Muhterem okuyucu! Filistin cephesinde tatbik şartlarının en tahammül edilmez şartlan altında düşmanla savaşmış olun "Mehmetçik"! erin cümlesi istisnasız Anadolu evlâtlarıydı. Benim Gazze'de birlikte harbe girdiğim alayın bir bölüğü... Her an yüzlerinde Türklüğün, mertliğin bütün işaretleri göy.e çarpıyordu.. Masumiyetleri, erkekleri, necâbetleri, tevâzuları, cesaretleri daima yüzlerinden akıyordu... Erlerin her biri, teker teker ırkımın üstün vasıflarına taşıyordu. Müslüman imanı ve Allah aşkı ruhlarını kaplamıştı. Ekserisi, Andolu'nun soğuk yaylalarından, Türk'ün şan ve şerefini korumak için, herbiri bu ateş ve güneş diyarına gelmiş, türlü yoksulluklar, mahrumiyetler ve bilhassa susuzluk içinde Sina Çölünü, Tih Sahrasını aşmış olan bu arslanlann her birinin yüzünde tevekkülün ve Türklüğün, Müslümanlığın asalet nuru akıyordu... Koca "Mehmetçik'ler Fâtih'lerin evlâtları, Oğuz Han'ların, Alp Arslan'ların torunları! Hiç birinin gönlünden ve kafasından: "Bizim bu çöllerde işimiz nedir" istifhamı geçmiyordu... Onlar, sadece Müslümanlığın ve Türklüğün şerefini, vatanlarının şanını düşünüyorlarda... Bu yiğitler, analarını, yavuklularını, yuvalarını terk ederek nereye gidiyorlardı? Çöllerde, Süveyş Kanalında işleri ne idi? İçlerinde bu cihetleri düşünen yoktu... Devlet harbe girmişti. Onlarda namus borcunu, vatan borcunu seve seve ifa ediyorlardı.