisini donatmasını ister ve duasında şöyle derdi:Ey Allah’ım! Benim yaradılışımı ve ahlâkımı güzelleştir. (1)
Ey Allah’ım! Beni ahlâkların çirkinlerinden uzaklaştır ve koru.(2)

Allah Teâlâ da onun duasını, va'd'i ilahîsini yerine getirmek için kabul buyurmuştur.
Beni çağırınız ki size cevap vereyim. (Mü'min/60)

Allah Teâlâ onun üzerine Kur'an'ını indirdi ve onu Kur'an ile edeplendirdi. Bu bakımdan onun ahlâkı Kur'an dır.Hişam'ın oğlu Said der ki: Aişe validemizin huzuruna girdim. Hz. Peygamber'in ahlâkını kendisinden sordum. Şöyle dedi:

11.Müridin Amelden Önce, Amelden Sonra ve Amel Esnasında Yapması Uygun Olan Hususlar

  • nesim

Diğer vakitlerinde müridin kalbini kontrol edip bütün ibâdetlerinde Allah'ın ilmine kanaat etmesi gerekir. Allah'ın ilmine ancak Allah'tan başkasından korkmayan ve Allah'tan başkasından ümit beslemeyen bir kimse kanaat eder. Allah'tan başkasından korkan ve başkasına ümit besleyen bir kimse ise, korktuğu kimsenin, durumlarının güzel taraflarına,muttali olmasını ister. Eğer kişi bu rütbede bulunuyorsa, akıl yönünden de, iman yönünden de kalbinin bundan nefret etmesini sağlamaya çalışmalıdır. Çünkü böyle bir durumda Allah'ın azabına müstehak olma tehlikesi vardır. Büyük ve başkası tarafından yapılması güç olan ibâdetler sırasında nefsini kontrol etmelidir. Çünkü o anda nefis, ifşa etmeye haristir ve nefis der ki: 'Böyle büyük bir ibâdetin veya büyük bir korkunun veyahut büyük bir ağlamanın hakikatini, eğer halk bilmiş olursa, muhakkak sana secde edeceklerdir. Halkın içinde böylesini yapacak güçte hiç kimse yoktur. Bu bakımdan sen bunu gizlemeye nasıl razı olursun ki halk senin dereceni bilmemiş olur, kıymetini inkâr ederler. Sana uymaktan, önder yapmaktan seni mahrum ederler!'

Giriş

  • nesim

Hâlık, Bârî, Musavvir, Azîz, Cebbar, Mütekebbir ve Âlî olan Allah'a hamdolsun! O öyle bir âlî ki O'nu cömertliğinden hiç kimse düşüremez. O öyle bir cebbâr ki her cebbar ve diktatör O'nun azameti önünde zelîl kalır. Her mütekebbir, O'nun izzeti önünde miskin ve mütevazi olur. O, kendisini irade ettiği hedeften hiçbir mâninin çeviremediği bir kahhârdır. Öyle zengin ki ne ortağı var, ne de şerîki... Öyle bir kâdir ki, O'nun celâl ve azameti insanların gözlerini kamaştırmıştır. O'nun istila ve istivası yüce arşı kahrının altına almıştır. O'nun övgüsü, peygamberlerin lisanlarını hasr altına almıştır. O'nun kudretinin hududunu, O'nun övgüsünü sonuna kadar saymaktan, O'nun celâlinin hakikatinin vasfını yapmaktan âciz olduklarını melekler ve peygamberler itiraf etmişlerdir. O'nun izzet ve yüceliği Kisraların belini kırmıştır. O'nun azamet ve kibriyası, Kayserlerin elini kısaltmıştır. Bu bakımdan azamet O'nun abâsı, kibriya O'nun ridasıdır. Kim azamet ve kibriya hususunda O'nunla cedelleşirse, ölüm hastalığıyla onun belini kırar ve o kırılışı tedavi etmekten kendisini âciz bırakır. O'nun celâli (büyüklüğü) yüce ve isimleri her türlü eksiklikten mukaddes ve münezzehdir.

11.Bazı Hallerde Tedaviyi Terketmenin Makbul Olup Tevekkülün Kuvvetli Oluşuna Delâlet Etmesi

  • katip

Seleften, tedaviye başvuranlar sayılmayacak kadar çoktur. Fakat büyük insanlardan bir kısmı da tedaviyi terketmiştir. Bu bakımdan onların bu hareketleri eksiklik zannedilir. Çünkü bu hareket güzel olsaydı, muhakkak Hz. Peygamber onu terkederdi; zira tevekkül hususunda başkasının hali Hz. Peygamber'in halinden daha mükemmel olamaz.

Hz. Ebubekir ölüm hastalığında iken kendisine şöyle denildi: 'Senin için bir doktor çağırırsak ne dersin?' Hz. Ebubekir ise şöyle cevap verdi: 'Doktor bana baktı ve dedi ki: 'Ben istediğimi en güzel bir şekilde yaparım!'

Ebu Derdâ'ya hasta iken şöyle denildi: Sen nerenden şikayet ediyorsun?

BİRİNCİ BÖLÜM "Kibir"

  • nesim

Bu kısımda kibrin kötülüğü, mağrur olmanın kötülüğü, tevâzuun faziletinin beyanı, tekebbürün hakikatinin ve âfetinin beyanı, kime karşı kibir gösterileceği ve kibrin derecelerinin beyanı, ne ile kibir yapılır, kibre sevkeden sebepler nelerdir, mütevazi kimselerin durumlarının beyanı, kibrin ortaya çıktığı yerlerin beyanı, kibrin tedavisinin, kibir ile nefsi imtihan etmenin, tevazu ahlâkının güzel ve mezmûm kısımlarının açıklaması yapılacaktır.

1.Kibir'in Zemmi

  • nesim

Ayetler
Allah Teâlâ Kur'an'ın birçok yerinde kibiri ve mütekebbir olan her zorbayı zemmetmiştir.
Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri, ayetlerimden uzaklaştıracağım.(A'raf/146)


İşte Allah her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler.(Gafîr/35)
(Elçiler düşmanlarına karşı Allah'tan) zafer istediler ve her inatçı zorba perişan oldu.
(İbrahim/15)

Yemin olsun ki onlar nefislerinde büyüklük tasladılar. Büyük bir azgınlıkla haddi aştılar;(Furkan/21)

Rabbiniz buyurdu ki: 'Bana dua edin! Duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler küçülmüş olarak cehenneme gireceklerdik.'(Gafîr/60) Hadîsler