19 Ocak 2007 tarihli konular

KADINLA İSTİŞÂRE

  • Buhara

KADINLA İSTİŞÂRE

Erkeğin hanımına danışmadan, ev, arazî vb. satın alması ya da satması uygun mudur? "Bir iş yapacağınızda hanımlarınıza danışmayın" mealinde bir hadis var mıdır?

Kadına danışılmayacağı, danışıldığında da söylediklerinin aksinin yapılması gerektiği şeklindeki kanaat, hadis diye bilinen "asılsız ve bâtıl" bir sözden kaynaklanmaktadır. "Kadınlara danışın ve söylediklerinin aksini yapın" anlamındaki bu sözün asılsız olduğunu kaynaklar bildirmektedir. (Ali el-Kârî, el-Meviû'âtü's-sugra 113; Suyûtî, ed-Dürrütü'I müntesira (Fetâva'I-hadîsiyye kenarında Aclûnî N/4 ) Kınanan danışmak değil, kadınların emrine girip onlara itaat etmektir. (Acıûnî, age.ll/4; Suyûtî, age.170) Kur'ân-ı Kerîm'de ki danışma emri, kadın erkek diye ayırmamıştır. Ancak danışma, elbette konunun bilir kişileriyle yapılır. Erkeklerin bileceği işlerde erkeklere, kadınların bileceği işlerde de kadınlara danışılır. Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) Hudeybiye anlaşmasında Ümmü Seleme'ye danışması, kadınlara da danışılacağının delili sayılmıştır. (Acûnî, age N/5) Ömer Efendimizden sonraki halifeyi seçmek üzere belirlenen hakem de, herkese, bu arada kadınlara, hattâ kocaya gitmemiş kızlara bile danışmıştır. (Hamîdullah, Islâm müesseselerine giriş ) Bu, aynı zamanda kadınların seçme hakkını da gösterir.

Kelime-i Şehâdet Hakkındaki İnanc

  • katip

Yaratan, ölümden sonra tekrar hayat veren, dilediğini en güzel şekilde yapan, övülen, Arş'ın sahibi olan, şiddetli gazabı bulunan, kullarının en seçkinlerini doğru yola ileten ve onlara bu yolda sebat veren; kendilerine Tevhid inancını nasip ettiği bu kullarına, inançlarını şüphe ve tereddütlerden korumak suretiyle nimet ihsan eden, onları seçkin kulu ve rasülü Muhammed Mustafa'nın (s.a) yolunda yürümeye muvaffak kılıp, kendilerine onun şerefli ashabı'nın izinden gitmeyi lütfeden, zâtında ve fiillerinde kullarına sıfatların, ancak can kulağıyla dinleyenlerin anlayabileceği en iyileriyle tecelli eden; zâtında bir, ortaksız ve benzersiz olup, bütün mahlûkâtın her çeşit ihtiyaçlarını verdiğini, zıddı olmayan biricik zat ve eşi bulunmayan bir varlık, evveli olmayan bir Vâhid, sonu bulunmayan ve varlığı ebediyyen devam eden nihayetsiz bir Kayyûm, kesintisiz bir varlık, ezel ve ebedde celâl sıfatlarıyla muttasıf ve zamanın aşımıyla sonuçlanmayan bir zat olduğunu kullarına bildiren Allah'a hamd ü senalar olsun!

Hayat ve Kudret

  • katip

Hayat ve Kudret
Allah Teâlâ diridir, Kadir'dir. Cebbâr'dır Kahhâr'dır. O'nun hiçbir kusuru, aczi olamaz. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Fânilik ve ölüm O'nun hakkında mevzu bahis değildir. O, mülkün, melekütün, izzet ve ceberûtun sahibidir. Hâkimiyet, güç, yaratmak ve emretmek yalnızca O'na aittir. Kıyamette gökler, O'nun sağında, dürülü olarak duracaktır. Bütün yaratıklar O'nun emri altında ve kudret elinde bulunmaktadır. Bütün varlıkları O var etmiştir ve onların yaptıklarını da kendisi yaratmıştır. Rızık ve ecelleri takdir eden O'dur. Takdir olunanlar ve emirlerin evrilip çevrilmesi kudreti dahilindedir. Takdir buyurdukları saymakla bitmez ve malûmatının (ilminin) de nihayet ve sınırı yoktur.

Fiiller

  • katip

Allah Teâlâ'dan başka ne varsa, cümlesi O'nun fiiliyle mey-dana gelmiştir ve adaletinden feyizlenmiştir. O varlıkları en güzel ve en gelişmiş şekilde var etmiştir. Allah Teâlâ fiillerinde hikmet sahibidir. Kazâ ve kaderlerinde âdildir. O'nun adaleti, kullarının adaletiyle kıyas edilemez.'. Çünkü kul, başkasının mülkünde tasarruf ettiği zaman, kendisinden zulüm sâdır olur. Buna göre Allah'tan zulmün sudûru tasavvur olunamaz. Çünkü Allah Teâlâ başkasının mülkünde tasarruf etmez ki, bu zulüm olsun. Allah'tan başka, insan, cin, melek, şeytan, gök, arz, hayvan, bitki, cansız şeyler, cevher, ârâz, bilinen ve görünen her ne varsa hepsi, sonradan, Allah'ın kudretiyle yaratılmıştır. Bütün bunlar yoktan var edilmiştir.

Şehâde'fin İkinci Kelimesinin Anlamı

  • katip

Peygamberin peygamberliğini tasdik edip buna şahidlik etmektir. Allah Teâlâ mektep ve medrese görmeyen peygamberi Hz. Muhammedi (s.a), Kureyş kabilesinde görevlendirdi. Onu Arap, Acem, cin ve insanların tamamına gönderdi. Onun şeriatıyla bu şeriat tarafından kabul olunan kısımları hâriç daha önceki tüm şeriatları yürürlükten kaldırdı. Onu, bütün peygamberlerden üstün kılarak insanlığın efendisi yaptı.
Allah Teâlâ kendisinden başka mabud olmadığına inanmaktan ibaret bulunan imanın ancak 'Muhammed Allah'ın Rasûlü'dür' şehadetiyle kemâle erebileceğine hükmetmiştir. O bütün insanları, peygamberleri Hz. Muhammed'in gerek dünya ve gerekse de âhiret konusunda getirmiş olduğu şeylerin hepsini tasdikle mecbur tutmuştur. Diğer taraftan Hz. Muhammed'in ölümden sonraki hayata dair söylediklerini kabul etmeyen hiçbir kulun imanının kabul olunmayacağını da ilân etmiştir.

Nekir ve Münker'in Sualleri,Kabir Azâbı,Mizan,Sırat,Kevser Havuzu,Hesap,Şefaat,Tevhid Ehli'nin Cehennemden Çıkması,

  • katip

Nekir ve Münker'in Sualleri
Ölümden sonraki hâdiselerin birincisi Nekir ve Münker'in ka birdeki sualleridir. Nekir ve Münker, korkutucu ve heybetli iki me lektir. Bu iki melek, kulu, ruh ve cesetle birlikte kabirde oturturlar. Sonrada ona Tevhid ve Risalet'i sorarak 'Rabbin kimdir? Dinin ne dir? Peygamberin kimdir?' derler.2
Bu iki melek, kabrin mihenk taşıdır.3 Onların sualleri ölümden sonraki ilk fitne ve denemedir.4

Kabir Azâbı
İmanın kabul olunması için kabir azabına da inanmak gere kir.5 Kabir azabı haktır. Hem cisme ve hem de ruha uygulanacak ve Allah'ın dilediği bir zamana kadar sürecek olan bu azap adale tin tâ kendisidir.

Sahabe-i Kiram Hakkında Hüsn-ü Zan Gerekir

  • katip

Bu inançların hepsi hakkında hadîsler vardır. Bütün bunlara inanıp bağlanan bir kimse, hak ehlinden ve sünnet cemaatinden olur; dalâlet ve bid'at fırkalarından ayrılır. İlahî rahmetine sığınarak Allah Teâlâ'dan bizlere ve bütün müslümanlara yakînin kemâlini ve elinde güzel sebat vermesini isteriz. Çünkü O merhametlilerin en merhametlisidir.
Allah Teâlâ ilahî rahmetini sevgili peygamberi Muhammed Mustafa'ya ve her seçtiği kuluna inzal buyursun. Âmin!

Yalanın küçüğü olur mu ?

  • Buhara

İmam-ı Gazali, "Sürekli işlenen küçük bir günah, istiğfarı yapılan ve bir daha işlenmeyen büyük bir günahtan daha büyüktür" diyor bir eserinde. Çünkü, 'istiğfar' ile insan o günahın atmosferinden çıkıyor, tekrar İlahi ölçüleri eksen alıyor ve ubudiyet tavrını takınıyor iken, 'küçük' de olsa istiğfarı yapılmayan bir günah zamanla ölçüleri aşındırıyor ve insanı 'yaşadığı gibi inanma' çizgisine sürüklüyor.

Durum bu olduğu halde, 'küçük'lük bir meşrulaştırma aracı olarak çıkıyor karşımıza. Gündelik hayatın içinde söylenen nice yalan ve yapılan nice yanlış, 'ufak-tefek'liğini ileri sürerek masumiyet zırhına büründürülüyor. Söz gelişi, çocuklarla olan diyaloğumuz, çoğu kez, 'yalan'lar üzerine kuruluyor. Ağlayan ya da mızmızlanan bir çocuk, sustuğunda unutacağı vaatlerle kandırılıyor. "Susarsan sana şunu alırım." Çocuk susuyor; ama kendisine bi rşey alınmıyor. Yahut "Aaa, elimde bir kuş var, gel bak" diyor 'büyük'lerimiz. Çocuk geldiğinde, olmayan kuş birden uçup gidiveriyor! Mazeretimiz de hazır: "Çocuktur, anlamaz."

Kul Hakki (Internetteki haklar..)

  • Buhara

SORU:
günümüzde bilgisayar ve internet kulanımının yaygınlaşmasıyla beraber insanlar hızlı ve kolay bir şekilde bilgiye ulaşmakta ve paylaşmaktalar. Bu elbette güzel birşey ancak hemen her bilgisayarda kopya yazılımlar telif ücreti ödenmeyen program vs materyaller kullanılmakta kullanıcılar her programa para verseler bu kez kimse bu programlara güç yetiremez ve kullanmaları mümkün olmaz. Diğer şekliyle de kul hakkı tehlikesi var. acaba ne yapmak gerek.Bilgiye ulaşmakta ne yapmak gerek örneğin: daha önce ben bir arkadaştan ingilizce ders cd'leri kopyalamıştım ama şimdi bunları kullanmaya çekiniyorum acaba bunları kullanmamdan dolayı kul hakkı yemiş olurmuyum. yaptığınız hizmetlerden dolayı teşşekkür ederiz. Allah razı olsun. Allah'a emanet olun.

İnternette karşı cinsle chat yapmak caiz midir?

  • Buhara

Dikkat: hemen hemen hepimiz icin gecerli!

Bir müslümanın başka Müslüman kardeşleriyle ister karşılıklı isterse sanal ortamda olsun konuşup dertleşmesi güzel bir şeydir. Ancak bu aynı cins olanlar içindir. Bir erkeğin bir kadınla konuşması ise bazı yönlerden dikkat etmeyi gerektirir.

Örneğin aşk, sevgi, gıybet, yalan ve şehevi hisleri uyandıran şeylerden olursa bu kesinlikle doğru değildir. Bu konuda kişinin evli veya bekar olması fark etmez. Evli birinin günahı ise daha fazla olur.

Fakat dini konularda Allah’ı, ölümü, ahireti ve dini duygu ve düşünceleri hatırlatan konuşmalar olursa elbette bunlar yasak olmadığı gibi sevabı da vardır. Ölçünüz bu olmalıdır. Bu ölçülerle hareket ettiğiniz zaman günaha girmeyeceğinizi ve kendinizi koruyacağınızı söyleyebiliriz. Ayrıca yaptığınız işi bir de vicdanınıza sormanızı tavsiye ederiz. Vicdanınız rahat değilse o işten vazgeçiniz.

Tebliğde uslubumuz nasıl olmalı

  • Buhara

Hz. Peygamber’in (s.a.s) Tebliğinde Göze Çarpan Hususlar

Kâinatın Efendisi, Cenâb-ı Hakk'ın ifadesiyle mü'minler için en mükemmel örnek (Ahzab, 33/21) olduğundan; O'nun İslâm'ı tebliğ usûl ve şekilleri biz mü'minler için de baş vurulacak yegâne kaynaktır. Zira Allah Resûlü (s.a.s.) İslâm'ı tebliğ ederken, "Şeriat-ı Tekviniye" dediğimiz, kâinatın akışı içerisinde cereyan eden genel prensiplere göre davranmış ve daha sonraları karşılaşabilecekleri her türlü durumda ümmeti için bir model ortaya koymuştur. O isteseydi, Rabbisine yalvarır ve istediği dünyalığı elde edebilirdi; isteseydi ve hikmet-i İlâhiyeye uygun düşseydi, belki de bütün müşrikler helâk olur veya İslâm'a girebilirlerdi. Ama bütün bunlar mûcize kabilinden gerçekleşeceği için, O bir örnek, takip edilecek bir model olamazdı.