17 Nisan 2007 tarihli konular

İstikbal gençlerdedir!

  • Gaye

Şair ne demiş: Sahipsiz olan memleketin batması haktır/ Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Vatana sahip çıkmak önce gençlere sahip çıkmakla başlar. Bu da, vatanını, milletini, devletini seven gençler yetiştirmekle olur. Eğer gençlere sahip çıkılmaz, örf - adetlerimize, ananelerimize, milli kültürümüze uygun yetiştirilmezse, boşluk meydana gelir. Meydana gelen bu boşluğu da birileri doldurur... Hiçbir kap boş kalmaz.

Nasreddin Hoca’nın yaptığı gibi, testiyi kırmadan önce, tedbiri almak gerekir. Testi kırıldıktan sonra, ah, vah etmek testiyi geri getirmez. Bugün bazı gençlerimiz, yanlış yollara sapmışsa, şunun bunun maşası olmuşsa, kabahat sadece onların değil; fert fert hepimizin bunda payı vardır. Gençlerimize sahip çıkmanın en verimli devresi de fırtınaların estiği üniversite çağıdır.

“Daha başka ne beklersin!”

  • Gaye

Anne-baba hakkı üzerine yazdığım yazılar üzerine, bazı genç okuyucularım arayarak, “ Hep anne-baba hakkından bahsediyorsunuz, evladın anne-baba üzerinde hiç hakkı yok mu? “ diyerek sitem ediyorlar. Olmaz olur mu tabii ki var. Babanın evladı üzerinde hakkı olduğu gibi, evladın da baba üzerinde hakkı vardır. Bu hakka dikkat etmeyen babalardan evlatları ahirette davacı olacaklardır.

Bir defasında, yanında oğlu olduğu halde, Hazret-i Ömer'e birisi gelerek,

- Ya Ömer! Bu oğlum bana karşı geliyor, diyerek oğlunu şikayet etti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer, o kimsenin oğluna,

- Babana nasıl karşı geliyorsun? Allah’tan korkmuyor musun? Babanın, evladı üzerindeki haklarını bilmiyor musun? dedi. Bu sırada genç sordu:

- Ey mü'minlerin emiri, babanın evladı üzerindeki haklarını biliyorum. Peki, evladın, baba üzerinde hiç hakkı yok mudur? Hazret-i Ömer cevap verdi:

“Televizyon, mükemmel bir suç okuludur”

  • Gaye

Kitaba, ilme önem vermemenin bizi ne hale getirdiğini dün istatistiki verilerle sizlere sunmuştum. Kitap okumak, yayınları takip etmek, insanın bilmedikleri lüzumlu bilgileri öğrenmesi ve insanlık için yeni gelişmeleri takip ederek kendini yenilemesi, ne kadar faydalı ise, buna mani olan şeyler de o kadar zararlıdır.

Bugün insanı, okumaktan alıkoyan, insanı bir çeşit uyuşturan, körelten, kabiliyetlerini dumura uğratan şeylerin başında televizyon gelmektedir. Bu cihazın âlet olarak bir suçu yok tabii.

Faydalı işlerde kullanıldığı takdirde, zamanımızın en faydalı cihazıdır TV. Fakat, maalesef bugün istenildiği gibi kullanılmamaktadır. Ölçü kaçırılmaktadır. Hayatta kalabilmemiz için günlük yediğimiz gıdalar bile lüzümundan fazla alınınca, zararlı olmakta; zehirlenmelere, ölümlere sebep olmaktadır.

Çocuklar ve İnternet

  • Gaye

Teknolojik buluşlar, iki yüzü keskin kılıç gibidir. En çarpıcı örnek atom bombası, nükleer enerji. Faydalı şekilde kullanılmadığında binlerce, milyonlarca insanı, canlıyı yok etmektedir. Teknolojinin önemli bir buluşu olan televizyona hazırlıksız yakalanmıştık. Batı’nın alt yapısı müsait idi “Televizyon” için. Okuma alışkanlıkları yeterli düzeydeydi ve en önemlisi de alışkanlık haline gelmişti.

Bunun için Batı’nın bünyesine bizdeki kadar zarar vermedi.. Dengeli olarak ve ihtiyaç miktarı kadar izleniyor, zaman boşa harcanmıyor... Bizde ise, okuma alışkanlığı kazanılmadan televizyon girdiği için, zaten cılız olan kitap okuma alışkanlığı nerdeyse tamamen yok oldu. Dengeler alt üst oldu, televizyonkolik haline geldi halkımız.

İhtiyaç olsun olmasın yatana kadar televizyon başından ayrılmıyor insanımız. Bu da, sosyal ilişkileri bitirdi. Zamanımızın teknolojik harikası olan internet için de durum aynı. Yine hazırlıksız yakalandık. Fakat internet, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi artık. Her alanda en iyi şekilde yararlanmamız gerekiyor bundan.

İnternetin çocuklar üzerindeki etkisi

  • Gaye

İnternet kültürümüz, bilgimiz yok diye de teknolojinin bu nimetini kötüleyemeyiz, göz ardı edemeyiz. Bunun zararını, faydasını öğrenip, faydalı hale getirmeliyiz. Bugün bilgisayar asrındayız, bunsuz yapamayacağımıza göre gerekli tedbirleri almak zorundayız. Sadece biz değil, gelişmiş Batı’da da
Bilgisayar - İnternet alışkanlığı, eğitimcileri tedirgin etmeye başladı. Avrupa'da, sivil toplum örgütleri, gençleri adeta esir alan bilgisayar tutkusuna karşı kampanyalar düzenliyor.

AImanya'da düzenlenen "Benim bilgisayarım yok, ama bir sürü arkadaşım var!" kampanyasındaki slogan dikkat çekici. Evinde kendine ait bir bilgisayarı olup da bütün gününü ekran başında geçiren gençler kolay arkadaş edinemiyorlar. Zamanla asosyal ve problemli bireyler haline geliyorlar. Bilgisayar oyunu, internet gezintileri, çocukları, gençleri sosyal hayattan giderek koparıyor.

Geç kalmaktan çok korkalım!

  • Gaye

Geçen sene ziyaretime gelen yaşlı anne - babanın hıçkırıkları hâlâ kulağımda... Kendileri Fransa’dan kesin dönüş yaptıktan sonra, orada kalan 20-25 yaşlarındaki kızlarıyla oğullarının Hıristiyan oldukları, hatta misyonerlik yaptıkları haberi üzerine yıkılmıştı zavallılar. “Ne olur bize yardımcı olun, çocuklarımı kurtaralım” diye yalvarıyorlardı. Kendilerine sordum, “ Onlara İslamiyeti hiç anlatmadınız mı, güzel dinimizi öğretmediniz mi?” “

Kafaları karışmasın, derslerinden kalmasınlar diye anlatmadık, sonra anlatırız diye düşündük” cevabını vermişlerdi. Kendilerine, göndermeleri için kaynak kitaplar, kasetler vs. tavsiye ettim; fakat, dönüş zor görünüyordu. Çünkü çok geç kalınmıştı. Atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmişti. Okuldaki bir misyoner öğretmen avına düşürmüştü inanç boşluğundaki gençleri...

Genç kızlar, sanatçılara özenmeyin!

  • Gaye

Bazı şeyler vardır, anlatmakla öğrenilemez; ancak yaşamakla öğrenilir. Yaşamayan bilmez. Çocuğa ateşin yaktığını ne kadar anlatırsanız anlatın, onu tatmadıkça, acısını hissetmedikçe gerçek manada ateşin ne olduğunu anlayamaz. Yaşamadıkça zararının tam olarak anlamanın mümkün olmadığı hususlardan biri de şöhret ve paradır.

Bilhassa gençlerimizin bu iki arzuya kavuşmak için,”sanatçı” olmak için maddi manevi nelerini feda ediyorlar. Halbuki, “Dışı seni içi beni yakar” misali arzulardır bunlar. Bu arzuların zararlarını Sevgili Peygamberimiz bakınız kısa ve öz olarak nasıl ifade buyuruyorlar: “Mal ve şöhret hırsının insana vereceği zarar, iki aç kurdun bir koyun sürüsüne saldırdığı zaman vereceği zarardan daha çoktur.” “Bir vadi dolusu altını olan, bir vadi dolusu daha ister!”

“Paraya köle olana lanet olsun!”

  • Gaye

Para ve şöhretin insanı ne hale getirdiğini bir sanatçı “şöhretzede”nin ağzından naklettikten sonra paranın yani dünyalıkların hiç mi faydası yok, bunlar hep zararlı mı? Biraz da bunun üzerinde durmak istiyorum. Bunlar ilaç gibidir. Dozunda, yerinde zamanında kullanılırsa faydalıdır. Bu da ancak, parayı dinimize uygun bir şekilde kazanmak ve yine dine uygun bir şekilde harcamakla sağlanabilir.

Böyle yapılınca malın, paranın dünyada da ahırette faydası görülür. Kontrolsüz kazanılan ve harcanan para Allahü teâlâyı unutturur. Bu şekilde elde edilen mal hakkında, Peygamber efendimiz, bir hadîs-i şerîfinde, “Geçen ümmetlerin herbirine fitneler verildi. Benim ümmetimin fitnesi, mal, para toplamak olacaktır” buyurdu.

Başka bir hadîs-i şerîfte de, “Altına ve gümüşe köle olana la'net olsun!” buyuruldu. Yine peygamber efendimiz, “Dünyaya düşkün olmak, günahların başıdır” buyurdu. Yanî her türlü hatâya, günâha sebep olur. Ahıreti unutup, dünya peşinde koşan kimse, şüpheli şeylere, sonra mekrûhlara, sonra harâmlara, hattâ daha sonra küfre dalar.

Gençlerin intihar eyilimleri

  • Gaye

Geçen hafta, Çukurova Üniversitesi tarafından yapılan ve gençlerimizin ruh halini yansıtan bir araştırma neticesi yayınlandı gazetelerde. Herkesin bu araştırmayı tekrar tekrar okuyup ben ne yapabilirim diye kafa yorması gereken önemli bir araştırma bu. Çünkü, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerle ilgiliydi.

Güvenilir gençliğini olmayan bir milletin geleceği de olmaz. Şimdi gelelim yapılan araştırmaya: Üniversitenin liseli öğrenciler arasında yapılan araştırma sonuçlarına göre, yaş ortalaması 16.5 olan öğrencilerin yüzde 55.5'i mutsuz ve umutsuz. Geleceğe kaygılı ve karamsar bakıyorlar. Bu öğrencilerin yüzde 22.4'ü intihar etmeyi düşünüyor, yüzde 14.1'i ise nasıl intihar edebileceği hakkında plan yapıyor. Öğrencilerin yüzde 6,2'sinin intihar girişiminde bulunmuş.

Gençlerimizin ruh dengesi bozuk

  • Gaye

Gençlerimizin çoğunun ruh dengesinin bozulmasının, intiharların, intihar teşebbüslerinin arkasındaki esas sebep ailedir; ailenin çökertildiği için topluma huzur verme görevini yapamaz duruma gelmesidir. Çünkü, aile, ne kadar sağlam olursa, toplum o derece güçlü temeller üzerine kurulmuş olur. Bunun için bir milleti yıkmak isteyen iç ve dış güçler, ilk tahribatlarına aileden başlarlar.

Aile, toplumun temel taşıdır. Aile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü topluluktur. Bu, topluluk aile fertlerinin olgunlaştığı, bir hayat okuludur. Aile içerisinde her fert birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu devam eder. Aile, bugün hayat okulu olma özelliğini kaybetmiştir.

Evlerin otelden farkı kalmamıştır. Halbuki, toplumun temeli aile, ailenin temeli ise sadakat, iffet, haya, karşılıklı sevgi ve anlayış gibi manevi değerlerdir. Ailenin zayıfladığı, zedelendiği, vazifelerini yapamadığı zamanlarda gayri meşru serbest münasebetler artmakda, beden ve ruh sağlığı bozuk nesiller toplumu işgal etmektedir.

Akılları bozulmasın diye diye..

  • Gaye

Almanya’dan arayan yaşlı bir teyze ağlamaktan konuşamıyordu. Kendine gelmesi için telefonda bekledim. Biraz rahatladıktan sonra anlatmaya başladı. Evladım yirmi senedir, Almanya’dayız.

Karı-koca gece gündüz çalışarak çocuklarımızın iyi bir öğrenim görmesini sağladık. Oğlum 27, kızım 25 yaşında okullarını bitirdiler. İşe başladılar. Keyfimize diyecek yoktu artık. Yirmi sene çok sıkıntı çekmiştik fakat sonunda çocuklarımızın geleceğini sağlama almıştık. Mutluyduk. Fakat bu mutluluğumuz uzun sürmedi,ancak bir sene sürdü. Bir haftadır gözümü kırpmadım, iki gözüm iki çeşme, durmadan ağlıyorum. Çünkü, geçen hafta işten dönen çocuklarım, “Biz Hıristyan olduk” haberiniz olsun dediler. Biz şiddetli tepki gösterince de evi terk ettiler. Şimdi misyonerlerin kaldığı bir evde kalıyorlar. Bu olay bizi yıktı. Ne olur bize yardımcı ol, çocuklarımı nasıl dinimize döndürebilirim?”

Gelecek pek iyi görünmüyor!

  • Gaye

Almanya’daki üçüncü kuşak gençliğin kültürümüzden, dinimizden, manevi değerlerimizden uzak bir şekilde yetiştiriliyor da Türkiye’deki gençlik sanki bundan farklı mı? Biraz da Türkiye’deki Türk gençlerinin durumlarından bahsedelim.

Türkiye’de de genel olarak milli kültürümüzden, dinimizden uzaklaşma varsa da, Almaya’daki yabancılaşmaya benzer bu uzaklaşma daha ziyade, sosyete tabir ettiğimiz, zengin semtlerde yaşayan gençlerde görülmektedir.

Ecdadımızın manevi kültürü verilmeyen gençler, bu boşluğu içkide, fuhuşta, uyuşturucuda arıyor. Bu felaketlerle tanışma yaşı istatistiklere göre, 14-15 yaşına indi. Zenginlek iki tarafı keskin bıçak gibidir. Dikkatli kullanılmazsa büyük zarar da verebilir.

Wolkmenli gençlik

  • Gaye

Gençlerin ruhî halleri hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Sanki gençler uyur gezer gibi. Refleksleri neredeyse dumura uğramış. Olumlu veya olumsuz tepki veremiyorlar. Hiçbir şeyi ciddiye almıyorlar. Kulaklarında Wolkmen, yeme-içme, gezme, dolaşma, kadın ve müzik. Bütün dünyaları bu.

1980’den beri gençlerin durumu hiç iç açıcı değil. Bunun için de istikbal pek iyi görünmüyor. Gençleri bu hale getiren, bu denli tahribata uğratan sebepler çok. Acaba bu sebepler arasında en büyük pay hangisinin? Bunu, bakınız M.Şahanov, “Medeniyetin Yanılgısı” adlı kitabında nasıl anlatıyor: “Günümüzde en tehlikeli şey, insanın ses vasıtasıyla tahribidir. Bir zamanlar Hitler'e sormuşlar, "Doğuda fethettiğimiz topraklara nasıl bir eğitim tarzı uygulayalım?" diye "Onlara sabahtan akşama kadar hafif müzik dinleteceğiz. Onlara düşünme, okuma fırsatını vermemek lazım. Çünkü manevî derinliği olmayan insanlar kendilerini hep mutlu hissederler" demiş.

Körpe beyinleri körelten sihirli kutu; TV

  • Gaye

Geçenlerde karşılaştığım bir öğretmen arkadaşın anlattıkları ile şoke oldum, aklım hafsalam almadı anlatılanlarını. Beşinci sınıfa gelmiş pek çok öğrencinin okuma yazmayı tam sökemediğini hatta adını yazamayan öğrencinin bulunduğunu söyledi öğretmen arkadaş.

Ben, bu çocukları geri zekalı mı, değilse bunun sorumlusu siz öğrenmenler değil misiniz diye sorduğumda, hayır, biz sorumlu değiliz dedi. Bi, her türlü metotu, yolu deniyoruz fakat adeta beyinlerini kilitlemişler, biz açmak için zorluyoruz, onlar açmamak için. Bunun sebebini sorduğumda arkadaş dedi ki, “Sebepler çok fakat bana göre esas sebep televizyon; ölçülü kullanılmadığından beyin faaliyetlerini dumura uğratıyor televizyon..” Evet, gerçekler acı da olsa kabul etmek zorundayız.

TV’ler gençlerin maneviyatını tahrip ediyor

  • Gaye

Televizyonun yaygınlaşmasıyla insanların beyin faaliyetlerinin yavaşladığından özellikle öğrencilerde beyin tembelliğine sebep olduğunu ABD Ulusal Eğitim Gelişimini Değerlendirme Dairesinin yaptığı eğitim istatistikleri doğrulamaktadır

Bu konu ile ilgili hazırlanan rapora göre, dördüncü ve sekizinci sınıfların % 16’sı, on ikinci sınıfların % 22’si temel yazma becerilerini öğrenememişler. Yine aynı rapora göre, dördüncü, sekizinci ve on ikinci sınıfların ancak % 40’ı yeterli okuma seviyesine ulaşabilmişler. Dördüncü sınıfların % 7’si, sekizinci sınıfların % 3’ü ve on ikinci sınıfların % 6’sı ancak okumada ileri seviyeye gelebilmişler. Bunun sebebi de şöyle izah ediliyor:

Televizyon görüntülerindeki aşırı hız ve hareketliliğin yanı sıra, programların sık sık reklamlarla kesilmesi, dikkat sürekliliğinin kaybolmasına, yoğunlaşma kapasitesinin bozulmasına neden oluyor. Gallup’un yaptığı ankette, katılımcıların çoğunluğu, televizyonu kapattıktan sonra rahatlama hissi duyduklarını, fakat pasiflik ve konsantrasyon düşüklüğünün sürdüğünü belirtiyorlar.