14 Ocak 2007 tarihli konular

sevginin karşılığı feda olabilmektir

  • NaTuraL

Hamza Er


Yaşamın tüm alanında kullanılan bir kavram olan Sevgi, acaba bizlerde neyi çağrıştırmaktadır?, Tüm insanlığın sevgiye yüklediği anlam aynı olabilirmi, Yoksa iman edenlerin Sevgi ye bakışları farklımıdır? En çok sevgi duyulacak kim olabilir? Ve neden O'na en çok sevgi duyulmalıdır?İman etmeyenlerin, hayatlarında en çok değer verdikleri varlıklara duydukları sevginin ölçüsü Mü'minler için ne ifade etmektedir?
Tüm bu sorular aslında çok basit gibi görülen bir konunun ne kadar çok açılımının olabileceğini bizlere göstermektedir. İlahi kitabımız olan Kur'an'a baktığımızda, Sevgi kavramının imani yanının bulunduğunu, hatta imanın, ibadetin ve tüm salih amellerin merkezi, çekirdeği olduğunu görmekteyiz.

Âilemizi Ateşten Koruyabilmeliyiz

  • NaTuraL

Hamza Er


"Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır." (66/Tahrim 6)
Buhari'de İbn Ömer'den rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorumlusunuz. Hükümdar halkından, erkek ailesinden, kadın kocasının evinden ve çocuklarından sorumludur."
Acaba bu ayet tüylerimizi diken diken yapıyor mu?, Yüreklerimizde endişenin, sıkıntının oluşmasına sebep olabiliyor mu?, "Beni yaratan, yoktan var eden Rabbimin bu dehşet ikazından, mesajından dolayı neler yapmam lazım" diyebiliyor muyuz?

Bi’ beş dakkan var mı?

  • NaTuraL

SENAİ DEMİRCİ
Büyükçe bir parkın banklarından birinde orta yaşlı bir adam uzakta oynamakta olan oğlunu seyrediyordu. Bu sırada yanındaki banka bir kadın ilişiverdi usulca. Kaydıraktan kayan kırmızı tişörtlü çocuğu işaret etti: “Şu kayan benim oğlum!” “Allah bağışlasın, pek güzel bir çocuk!” dedi adam.
“Salıngaçtaki mavi gömlekli de benim oğlum!” Sonra saatine bakıp, oğluna seslendi, “Ne dersin Ahmetçiğim eve dönelim mi?” Ahmet yalvarırcasına konuştu; “N’olur baba, beş dakika daha!” Adam başını sallayarak onayladı. Ahmet salınmaya devam etti. Aradan dakikalar geçti, adam oğluna tekrar seslendi: “Gidelim mi Ahmet?” Ahmet tekrar yalvardı babasına, “N’olur baba, beş dakika daha!” Bu sırada, tahterevallide bir arkadaş bulmuştu kendine. Adam tebessüm etti, yerine oturdu: “Tamam, tamam!”

Tecerrüd (Anlamayı Engelleyen Herşeyden Uzaklaşmak)

  • Gülmira

Kur'ân anlayışına mâni olan şeylerden kaçınmak gerekir; zira insanların çoğu, şeytanın kalplerine gerdiği perde ve sebeplerden ötürü Kur'an'ın mânâlarını anlamaktan menedilmişlerdir. Böylece Kur'ân sırlarının hikmetleri kendileri için perdelenmiş ve basiretleri onu göremez olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Eğer şeytanlar, Ademoğullarmın kalpleri etrafında cirid atmasaydılar, Ademoğulları melekûta bakabilecekti.40
Kur'an'm mânâları melekût aleminin cümlesindendir. Zahirî duyulardan gizlenip ancak basiret nuruyla müşahede edilen herşey de melekût alemindendir.

Farkında Olmak

  • NaTuraL

--------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Güllüoğlu


Hayat farkında olmaktır dünyanın. İslam farkında olmaktır hem dünyanın hem de yarının. Yarından kastım sadece ertesi gün değil elbette. Ertesi günlerin bitmediği günler.
Sizi siz yapan farkında olduklarınızdır. Kimi anneliğin farkındadır. Kimi babalığın. Kimi marangozluğunun sırlarını bildiği için marangoz, kimi doktorluğun. Kimi farkında olduğu için müslüman, kimi olmadığı için değil.
İşte tam bu noktada başlıyor bizim duruşumuz. Dünyaya, ülkemize, milletimize, sülalemize, ailemize, eşimize, çocuğumuza, komşumuza gördüğümüz ve göremediğimiz - ki bu da en az gördüklerimiz kadar önemlidir- her şeye karşı sorumluluğumuz ya da sorumsuzluğumuz işte tam burada yani, farkında olmamızla başlıyor.

kişisel gelişim aldatmacası

  • NaTuraL

Mehmet Zeren




Her devrin hakim bir ideolojisinin, bir fikrinin olduğu, açık ve su götürmez bir hakikattir. Bizim son yüz elli yıllık tarihimizde bu değişmez bir çizgi olmuştur. Fazla değil yirmi, otuz yıl geriye gidildiğinde; solculuk, ülkücülük v.b. gibi düşüncelerin yıllara damgasını vurduğu görülecektir.


Kanaatimce yaşadığımız bugünlere hakim olan akım kişisel gelişim adı altında sunulan şeydir. İşin hakikati bu furya bir akım haline veya gelmek üzeredir. Ferdi ve "Beni" ön plana çıkarmaya çalışan bu akım öz kültürümüzün esas aldığı insan tipine taban tabana zıt bir hal üzeredir. İşte bu haliyle islamın ve Kur'an'ın çizdiği insan tipinden kaçış ve pozitivistmeteryalist bir insan tipinin ikamesi esasına dayandığı görülmektedir. Kişisel gelişim adı altında sunulmaya çalışan şey batı kültürünün mahsülü olan pozitivist anlayışın insan şahsiyetine tatbiki olarak karşımıza çıkmaktadır.

Canınız sıkılıyorsa bir seçeneğiniz daha var

  • NaTuraL

Oğuz Saygın

Canının sıkıldığını söyleyen kişilere şunları söylüyorum: "Bir seçeneğin daha yar biliyor musun:" Karşımdaki kişi merakla bu seçeneğin ne okluğunu soruyor. Verdiğim cevap daima onları tebessüm ettiriyor.



"Canınız sıkılıyorsa bir seçeneğiniz daha var. Canınız sıkılmayabilir." Tüm insanlar genellikle olumlu yönde gelişmek isterler ama bir çok kişi bunu başaramaz. Çünkü insanların çoğu değişmek isterken bunun için gerekli olan içindeki büyük gücün farkına varmaz. Bunun farkına varanların birçoğu da bu güce ulaşmanın yollanın bulamaz. Kişisel gelişim sektöründe deli olan kişinin tarifi şöyledir: Hep aynı davranışlarda bulunarak farklı sonuçlar bekleyen kişi. Değişimin Şarttan (4-İ Kuralı) İhtiyaç. İstek, İnanç, İtimat. Değişim arzu eden kişinin ilk önce buna ihtiyaç duyması gerekmekledir İkinci şart değişimi istemektir. Değişmeye ihtiyaç duyan bir kişi eğer kararında sebat ederse kolaylıkla gelişim basamaklarını tırmanmaya başlar. Ayrıca değişimin olabilmesi için değişime inanmak gerekir. Değişimde inanç faktörü son derece önemlidir.

ibadet hayatımızı kemiren virüs: tembellik

  • NaTuraL

Osman Arpaçukuru


Hayatı mahveden beden yorgunluğu değil, kafa yorgunluğudur. Bu yorgunluk yaşamımızda büyük bir problemin de nedenidir: Ertelemek ve geciktirmek. Bunun altında yatan temel neden ise tembellik olarak kendini gösteriyor. Erteleme ve geciktirmenin, işleri tembellikle yapmanın sonucu ise; gerçekleşmediği için işin ortaya çıkabilecek güzel sonucundan mahrum olunmasının yanı sıra gerçekleşmemesinin yol açacağı eksikliğin olumsuzlukları ve yapılan işten haz ve zevk alınmamasıdır.


Tembellik, bir isteksizliğin ve hareketsizliğin belirtisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu, ölçüsüzlük ve itaatsizlik olarak da açıklanabilir. Çünkü bu tür insanların tutum ve davranışları belirli standartlara ve ölçülere uymamaktadır. Tembellik sadece kişinin hataları ile değil; başta aile ve okuldaki eğitim, terbiye ve ilişkilerin sonucunda ortaya çıkabilmektedir.

Bedevî, Câhil, Geri Toplumlar Okumaz

  • arif

İNSAN niçin okuma yazma öğrenir? Elbette okumak ve yazmak için. Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım ve kendimizi sorguya çekelim:

Biz ne okuyoruz, ne yazıyoruz?..

Vatandaş yüksek tahsil yapmış ve diplomasını alalı onbeş yıl olmuş.Bu müddet zarfında bir tek edebî, tarihî, ilmî, kültürel kitap okumamış.

Gazete okuyormuş...Yahu gazete okumaya okumak denir mi?

Madem ki, okur-yazar vatandaşsın, mutlaka düşünce kitabı okuyacaksın, edebiyat kitabı okuyacaksın, tarih kitabı okuyacaksın, faydalı ve değerli kitap okuyacaksın.

Okunması gereken şeylerin bir ana sıfatı da kalıcı olmalarıdır. Günlük gazetelerin ömrü eskiden 24 saatti. Şimdi bir kaç saatte ölüyorlar, eskiyorlar.

Zekâta Müstehak Olmanın Şartları ve Zekât Almanın adabı

  • katip

Kişiyi Zekâta Müstahak Kılan Sebepler
Zekâta ancak Benî Hâşim ve Benî Muttalib soyundan olmayan hür bir müslüman müstahaktır. Zekâta müstahak olan bu müs
lümanda Allah Teâlâ'nın kitabında zikredilen sekiz sınıfın özelliklerinden birisi mevcuttur. Bu bakımdan zekât, kâfire, köleye, Benî Hâşim ve Benî Muttalib'e mensup bir kimseye verilemez.

Çocuk ve deliye gelince, onların velîleri, kendi yerlerine zekâtı kabul ettiği takdirde onlara verilir. Bu bakımdan biz sekiz sınıfın vasıflarını beyan edelim:

I. Fakirler
Fakir, malı olmayan ve çalışmaya gücü yetmeyen kimse demektir. Eğer kişinin yanında günlük nafakası ve hâline münasip elbisesi bulunursa, fakir sayılmaz, fakat miskindir. Eğer günün yarısına yetecek derecede nafakası varsa, fakirlikten çıkmaz. Beraberinde kamis iç gömlek bulunur, mendili, mesti ve donu bulunmazsa, sırtındaki kamis kıymeti de, satıldığı takdirde, fakirlerin hâline uygun kamis, mendil, mest ve don almaya yetmezse, yine fakirdir. Çünkü şu anda muhtaç bulunduğu şeyler yanında yoktur ve onları elde etmekten de âciz bulunmaktadır.

Zekât Alan Kimsenin Vazifeleri

  • katip

Zekâtı alan kimsenin vazifeleri beştir:
1. Bilmelidir ki, kendisine zekât verilmesini Allah Teâlâ vâcib kılmıştır. Bunun bu şekilde bilinmesi, himmetin birleşmesine ve şükrün bir hedefe yönelmesine vesile olur; çünkü Allah Teâlâ, insanları hedeflerinin bir olmasına zorlamakta ve bununla mükellef kılmaktadır. Bu hedef Tevhid ve Ahiret'tir. Allah Teâlâ bize bu hedefi açıkça göstermektedir:
Ben insanları ve cinleri ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım. (Zâriyat/56)

Fakat hikmet-i ilâhîsi kula, şehvet ve ihtiyaçlarının musallat edilmesini dilemiştir. Üzerine musallat edilen bu şehvet ve ihtiyaçlar da kulun himmetini dağıtmaktadır. Buna karşılık kerem-i ilâhîsiyle nimetini, kulun ihtiyaçlarına kifayet edecek derecede artırmak dilemiştir. Bu sırra binaen çok mal yaratmış ve bunları da ihtiyaçları giderici âletler olsun ve ibadetler için vesile kılınsın diye kullarına vermiştir. O, bazı kullarına, deneme ve bela kabilinden çok mal verdi ve böylece onu tehlikeye sürükledi. Bazılarını da sevdi ve onu dünyada tıpkı şefkatli bir kimsenin hastasını koruması gibi korudu. Dünyanın fazlalıklarını ona vermedi.

Nafile Sadakanın Beyan ve Fazileti

  • katip

Hadîsler

Bir hurma ile de olsa sadaka veriniz. Çünkü sadaka olarak verilen o hurma, açın ihtiyacını giderir. Suyun ateşi söndürmesi gibi günahı da söndürür.38

Bir hurmanın yarısıyla olsa bile sadaka vererek ateşten korunun. Eğer yanınızda sadaka verecek birşey yoksa dilenciyi güzel bir sözle savuşturun.39

Müslüman bir kul, helâl olarak kazandığı maldan sadaka verirse ki Allah da ancak helâlden verileni kabul eder Allah Teâlâ o sadakayı sağ eliyle kabul eder ve herhangi birinizin deve yavrusunu büyüttüğü gibi onu büyütür. Öyle ki, sadaka olarak verdiğiniz bir hurma, Uhud dağı kadar olur.40

Gece Virdleri

  • hureyre

Gece virdleri beş tanedir:

I. Vird
Güneş battığı zaman, akşam namazını kılmalıdır. Akşam ile yatsının arasını Allah'ın zikriyle ihya etmeye çalışmalıdır. Bu virdin sonu yatsı namazının vaktinin gelişini bildiren kırmızı şafağın batışına kadardır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Kasem ederim şafağa... (İnşikak/16)

Allah (cc) ayette, bu vakte yemin etmektedir. Bu vakitte kılınan namaz, Kur'an lisânında Nâşiete'l-Leyl diye tâbir edilen namazdır.
Zira bu vakit, gece saatlerinin ilkidir ve şu ayette zikrolunan anlardan biridir.

OLUMSUZ VAHŞİ KADIN TİPLERİ

  • arif

Kadınların tabiatında denetlenemeyen bir tür vahşilik olduğunu söylerken ne demek istiyoruz? Bu, bazı kriz anlarında ortaya çıkan birşey olsa gerek. Psikologlar, kadınlardaki bu denetlenemeyen yönün güvensizlik, korku, güçsüzlük, kıskançlık gibi zayıf ânlarda ortaya çıktığını ve bunun sürekli hale gelerek bir “gölge karakter” oluşturduğunu söylüyorlar.

Çocukken eğer sevimli-şirin olmak, gülümsemek işe yaramazsa, somurtmanın ve sessiz olmanın anne babamızın dikkatini çektiğini öğrendik. Ya da anne babamızı bıktırıp bize istediğimiz ilgiyi gösterene kadar huysuzluk etmeyi, bağırıp-çağırmayı. O da olmazsa sürekli hoş görünmeye çalışarak istediğimiz ilgiyi elde etmeyi. Bu çocukluğumuza has yöntemleri, bir yetişkin olarak, çevremizdeki insanların ilgisini çekmek için kullanmaya devam ediyorsak, bu çocuksu masumluğu aşar ve artık adı konulur; bunun adı vahşiliktir. Yetişkin olmak, ahlâkî olarak gelişmek, şahsiyetimizi oluşturmak, varlığımızı anlamlandırmak demekse, çocukken oynadığımız bu oyunlar büyüdükçe sevimliliğini kaybeder ve vahşi bir hâl alır. Anlayacağınız, bu vahşi gölgemiz, eğer yetişkinler olarak bizi hala takib ediyorsa yüzleşmemiz gerektiğini anlamamız gerekir. Doğrusunu söylemek gerekirse, kızlar genelde böyle çocuksu bir rol üzerinde eğitilmekteler. Sevimli, güzel, çekici “görünmek” ekseninde yönlendirmelerle bazı kalıpların içine sokulmaktalar. Görünmek değil “olmak” hedeflendiği zaman eğitimden sözedilebilir halbuki; “görüntü” adı üstünde hayâlî birşeydir çünkü. Bu da karşımıza çıtkırıldım, aşırı hassas, güvensiz veya tam tersi aşırı erkeksi kızlar çıkarmaktadır. Neticede ehlileştirilmesi gereken bazı vahşi gölgeler peşimizde tırıs giderken, “kadın olmak” ile “kadın gibi görünmek” arasında seçim yapmamız gerekecektir er veya geç.

Sadakanın Gizli veya Açık Verilmesi

  • katip

İhlâs arayıcıları, bu hususta ayrı ayrı görüşlere sahiptir. Bir kısmı, sadakanın gizlenmesinin daha faziletli olduğu fikrine meyyâldir. Başka bir grup da açıkça verilmesine taraftardır. Biz bu görüşteki mânâ ve tehlikelere işaret ettikten sonra hakikatin perdesini kaldıracağız.

Sadakayı Gizli Vermenin Beş Anlamı
1. Sadakayı gizli vermek sadaka alanın gizli kalmasına daha fazla yardım eder. Zira onun açıkça sadakayı alması, mürüvvetinin perdesini yırtmaktır. İhtiyacını belirterek afiflik durumundan çıkmaktır. Mahbub olan korunma hududunu da aşmaktır ki bu korunma hududu sayesinde, câhil kimseler o hududa dikkat eden fakirleri zengin sanırlar.