5 Ocak 2007 tarihli konular

Helâl ve Haramın Dereceleri

  • katip

Haramın tamamı habis olmakla birlikte bir kısmı diğerlerinden daha habistir. Helâl da bütünüyle tayyibdir; fakat bir kısmı diğer kısmından daha tayyib ve daha saftır. Nitekim doktor da her tatlının hararet verdiğine hükmeder; ancak bazısı şeker gibi» birinci derecede, bazısı da fanit (peynir şekeri) gibi ikinci derecede hararet vericidir; bazısı da pekmez gibi üçüncü derecede... Bal gibi olanlar da dördüncü derecede hararet vericilerdir.

Bunun gibi, haramın da bazısı birinci, bazısı ikinci, bazısı da üçüncü veya dördüncü derecede habis ve pistir. Aynı şekilde helâlin sıfatlarının dereceleri de değişiktir. Tayyiblik ve güzelliği çeşitli derecelere taksim edilir. Bu bakımdan biz ıstılah hususunda tıb ehline uyarak en azından dört dereceye taksim etmiş olalım. Her ne kadar ince tedkik ve tahkik bu şekildeki bir hasrı kabul etmese de. Evet, tedkik ve tahkik bu şekilde bir hasrı kabul etmez. Çünkü her derecenin de hadde hesaba sığmayacak kadar değişikliklere mâruz kalacağı tabiîdir. Zira şekerin bir kısmı diğer bir kısmından daha fazla hararet vericidir. Başka maddeler de aynen şeker gibidir. İşte bunun için biz de deriz ki, haramdan sakınmak (takva) dört derecedir:

Takvâ Hakkındaki Dört Derecenin Misâl ve Delilleri

  • katip

1. Bu derece, adil kimselerin takva derecesidir. Bu bakımdan takva şudur: Fetvanın haram kabul ettiği ve gerekli şartlardan herhangi birinin olmamasından dolayı haramın daha önce zikretmiş olduğumuz altı bahsinden herhangi birine giren herşey mutlak mânâda haramdır. Böyle bir haramı irtikâb eden kimse fasık ve günahkâr kabul edilir. İşte biz mutlak mânâda haram olandan bunu kastediyoruz. Bunun izah ve açıklamasının misâl ve delile ihtiyacı yoktur.

2. Buna misal olarak sakınılması farz olmayan bütün şüpheli şeyleri gösterebiliriz. Fakat bu tip şüphelilerden sakınmak müstehab görülmüştür. Bu durum Şüpheliler bahsinde de gelecektir. Şüphelilerin bir kısmından sakınmak ve kaçınmak farzdır. Bu bakımdan bu tip şüpheliler haram hükmündedir. Şüphelilerin

Şüphelerin Mertebeleri, Kaynakları ve Şüpheli Şeyleri Helâl ve Haramdan Ayıran Hususlar

  • katip

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Helâl de, haram da açıktır (ve bilinir). Bu ikisi arasında iki» sine de benzer birçok durumlar ve haller vardır" ki bunları insanların çoğu bilmez. Bu bakımdan kim şüphelilerden sakınırsa, o hem namusunu hem de dinini (şer'î tenkidden) istibra ederek uzak tutmak istemiştir. Şüphelere giren kimse ise, haram ile boğuşmaktadır ve tıpkı sürüyü korunun etrafında otlatan çobanın koruya girme ihtimalinin pek yakın oluşu gibi (onun da harama düşme ihtimâli pek yakındır),33

Bu hadîs-i şerif üç kısmın isbatı hakkında kesin bir hükümdür. Bu üç kısımdan (helâl-haram ve şüpheli), birçok kimseler tarafından bilinmeyen ortanca kısım (şüpheli) müşkildir. Ortanca kısımdan gaye, şüpheli emirlerdir. Bu bakımdan şüphelileri izah etmek ve üzerlerindeki perdeyi kaldırmak gerekir. Zira halkın çoğu tarafından bilinmeyen bir şeyi az da olsa bilenler vardır. O halde deriz ki, mutlak mânâda helâl olan şey şudur: Zatı, aynısında haramlığı icab ettiren sıfatlardan uzak ve sebepleri de haram veya kerahiyetin arız olabileceği şeylerden uzak olanlardır.

Araştırmak, Sormak, Hücum, İhmâl ve Mukabili Zannedilen Yerler

  • katip

Sana bir yiyecek veya bir hediye takdim edenin veya kendisinden birşey satın almak istediğin veyahut da hibesini kabullendiğin herkesin halini tedkik ve teftiş etmeye ve onlara 'Bana verdiğin bu malın helâl olduğuna dair, kanaatim tam değildir; bu bakımdan almam' demeye yetkin yoktur. Diğer taraftan tedkik ve tahkiki tamamen bırakmaya, kesinlikle haram olduğunu bilmediğin şeyi almaya da yetkili değilsin. Sorup tedkik etmek bazen farzdır; bazen haram veya mendup ve bazen de mekruhtur. O halde bunun açıklanması gerekir: Bu konuda sadra şifa verici söz şudur: Sorunun zannedildiği yerler, şüphe yerleridir; şüphenin menşe' ve kaynağı ise ya mal ile ya da mal sahibiyle ilgilidir.

Sultanların Verdikleri Maaşlar ve Hediyeler ile Bunlardan Helâl ve Haram Olan Kısımlar

  • katip

Sultandan mal alan bir kimse üç noktaya dikkat etmelidir.
a) Malın sultanın eline nereden geçtiğine...
b) Sultanın malı hangi sıfatla aldığına...
c) Aldığı miktara müstahak olup olmadığına; yani kendi hâline ve o işte çalışanların hâline aldığı miktar nisbet edilirse müstahak olduğundan fazla alıp almadığına...
Bir
Malın sultanın eline nereden geçtiğine dikkat etmelidir. Sahipsiz araziyi ihyâ etmek hariç, sultan için helâl olan ve bütün raiyenin sultan ile ortak bulunduğu mal iki kısma ayrılır:

Birinci kısım: Kâfirlerden alınan maldır. Bu da (düşmanı) mağlûp etmekle alınan ganimet ve savaşsız sultanın eline geçen faydalı mal ile şartlar ve akidlerle alınan musalâha ve haraç malıdır.

Zâlim Sultanlarla Oturup-Kalkmanın Helâl ve Haram Olan Kısımları, Meclislerine Katılmanın ve Kendilerine Hürmet Etmen

  • katip

Bir insanın emirler, âmiller ve zâlimler ile üç durumu vardır:
1- Bu üç durumun en şerlisi onların huzuruna girmektir.
2- Onların senin huzuruna gelmeleridir. Bu ikinci derece, birinci dereceden biraz daha hafiftir.
3- Onlardan uzak durup ne senin onları, ne de onların seni görmeleridir. Bu ise sağlam ve en tehlikesiz yoldur.

Birinci duruma gelince ki bunların huzuruna girmektir. Bu durum şer'an şiddetle zemmedilmiş bir durumdur. Bunun hakkında haberler ve eserlerde şiddetli yasaklar ve amansız hü-cumlar vârid olmuştur. Biz ilâhî nizamın bunu nasıl zemmettiğini görmeniz için, o eserleri ve haberleri nakledeceğiz. Sonra bu oturup kalkmanın ne kadarı helâl ve hangi kısmı mübah ve hangi kısmının ilmin zâhirindeki fetvaya göre mekruh olduğunu belirtmeye çalışacağız.

Çeşitli Meseleler

  • katip

Bu meselelere insan çoğu zaman muhatap olmaktadır ve nitekim fetvalarda da bu meseleler hakkında çeşitli suâller sorulmuştur.
I. Mesele
Soru: Sûfîlere hizmet eden bir kimse çarşıya çıkıyor, yiyecek maddelerini topluyor veya para toplayıp onunla yiyecek maddelerini satın alıyor. Böyle bir maldan yemek kim için helâldir? Bu mal, sadece sûfîlere mi mahsustur, yoksa başkaları da bundan istifade edebilir mi?

Cevap: Sûfîler böyle bir yemekten yedikleri takdirde bu yemeğin onların hakkı olduğunda şüphe yoktur. Başkasının yemesine gelince, ancak hizmetçinin rızası dahilinde yiyebilirler. Fakat buna rağmen şüpheden de uzak değildir. Hizmetçinin rızasıyla o yemeğin başkasına helâl olması cihetine gelince, sûfîlerin hizmetçisine verilen mal sûfîler için verilir. Fakat o malı başkası hizmetçiye vermiştir, sûfîlere değil. Bu bakımdan o hizmetçi çoluk çocuk sahibi olan ve çocuklarından ötürü başkasının sadakasını alan bir kimse gibidir. Çünkü çocuklara bakan odur. Onun aldığı onun mülkü olur çocukların değil... O, aldığından, çocukların gayrisine de yedirebilir. Zira 'O mal verenin mülkünden çıkmamıştır. Sûfîlerin hizmetçisi o malla satın almaya ve onda tasarruf etmeye yetkili değildir' demek uzak bir fetva olur. Çünkü böyle bir fetva şu neticeyi doğurur: