16 Aralik 2006 tarihli konular

11.Allah'a Olan Şevk'in Mânâsı

  • katip

Allah'a olan muhabbetin hakikatini inkâr eden elbette şevk'in hakikatini de inkâr etmek mecburiyetindedir; zira şevk, ancak se-vilen biri hakkında tasavvur olunabilir. Biz ise Allah'a karşı olan şevk'in varlığını ârif kişinin ibret, basiretlerin nûrlarıyla bakmak, haberler ve eserler yoluyla ona mecbur olduğunu ispat edeceğiz.

İbreti isbat etmeye gelince, sevginin isbatı hususunda geçen hüküm kâfidir. Her sevilen kendisinin bulunmadığı yerde de sevilir. Hazır bulunana ise iştiyak yoktur. Çünkü şevk, aramak ve bir şeyi beklemek demektir. Hazır olan ise aranmaz. Şevk ancak bir yönden idrâk edilen, diğer bir yönden idrâk edilmeyen bir şeye karşı tasavvur edilir. Hiç idrâk edilmeyen bir şeye karşı ise iştiyak yoktur. Ona karşı şevk sözkonusu değildir; zira bir şahsı görmeyen ve onun vasfını duymayan bir kimsenin, o şahsa karşı müştâk olması düşünülemez. Kemâlinden ötürü idrâk olunana ise, iştiyak sözkonusu değildir. İdrâkin kemâli, görmekle tahakkuk eder. Bu bakımdan sevdiğinin müşahedesine ve ona bakmaya devam eden bir kimse için bu mahbuba karşı şevk'inin varlığı sözkonusu değildir.

İKİNCİ BÖLÜM"Ucub"

  • nesim

Bu bölümde ucb'un zemini, âfetleri, hakikati, nazlanma, ucub ile nazlanmanın târifi ve özet olarak ucb'un tedavisi beyan edilmiş, ucub âfetinin kısımları ve tedavisinin tafsilâtı izah edilmiştir.

1.Ucb'un Zemini ve Afetleri

  • nesim

Ucub, gerek Allah'ın Kitabı'nda ve gerekse Hz. Peygamber'in sünnet-i seniyyesinde kötülenmiştir.

Ayetler

Andolsun Allah size birçok yerlerde, Huneyn gününde de yardım etmişti. Hani (o gün) çokluğunuz sizi böbürlendirmişti. Fakat size hiçbir yarar da sağlamamıştı. Bütün genişliğine rağmen yeryüzü başınıza dar gelmişti, nihayet bozguna uğrayarak arkanızı dönmüş (kaçmaya başlamış)tınız.(Tevbe/25)

Allah Teâlâ bu ayet-i celîleyi onların ucb'a kapılmasını kötülemek sadedinde indirmiştir.
Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Allah onlara ummadıkları yerden geldi.(Haşr/2)

12.Allah'ın Kulu Sevmesi ve Bu Sevginin Mânâsı

  • katip

Kur'an'ın delilleri Allah'ın kulunu sevdiği hususunda birbi-rini takviye etmektedir. Bu bakımdan bu sevginin mânâsını bilmek gerekir. Biz önce sevginin delillerini takdim edelim.
Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler!
(Mâide/54)

Allah, kendi yolunda birbirine kenetlenmiş binalar gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.
(Saf/4)
Allah tevbe edenleri sever, temizlenenleri sever.(Bakara/222)

Allah Teâlâ 'Ben Allah'ın habibiyim' diye iddia eden bir kimseyi reddederek şöyle buyurmuştur:
De ki: 'O halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah) size azap ediyor?'(Mâide/18) Enes (r.a)

2.Ucb'un Afetleri

  • nesim

Ucb 'un âfetleri pek çoktur. Çünkü ucub, kibre çağırır; zira daha önce dediğimiz gibi ucub, kibrin sebeplerinden biridir. O halde ucubdan kibir doğar, kibirden de hiç kimseye gizli olmayan birçok âfetler doğar. Bu durum, kullara göre böyledir. Allah'a göre ise ucub, günahları unutmaya ve ihmal etmeye dâvet eder. Bu bakımdan kişi, günahlarının bir kısmını hatırlamaz, araştırmaz. Çünkü onları araştırmaya kendisini mecbur görmez ve dolayısıyla unutur. Günahlarından hatırladığı kısımları ise, küçük görür. Büyük telâkki edip telâfisine çalışmaz. Aksine bağışlandığını zanneder! İbâdet ve amellere gelince, kişi onları büyük görür. Onlarla mağrur olur. Onları yaptığından dolayı Allah'a minnet eder! Allah'ın tevfîk ve bu ibâdetleri yapması hususundaki nimetini inkâr eder. Sonra ibâdetleriyle ucb'a kapıldığı zaman âfetleri görmez olur. Oysa ibâdetlerin âfetlerini araştırmayan bir kimsenin, çalışmasının çoğu boşa gider. Çünkü zâhirî ameller halis ve riyadan tertemiz olmadıkça az fayda verir. Günahı, ucbu değil de korkusu galebe çalan bir kimse araştırır. Ucb'a kapılan kimse ise, nefsine ve görüşüne aldanıp Allah'ın azabından emin olur. Allah nezdinde bir mertebeye sahip olduğunu zanneder. Allah katında bir minneti ve Allah'ın nimetlerinden biri olan amellerinden ötürü Allah'ın ihsanından olan ibâdetlerinden dolayı bir hakkının olduğunu zanneder!

3.Ucb'un ve Idlâlin Hakikati ve Tarifleri

  • nesim

Ucub, ancak kemâl olan bir vasıf sebebiyle oluşur. Nefsinin bir ilimde, amelde, malda veya başka bir sahada, kemâlini bilen bir kişinin iki durumu vardır:

Birincisi: O kemâlin zevâlinden, eksilmesinden veya temelinden yok olup gitmesinden korkmasıdır. Böyle bir kimseye ucb'a kapıldı denilmez.

İkincisi: O kemâlin zevâlinden korkmaz. Fakat nefsine izafe edildiğinden değil de Allah Teâlâ tarafından kendisine bir nimet olarak verildiği için onunla sevinir. Bu kimse de ucb'a kapılmış değildir. Bu kimsenin üçüncü bir durumu vardır. O, ucb'un ta kendisidir. O kemâl sıfatının gitmesinden korkmaz ve onunla sevinir. Ona gönül bağlar, onunla sevinmesi de sadece kemâl, nimet,hayır ve yücelik olduğundan dolayıdır. Allah'ın bir nimeti olduğundan dolayı değildir! Bu durumda kemâl sıfatıyla sevinmesi ancak kendisinin sıfatı olduğundan dolayıdır. Kendisine nisbet edildiğinden ve kendisinin böyle bir sıfatı bulunduğundan ötürüdür. Allah'a ait ve Allah'tan geldiğinden dolayı değildir. Bu bakımdan ne zaman kişinin kalbine bu kemâl sıfatının Allah'tan gelen bir nimet olduğu ve Allah'ın dilediği anda o nimeti alabileceği düşüncesi hâkim ise bu takdirde ucub nefsinden zâil olur. Bu bakımdan ucub, nimetin büyütülmesi, ona güvenilmesi ve onu nimet verene izafe etmeyi unutmaktır.

4.Özet Olarak Ucb'un Çaresi

  • nesim

Her hastalığın ilacı, o hastalığın sebebine zıddıyla karşı çıkmaktır. Ucub hastalığı katıksız cehalettir. Bu bakımdan onun ilacı, sadece o cehalete zıd düşen mârifettir. İbâdet etmek, sadaka vermek, gazaya gitmek, halkı idare edip ıslaha çalışmak gibi kulun ihtiyarı dahiline giren bir fiilden meydana gelen ucub, kulun ihtiyarı dahiline girmeyen ve kulun nefsinden görmediği güzellik, kuvvet, neseb gibi şeylerden gelen ucubdan daha fazladır. Bu bakımdan deriz ki; takva, ibâdet ve kişiyi ucuba sevkeden amel ile kişi ancak bunların kendisinden olduğu düşüncesiyle ucb'a kapılır. Çünkü bu amelin merkez ve mecrası kişidir veya kişiden olup, onun sebebiyle meydana geldiği, kudret ve kuvvetiyle olması bakımından onunla ucb'a kapılır. Eğer o amelin kendisinden olduğu, kendisi onun merkez ve mecrası bulunduğu, o amel kendisinden câri olduğu gibi başkası tarafından da kendisine tatbik edildiği halde ucb'a kapılırsa, bu katıksız bir cehalettir. Çünkü fiilin merkezi olanın, fiili icad ve oluşturmakta herhangi bir müdahelesi yoktur. Kendisi sadece o fiilin icrası için tatbikat yeridir. Bu bakımdan kendisine ait olmayan bir şeyle nasıl ucb'a kapılır? Eğer o fiilin kendisinden olduğunu ve kendisine döndüğünü, ihtiyarıyla oluştuğunu ve kudretiyle tamamlandığını hesaba katarak ucb'a kapılırsa, bu takdirde gücünü, iradesini, azalarını ve amelinin tamamlanmasına vesile olan diğer sebepleri düşünmelidir. Acaba bunlar nereden kendisine gelmiştir? Eğer bütün bunlar Allah tarafından kendisine bir nimet olarak verilmiş ise ve bu nimeti gerektiren bir hakkı da yoksa, bu nimetlere kendisini vardıracak bir vesilesi mevcut değil ise -ki muhakkak böyledir- bu takdirde Allah'ın cömertliğine, kerem ve faziletine hayret etmelidir; zira Allah, müstehak olmadığı nimeti kendisine vermiştir. Kendisinin bir hakkı bulunmadığı halde kendisini başkasına, bu hususta tercih etmiştir. Bu bakımdan sultan, ne zaman hizmetkârlarına görünür, onlara bakar, onların birine hediyeler verirse ve bu verdiği hediyelerde verilenin herhangi bir sıfatından, güzelliğinden ve hizmetinden değil ise, sultanın lütûf olarak, hakkı olmadığı halde kendisini başka hizmetkârlarına tercih edişinden dolayı ucb'a kapılması mümkündür. Fakat bu kimsenin ucb'u 'Bu nerden geliyor ve sebebi nedir?' düşüncesinden kaynaklanır. Böyle bir kimse, nefsine aldanarak ucb'a kapılmamalıdır. Evet; kulun, ucb'a kapılıp şöyle demesi mümkündür: 'Sultan âdil bir hâkimdir. Zulmetmez! Yaptıklarını -sebep olmadıkça- ne vaktinden önce, ne de vakti geçtikten sonra yapmaz! Eğer sultan bendeki bâtın sıfatlardan birini sezmeseydi hediyesiyle beni diğer arkadaşlarıma tercih etmez ve o hediyeyi sadece bana tahsis etmezdi'.

13. Kulun Allah'ı Sevmesinin Alâmetleri

  • katip

Herkes muhabbet iddia eder. İddia etmek ne kadar kolay! Fakat mânâlar çok çetindir! Bu bakımdan insan, şeytanın kandırmasına ve nefsin aldatmasına kanmamalıdır. Nefis ne zaman Allah'ın sevgisini iddia ederse, onu alâmetlerle denemedikçe, ondan delil ve burhanlar istemedikçe ona kanmamalıdır. Muhabbet güzel bir ağaçtır. Kökü sabit, dalları göklerde, meyveleri kalpte, dil ve azalarda belirir. Ondan kalp azalan üzerine feyezân eden eserler dumanın ateşe, meyvenin ağaca delâlet etmesi gibi, muhabbetin varlığına delâlet eder. O eserler çoktur. Onlardan biri cennette keşif ve müşahede yoluyla habibin mülakatını sevmektir. Bu bakımdan kalbin bir mahbubu sevip de onun müşahede ve mülakatını sevmemesi düşünülemez. Seven kalbin, o mahbuba varmasının ancak dünyadan ayrılmakla mümkün olduğunu bildiğinde derhal ölüme dost olması, ondan kaçmaması gerekir; zira seven bir insana vatanından sefer edip mahbubunun vatanına gitmek, ona kavuşmak ağır gelmez. Ölüm, mülakatın anahtarı,müşahedeye giriş kapısıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Ucub'u Gerektiren Şeylerin Kısımları ve İlacının Tafsilatı

  • nesim

Daha önce zikrettiğimiz böbürlenmenin sebepleriyle ucub meydana gelir. Bazen de böbürlenmeye vesile olmayan birşey ile insan ucb'a kapılır. Cehaletiyle kendisine süslü püslü görünen yanlış fikirden ucb'a kapılması gibi... Ucb'a yol açan şeyler sekiz tanedir.

Birincisi: Güzelliği, giyinişi, sıhhati, kuvveti, fiziğinin ve sesinin güzelliği hususunda bedeniyle ucb'a kapılmaktır. Kısacası her şeyi ile ucb'a kapılmaktır. Bu bakımdan nefsinin güzelliğine bakar ve bu güzelliğin Allah'tan gelen bir nimet olduğunu ve her durumda zevale mahkum olduğunu unutur. Bu şekilde ucb'a kapılmanın tedavi yolu; güzelliğiyle kibre kapılmak hakkında belirttiğimiz ilacın aynısıdır. O da şudur: 'İçindeki pislikleri, başlangıcını, sonunu düşünmeli, güzel yüzler ve yumuşak bedenlerin toprak altında nasıl paramparça olduklarını, kabirlerde nasıl koktuklarını düşünmelidir. Tabiatların kendilerinden nasıl ürker bir vaziyete geldiğini çok iyi düşünüp ibret almalıdır.

Giriş

  • nesim

Emirlerin hazineleri elinde bulunan, hayır ve şerlerin anahtarları kudretine bağlı bulunan Allah'a hamd olsun! O Allah ki dostlarını karanlıklardan nûra çıkarır. Düşmanlarını gururun felâketlerine daldırır. Salât ve selâm, mahlûkatı şek ve şüphe zulmetinden çıkaran efendimiz Hz. Muhammed'in, Allah yolunda şeytanın aldatmasına kurban gitmeyen ve dünya ile aldanmayan âlinin ve ashabının üzerine olsun! Zamanların akıp gitmesi, saatlerin ve ayların birbirini takib etmesi müddetince devam eden bir salât...

Saadetin anahtarı uyanıklık ve sezgidir. Şekavetin kaynağı gurur ve gaflettir. Bu bakımdan Allah Teâlâ'nın kulları üzerinde iman ve marifetten daha büyük bir nimeti yoktur.

Gurur'un Zemm, Hakikati ve Misalleri

  • nesim

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı (şeytan) sizi Allah hakkında aldatmasın(Lokman/33)

O gün. münafık erkeklerle münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: 'Bize bakın da sizin nûrunuzdan yararlanalım'. Onlara 'Arkanıza (dünyaya) dönün de nur arayın!' denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki onun içinde rahmet vardır. Dış yönünde de azap! (Münafıklar) mü'minlere şöyle bağırırlar: 'Bizler sizinle beraber değil miydik?' Mü'minler 'Evet ama siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, beklediniz, şüphelendiniz ve uzun ömür hülyası size aldattı. Allah'ın emri gelinceye kadar (böyle hareket ettiniz), o çok aldatıcı (şeytan), sizi Allah(ın affı) ile aldattı'.derler.(Hadîd/13-14)

Sahte Kadın Peygamber ve Aşk Dergahı

  • arif

Öğretim üyesinin eşi kendini peygamber ilan etti 14 Aralık 2006

KÜTAHYA, (DHA)

KÜTAHYA Dumlupınar Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. O.N.B. ile kendini peygamber ilan ettiği öne sürülen evkadını eşi H.B. hakkında, dini duygularını istismar ederek vatandaşları dolandırdıkları iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

Dumlupınar Üniversitesi Rektörlüğü, eşiyle birlikte yargılanan Yrd. Doç. Dr. O.N.B. hakkında idari soruşturma başlatttı.

Geçen Haziran ayında, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen- Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. O.N.B. ile eşi H.B.'nin, Cumhuriyet Caddesi'ndeki apartman dairesinde iddiaya göre ‘Dergah’ kurarak, insanları kendilerine bağladıkları yönündeki ihbar üzerine polis ekipleri harekete geçti. Ekipler eve düzenledikleri baskında, dini içerikli kitap, dergi, kaset ve çok sayıda görüntü CD'siyle birlikte, bir sandıkta saklı demetler halinde insan saçı buldu.

İnsanları ruhen/fizîken/flört etmeden nasıl tanıyabiliriz?

  • arif

Uhrevîlik ahlâkı bizi sarmalı

İmanda kemale yürüyen ve Allah'la böyle bir münasebete geçen insanın düşünce ve tavırlarında şaşmayan bir doğruluk, mütemâdî bir samimiyet, sürekli bir ciddiyet ve bir uhrevîlik ahlâkı belirir. O insanın iç fotoğrafı haline gelen bu ahlak, diyanet mülahazasıyla işlene işlene zamanla onun bütün davranışlarına akseder.. eline-ayağına, gözüne-kulağına, diline-dudağına, sesinin tonuna, vurgularına ve hatta mimiklerine bile hükmünü geçirir.. ve nihayet insanın ruhuna kendi mânâsının şeklini veren bu iç resim onun tavırlarında okunan mânevî bir kaside hâline gelir; zaten, Görüldüğünde Allah hatırlanır hakikati de bu kıvamdaki bir mü'mini belirtir.