29 Aralik 2006 tarihli konular

112.Peygamber Efendimizin (S.A.V.) Vefatı

  • NaTuraL

PEYGAMBER'İMİZİN (S.A.V) VEFATI


Ibni Mes'ûd der ki;

«Aramizdan ayrilacagi sirada Ayse'nin (validemiz için) evinde yatan Peygamber ´imizin yanina girdik. Bizi görünce gözleri yasardi ve söyle buyurdu:

«—Hos geldiniz. Allâh size ömürler versin, sizi korusun ve desteklesin. Size Allah'i ve O'ndan korkmayi tavsiye ederim. Ben size O'nun gönderdigi açiklayici bir ikâz ediciyim. Onun mülkü üzerinde ve O'nun kullari hakkinda sakin Allah'in emirlerine karsi gelmeyin. Ölüm ani, Allah'a dönüs ve Sidret-ül Münteha'ya, cennet barinagina ve dolu kadehe kavusma ani yaklasti.

İNTERNETİN ZARARLARI

  • NaTuraL

1. Modeminizi kapattiginizda icinizde bir burukluk hissediyorsaniz;
2. Defterinizdeki tüm adreslerde @ varsa;
3. internet erisimi olmadigi icin annenizle haberlesemiyorsaniz;
4. Telefon faturaniz 2 sayfadan fazlaysa;
5. Esiniz resti cekip "Hayir, bilgisayar yataga giremez!" dediyse;
6. Bilgisayar masanizin sandalyesini bir klozetle degistirmeyi düsündüyseniz;
7. Gülümsediginizde basinizi yan ceviriyorsaniz; :-)
8. Esiniz devamli olarak evlilikte iletisimin önemini vurguluyorsa ve siz de bunun üzerine kendisine yeni bir telefon hatti ve modem aldiysaniz;
9. Kelime islemcinizle birseyler yazarken her noktadan sonra "com" yaziyorsaniz.com

sanal alemde KADIN

  • NaTuraL

İnsanlar bilinç baskısı hissetmedikleri, kendilerini bir nevi çıplak düşündükleri, gözetlenmediklerini varsaydıkları bu alanda şuur kontrolü olmaksızın düşündüklerini ifade ediyorlar. Hattâ sanal dünya pek çok kimse için rahatlıkla yalan söyleyebildiği, rol yaptığı, içindeki menfî yönleri serbestçe dışa vurduğu bir saha gibi görülmektedir. Sanal dünyadaki kişi, bugüne kadar bastırdığı duygularını, hayalindeki ideal benliğini, hattâ başkalarınca yanlış kabul edilebilecek eğilimlerini paylaşarak ego doyumu yaşar. Bu gerçek dışı dünyayı insan için ilginç ve çekici hale getiren şey, daha önce kendi kendine düşündüğü genel kabule sığmayacak pek çok fikri cevaplayan, buna karşılık veren birilerini bulmuş olmasıdır.

Namus Konusundaki Toplumsal Yanlışlar

  • NaTuraL

Namus kavramı kültürümüzde çok ciddi bir kavramdır. Cezaevlerine bakıldığında, suçların önemli bir kısmının namus cinayetinden kaynaklandığı görülür. Dinî duyguları güçlü olmayan insanlarda da bu durum fazlasıyla göze çarpar. Namus düşüncesinin kuvvetli olması kültürel öğretilerle yakından ilgilidir. Bir erkeğin karısının namusu için savaşa gitmesi ya da namusuna dil uzatıldığında erkeğin kendini riske atması kadınların da hoşuna gitmiş, bu durum onlar tarafından da onaylanıp, desteklenmiştir.

Sosyal Darvinizm’e inananlar, aile kavramında cinsel sadakatin çok önemli olmadığını ileri sürer, ‘cinsel olarak insanlar daha özgür olmalı’ şeklinde düşünürler. Bu durum, insanın anlık zevklerini tatmin edebilir, ama sosyolojik boyut içerisinde zararları ortaya çıkacaktır. Bir toplumun sağlıklı devam edebilmesi için ensest ilişki (aile içi cinsel ilişki) olmamalı, bir anne veya baba doğan çocuğun kimden olduğunu bilmelidir. Cinsellik serbest bırakıldığında, onun en çarpık ya da yanlış uygulaması kişinin en yakınları arasında yaşanacak, ensestin onaylanmasıyla, cinsel ilişki en çok kız ve erkek kardeşler arasında görülecektir. Sosyolojik fazlar içerisinde en çok yüz veya iki yüz sene sonra DNA’lar insanların en yakınlarından oluşacak, uzun vadede pek çok hastalık tezahür edecektir.

Kadının İdeal Erkek Tipi

  • NaTuraL

Kadında çeşitli duygusal eğilimler vardır. Meselâ bağımsız, güçlü, koruyucu, karısı için kendini feda edebilen şeklinde idealize edilen erkek tipine karşılık; korunma ve sevilme ihtiyacında olan, sevgi veren, çevresinde kendisini ona ait hissedeceği bir erkek görmek isteyen ideal bir kadın tipi çizilir. Bu tipler, asırlardır süregelen kültür birikimi ve genetik eğilimler sonucu ortaya çıkmıştır.

Çağımızın kadını, bir taraftan özgür olma, diğer taraftan korunma ve sevilme ihtiyacı hisseder. Fakat kadının hem iş kadını, entelektüel düzeyi yüksek biri olma arzusu taşırken, hem de psikolojik ihtiyaçlarını karşılayamadığı görülür. Dolayısıyla ideal kadın, kendisine sahip çıkan bir erkek olursa mutlu olabilir. Kadının sevilmeye ihtiyacı, erkeğe göre daha fazladır.

Kadın Özgürleşmekten Korkar mı?

  • NaTuraL

Kadın Özgürleşmekten Korkar mı?

Eric Fromm’un bir sözü vardır: “Çağdaşlaşmanın önündeki en büyük engel, özgürlük korkusudur.” İnsan özgürlük korkusu yaşamadan özgürleşmelidir. Özgürleşmekten korkan kişi, tutucu olur, yeteneklerini geliştiremez ve kendini gerçekleştirme zorluğu çeker. Eğer bir kadın şahsî kabiliyetlerini tekâmül ettirerek serbestiyet kazanırsa toplumsal role dahil olmakta cinsel kimliğini kullanmaya hiç ihtiyaç duymayacaktır. Cinsellik ile öne çıkmak, kadın için artı değer olmaktan çok kolaycılıktır. Herhangi bir konuda kendini yetiştirmeyen, üç yüz kelime ile konuşan bir kadın, aynı cinsiyetten diğer insanları temsil etmekten çok uzaktır. kadın kimliğini temsil edemez. Ayrıca fizikî görünümü gereğinden fazla yüceltmek, toplum sağlığı açısından doğru bir davranış değildir. Kadını ürettiği değerlerle toplumda var kılabilmek için onu ikinci sınıf görme eğiliminden vazgeçilmesi gerekmektedir. 1980’lerin sonunda Anadolu’da görev yaptığım bir yerde ‘Eksik etekten doktor olmaz’ diye düşünüp kadın doktora gitmek istemeyen hastalar vardı. Buradaki ‘eksik etek’ tabiriyle kastedilen şey aslında kadın kimliği ile cinsel kimliğin eşitlenmesiydi. Kadın yalnızca ev işi yapan, çocuk doğuran bir varlık gibi telakki edildiğinde toplumda etkin olan bir rolü üstlenmesinin kadın kimliğine aykırı olduğunu düşünülür. Oysa kişiliğin oluşumunda cinsel kimlik, ancak %20 – 30 civarında etkilidir. Kişiliğin %70-80’i insanî özellikler oluşturur.

Internet: Dost mu Düşman mı?

  • NaTuraL

Kişi internette yasak olana ulaşabilir, risk alıp heyecan duyabilir, oyun oynayabilir, tamamen bir başkasının kimliğine bürünebilir. İnsan yaşamına getirdiği kolaylığın yanı sıra verdiği bu haz sebebiyle de internet giderek daha fazla kişiyi esir alan bir teknolojik tuzak haline gelmektedir. Kuşkusuz herkesin "Chat" yapma, bilgisayar oyunu oynama ve internette gezinme nedeni birbirinden farklıdır. İnternet iletişim kurmanın kolay bir yoludur, ancak sanal ortamda kurulan ilişkiler çoğu zaman sahtedir. Sanal ortamda bireyler kendilerini daha kolay ifade edebilirler, tanınmak istedikleri gibi davranabilirler. Bireyler üye oldukları gruplar içinde bir yerleri olduğunu hisseder, bu grubun içinde değer gördükleri, onaylandıkları hissi ile daha rahat davranırlar. İnternette yüzünü görmedikleri insanlarla dertleşmek daha kolay olduğu için bireyler daha derin ilişkiler kurabilir, gerçek hayatta kimseye açamadığı sırlarını anlatabilir. İnternette kurulan ilişkiler kolay ve risksizdir. Kişinin bu ilişkiye duygusal yatırımı az olduğu için de değeri daha az olan bir ilişkidir.

Çocuğunuz İnternet Bağımlısı Olabilir mi?

  • NaTuraL

Bilgisayar, çocukların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkilemeye başladı. İnternet müptelası olan gençler; uykusuz kalıyor ve sosyal ilişki kuramaz hale bile gelebiliyor

Bilgisayar oyunları çocuklar için adeta vazgeçilmez bir eğlence oldu. Bilgisayarı olan ailelerin çoğu, çocuklarını bilgisayarın başından kaldıramamaktan, olmayanlar ise çocuklarının eve bilgisayar alma yönündeki ısrarlarından şikâyet ediyor. Ayrıca son dönemlerde şiddet içeren oyunların giderek artması, aileleri bu oyunların olumsuz etkileri üzerine de düşünmek zorunda bırakıyor. Bilgisayarı ve televizyonu baştan sanık sandalyesine oturtmak yerine; çocuğa bu aletleri doğru kullanmayı öğretmek gerekir. Yapılan araştırmalar bilgisayar oyunlarının çocukların zihinsel gelişimi üzerine olumlu etkilerinin de olduğunu gösteriyor. Doğru oyunlar aracılığıyla öğrenmeyle ilgili zihinsel süreçleri harekete geçirerek, çocuğa stres altında soğukkanlı kalma becerisi, dikkatini uzun zaman sürdürme becerisi kazandırılabilir. Ancak bir çocuğun bütün gününü internet başında ya da oyun oynayarak geçirmesi doğru değildir. Oyunda başarılı olmak, örneğin bir makineyi kontrol edebilmek, bir yarışı kazanabilmek çocukta üstünlük duygusu oluşturur. Bu durum çocuğun hoşuna gider. O sırada beyin mutluluk kimyasalları salgılar. Çocuk onunla mutlu olmayı öğrenir, başka mutlulukları tadamaz. Hayatımızın neredeyse her alanına giren bilgisayar, artık çocuklarımızın sağlığını da tehdit ediyor. 'Okula gidiyorum' diye evden çıkan çocukların bir kısmı internet kafelerde günlerini geçirirken, önemli bir bölümü okul çıkışında uğradığı kafeden gece yarısına kadar çıkamıyor. Uzmanların 'bağımlılık' dediği bu tehlikeli alışkanlıkla ilgili görüşleri sizin için derledik.

1.Giriş

  • katip

Velilerinin kalplerini sevgisinin ateşiyle yakan, cemâlinin müşahedesi ve huzuruna varmak şevkiyle ruhlarını ve himmetle rini köle edinen Allah'a hamdolsun! O Allah ki, veli kullarının göz ve basiretlerini huzurunun cemâlini mülahaza etmek üzere vak fetmiştir. Öyle ki, o kullar visal ruhunun heva-i nesiminden ötürü sarhoş olmuşlardır. Onların kalpleri celilin azameti nûr ve re vakını mülahaza etmekten ötürü kendinden geçip şaşkına dönmüştür. Onlar dünya ve ahirette O'ndan başka birşey görme mektedirler. Dünya ve ahirette O'ndan başkasını hatırlayıp an mamaktadırlar. Eğer gözlerine bir sûret ilişirse, basiretleri derhal o sûreti yaratana ve o şekilde onu tasvir edene geçip onu seyrederler. Eğer kulaklarına herhangi bir nağme gelirse, kalpleri derhal sevgiliyi hatırlar. Eğer heyecan verici şevke getirici, sevindirici, üzücü, vecde getirici, ıztırap verici veya korkutucu bir ses kulak larına gelirse, şüphesiz ki O'ndan başka sığınacakları merci ol maz. Ancak O'nunla sevinirler. Onlar ancak O'ndan ötürü ızdırap çekerler, O'nun için mahzun olurlar. Onların iştiyakı ancak O'nun nezdindeki ebedî nimettir. Hareketleri ancak O'nun içindir. Gezintileri ancak O'nun faziletleri etrafında olur.

2.Semâ'nın Mübahlığı Hakkında Ulemanın İhtilafı

  • katip

Semâ'nın Helâl Olup Olmadığı Hakkında Âlimlerin ve Mutasavvıfların Görüşleri

Semâ bir başlangıçtır. Semâ'nın meyvesi olarak kalpte bir hâl meydana gelir. Buna vecd adı verilir, vecd de azaların harekete geçmesini sağlar. O hareketler intizamlı bir şekilde olmazsa böyle bir harekete ızdırab adı verilir veya intizamlı bir şekilde olursa ona da tasfik (el çırpma) ve raks adı verilir. Bu bakımdan biz önce semâ'nın hükmüyle işe başlayalım.

I. Derece
Biz bu husustaki mezheplerin ve meşreplerin hakikatini izah edici sözleri nakledecek, sonra bunun mübah olduğuna dair delil leri zikredecek, sonra da haram olduğunu iddia edenlerin delille rine cevap vereceğiz.

Seksi türbanlılar

  • arif

Pembe Köşk`te zaman zaman yapılan sergilerden biriydi, yıllar önceydi. İsmet ve Mevhibe İnönü`nün at binerken giydikleri kıyafetler, el ele tutuşturulmuştu. O kadar küçüktüler ki giysiler, içlerinde bir zamanlar tarihi yazan gövdelerin yaşadığına, hareket ettiğine inanası gelmiyordu insanın. Özden Toker anlatıyordu, odalar arasında gezerken. Mevhibe İnönü`nün nasıl mahcup bir hanım olduğunu, devrimlerle birlikte gelen yeni yaşam tarzına ayak uydururken, her kadın gibi zorlandığını... Ama elbette Bayan İnönü olarak tüm ülkeye `rol modeli` olmak mecburiyeti altında bulunduğunu ve en `modern` şekilde giyinmeye gayret ettiğini. Bu gayretlerle ne giydiğine, nasıl giydiğine hep dikkat etmesi gereken Mevhibe hanım her halde o yıllarda, gardrobunun önünde durup düşünürken buna `rol model` değil, `emsal teşkil etmek` diyordu... Acaba şimdi, bugünlerde, AKP`li bakanların ve milletvekillerinin eşleri ne diyor? `Örnek olmak` mı koyuyorlar adını? Ne giydikleri durmadan tartışılırken onlar da kendilerini Mevhibe hanım gibi gardırobun önünde dertlenirken mi buluyorlar? Çünkü onlar şimdi, isteseler de istemeseler de, buna hazırlanmış veya hazırlıksız olsalar da örtülü kadınların takip ettikleri yeni `rol modeller`. Bu yüzden değil miydi, geçtiğimiz aylarda Kemal Unakıtan`ın eşinin türbanını `modern` bağlayışının manşetlerden inmemesi? Abdullah Gül`ün eşinin giydiği `çağdaş` tesettürün mercek altına alınması? Bayan Erdoğan`ın giydiklerinin `ulusal temsil` mertebesinde lüzumsuz `sinir krizlerine` yol açması? İktidarın hanımları olarak şimdi onlar diğer `hanımlara` öyle ya da böyle yol göstermiyorlar mı? Bahar, örtüleri kaldırınca

3.Semâ'nın Mübah Olduğuna Dair Deliller

  • katip

Kişinin 'teganniyi dinlemek haramdır' sözünün mânâsı 'Allah bundan dolayı ceza verecektir' demek ise, mücerret akılla bilinmeyen, aksine ayet ve hadîsten bilinebilecek bir hükümdür. Şer'î meselelerin bilinmesi ancak nassa hasredilmiştir veya nass ile sabit olan bir şeyin üzerine kıyas edilir. Nasstan gayem; Hz. Peygamberin sözü veya fiiliyle açığa vurduğu hakîkat demektir. Kıyastan gayem, Hz. Peygamberin söz ve fiillerinden anlaşılan mânâ demektir. Eğer birşey hakkında nass yoksa ve nass ile sabit olan birşeyin üzerine kıyas etmesi de doğru değilse, o şeyin haram olduğunu söylemek bâtıl ve fasittir ve o diğer mübahlar gibi işlenmesinde hiçbir sakınca olmayan bir fiil olarak kalır. Semâ'nın haram olduğuna ne herhangi bir nass, ne de kıyas dela let eder. Bunun hakikati haramlığma meyledenlerin delillerini ce vaplandırdığımız zaman açığa kavuşacaktır. Ne zamanki onların delillerine verilen cevap tamamlanırsa, o şekildeki hareket bu ga yeyi isbat etmeye yeterli olacaktır. Fakat bu sözü açarak deriz ki: Nass ve kıyas birlikte semânın mübah olduğuna işaret etmiştir,

4.Semâ'nın Haram Olduğunu Savunanların Delilleri ve

  • katip

Semâ'nın haram olduğunu savunanlar, şu ayet ile istidlâl etmişlerdir:
İnsanlardan kimileri de Allah yolundan bilmeyerek saptırmak ve o yolu eğlence yerine tutmak için bâtıl ve boş lafa müşteri çıkar, (kıymet verir)ler... (Lokman/6)

İbn Mes'ud, Hasan Basrî vc Nehâî ayetteki 'lehv'el-hadîs' ifa desi ile teganninin kastedildiğini söylemişlerdir.

Hz. Âişe'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle bu yurmuştur:
Allah Teâlâ şarkıcı cariyeyi, onun alış verişini, onun bedelini ve ona teganni öğretmeyi haram kılmıştır.32

Biz onların bu delillerine şöyle cevap veririz: Hadîste şarkı söyleyen 'cariye'den murad, içki meclislerinde erkeklere şarkı söyle yen kadındır. Zaten biz daha önce yabancı ve nikah düşen bir kadının, fasıklar için ve fitneye düşmesinden korkulan kimseler için, şarkı söylemesinin haram olduğunu söylemiştik. Onlar zaten satılmaz cariyeden ancak mahzurlu olanını kastederler.

5.Semâ'nın Âdabı ve Tesiri

  • katip

Semânın ilk derecesi dinleyeni anlamak, anladıktan sonra kalbine vaki olan mânâya hamletmektir. Sonra o anlayış, meyve olarak vecdi verir, vecd de azalarla hareketi doğurur. Bu bakımdan şu gelecek üç makama bakılmalıdır.

I. Makam/Fehm
Dinlenilenin anlaşılması, dinleyenin hallerine göre değişir. Dinleyenin dört hâli vardır:

Birinci hâl: Dinlemek, mücerret tabiatla olmalıdır. Yani kişinin dinlemekte nağmelerden ve lahinlerden lezzet almaktan başka haz ve nasibi yoktur. Böyle bir dinleme mübahtır ve dinle menin en aşağı derecesidir. Zira deve de bu derecede insanoğluna ortaktır ve diğer hayvanlar da ortaktır. Hatta bu zevki sadece hayat ister. Bu bakımdan her hayvan için güzel seslerde bir tür lezzet vardır.

6.Vecd'in Kısımları

  • katip

Vecd de hacim (tekellüfsüz gelen) ve mütekellef (zorla gelen) diye iki kısma ayrılır. Bu son kısma tevâcud ismi de verilir. Bu zo raki tevacud'un bir kısmı kötüdür. Kötü olan kısmı, kendisiyle riya ve iflasla beraber şerefli hallerin açıklaması kastolunan kısımdır, Bir kısmı da mahduddur. O da şerefli halleri çağırmak, hile yoluyla çalışıp celbetmek için vecde tevessül etmektir! Zira çalışmanın şerefli hallerin kazanılmasında tesiri vardır. Bunur içindir ki Hz. Peygamber (s.a) Kur'an okuyup ağlaması gelmeyer bir kimseye kendisini ağlar ve üzüntülü göstermesini' emretmiştir. Çünkü bu hallerin, bazen başlangıçlarında zorakilil vardır. Fakat sonradan, bilfiil tahakkuk ederler. Tekellüf zorla ge tirilen halin sonunda kişide tabiileşmesine nasıl sebep olmasın Oysa Kur'an'ı öğrenen bir kimse önce onu 'zorla' hıfzeder. Tan düşünmekle, zihnini hazır etmekle beraber onu 'zorla' okuyabilir Sonra Kur'an okumak onun dilinin daimi bir âdeti haline gelir Hatta kalbi gafil olduğu halde, ister namazda ister başka yerlerde dili kendi kendine Kur'an okur. Bazen surenin tamamını okuyu] sonuna vardığı zaman adam kendine gelir ve bilir ki, bu sureyi gaflet halinde okumuştur.