4 Ekim 2006 tarihli konular

Gazalinin Hocalari

  • imdat sezer

Daha önce de kaydettiğimiz gibi, Gazâli'nin ilk hocasi Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed er-Râzikani et-Tûsi'dir. Bundan sonra, Ebû Nasr el-İsmaili ve daha sonra da İmam Harameyn ge­lir.

İlk hocasinin yaninda Tûs'da, ikincisinin yaninda Curcan'da, ücüncüsünün yaninda ise Nişabur'&a okumuştur.

Tasavvufta hocasi, zühdüyle mâruf İmam Ebû Ali el-Farmedi et-Tûsi'dir. Bu zat Risale-i Kuşeyri'nin müellifi Ebû Kasim'm tale-belerindendir. H. 477 senesinde Tûs'da Allah'in rahmetine kavuşmuştur. Gazâli, Yusuf es-Succan'dan da tasavvuf dersleri almiştir.
Hadis ilminde hocalari şunlardir: Ebû Sehl Muhammed b. Ahmed b. Ubeydullah el-Hafsi el-Meruzi, el-Hakim Ebû Hasr b. Ali b. Ahmed el-Hakim et-Tûsi, Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Ahmed el-Havâri, Muhammed b. Yahya b. Muhammed es-Sucâi ez-Zevzâni, Hâfiz Ebû Futyan Ömer b. Ebû Hasan er-Rusayi ed-Dehistani el-Makdisi...

Gazalinin Secme Sözleri

  • imdat sezer

1. Dünya ahire tin tarlasi ve hidâyet konaklarindan bir ko­naktir. Kendisine, mahiyetine uygun bir ifade olarak dünya denmiştir.

2. Bazi kimseler nefislerinde bir yakinlik hissederek ibâdetinde ve meclislerinde Allah'a yakin olduklarini zannederler. Böylece kendilerinden başka meclislerinde bulunan herkesin bağişlanacaği fikrine saplanirlar. Eğer bu tür kimseye, bu şekilde sû-i edebinden dolayi Allah Teâlâ, müstahak olduğu muameleyi yapmiş olsaydi, hemen o anda helâk olurdu.

3. Her sâlik, bulunduğu menzil ile gectiği makamlar hakkinda konuşabilir. Kendisinin ulaşamadiği makamlar, ihâta edemediği menziller hakkinda ise hicbir şekilde konuşamaz. Ancak onlara gaybi bir şekilde inanir.

Gazâli'ye Yapilan İtirazlar ve Cevaplari

  • imdat sezer

İbn Asâkir şöyle der: Bir kisim âlimler, Gazâli'nin ifadelerinde nahvi hatalarin bulunduğunu iddia etmişler, nitekim kendisine bu hususta müracaat edildiği zaman, gramer ilmine pek fazla dal­madiğini ve bu hususta kusurlu olabileceğini cekinmeden itiraf ettiği gibi, gramerden ancak ihtiyaci kadari ile yetindiğini söy­lediğini de sözlerine ilave etmişlerdir. Bununla birlikte hutbeler okuyup, kitaplara, en fasih edibleri bile hayrete ve acze düşürecek derecede güzel ifadelerle dolu şerhler yazardi. Kitaplarini incele­yip, ifadelerinde yanlişlik bulanlara kendisini mâzûr görmelerini ve ibarelerini tashih etmeye izinli olduklarini söylerdi. Çünkü onun gayesi kelimeleri değil, mânâlari deşmek ve ortaya dökmekti.

İhyâ'ya Hizmet Edenler

  • imdat sezer

İhyayı şerhedeni görmediğim gibi, onun o güzel siyakım izah etmeye kalkışanı da görmedim. Sadece Gazalînin hayatında İhyaya, yapılan itirazlara cevap olarak kendi kaleminden çıkan el-İmlâ an'il-İhyâ adlı küçük bir risalesini gördüm.

H. 751 senelerinde hadîs hafızı İmam Zeyneddin Ebü'1-Fadl Abdurrahim b. Hüseyin el-Irâkî, İhya hadîslerini iki kitap halinde derleyip tedkik etti. Onlardan biri birkaç cilt tutan büyük bir ki­taptır. Fakat İhyanın bir kısım hadîslerinin durumunu bu kitapta açığa kavuşturamadığı için, li. 760 senesinde daha önce duru­muna vâkıf olmadığı hadîslerin birçoğunu bulup tedkik etmiştir. Bunun üzerine sözü edilen kitabını kısaltıp bir cilt halinde yazdı. Kitabına el-Muğnî an Haml'il-Esfar ismini verdi.

İhyâ'nın Özetleri

  • imdat sezer

İhyayı ilk defa kısaltan, Gazâlî'nin kardeşi Ebû Feth Ahmed b. Muhammed el-Gazâlî'dir. Kısalttığı kitaba hubâb'ul-İhyâ adını vermiştir. Daha sonra H. 622 senesinde vefat eden Ahmed b. Musa el-Musulî de aynı işi yapmıştır.

Üçüncü olarak Muhammed b, Said el-Yemenî; ondan sonra Yahya b. Ebu'1-Hayr el-Yemenî; ondan sonra Muhammed b. Ömer b. Osman el-Belhî İhyayı kısaltmış ve kitabına Ayn 'u1 İlim ismini vermiştir.

Abdülvahhab b. Ali el-Meraği de îhyâ'yı kısaltarak Lubab'ul-İhyâ ismiyle yayınlamıştır. İhyâ'yı ihtisar edenlerden biri de eş-Şems Muhammed b. Ali b. Cafer el-Aclunî'dir. Bu zat el-Bilâlî mahlasıyla şöhret bulmuştu. Mısır'da Said'us-Suâdâ tekkesinin şeyhi idi. H. 820 senesinde vefat etmiştir.

Gazâlî'nin diğer eserlerinin listesi ise şöyledir:

  • imdat sezer

1. el-tınla alâ MüşkiVil-îhyâ
2. el-Erbaîn
3. Ki tab' u1 -Esmâ'i 1-Hüsnâ
4. el-İktisad fı'1-îtikad
5. İlcamlul-Avam an İlm'il-Kelâm
6. Esraru Muamelât'id-Din
7. Esraru Envar'il-İlahiyye
8. Ahlâk'ul-Ebrar
9. Esraru Ittiba'is-Sünne
10. Esraru Hurûf il Kelimât
11. Eyyühe'l-Veled (Farsça)
12. Bidâyet'ül-Hidâye
13. el Basît
14. Beyan'ul-Kavleyn li'ş-Şâflî
15. Fozayih'ul-İbahiye
16. Bedâyi'ul-Usûl
17. Tenbih'ul-Gâfilîn
18. Telbîs'ül-îblis
19. Tehâfüt ul-Felâsife
20. TahsiVul-Meâhız
21. et-Talîke
22. TaYısîVul-EdiUe

MUKADDİME

  • imdat sezer

Önce azamet-i rabbanîyesi önünde bütün kâinatın hamdi kü­çük kalan Allah Teâlâ'ya sonsuz hamd ve senalar ederim!

Başta beşerin efendisi olmak üzere bütün peygamberlere salât ve selâm eder ve dinî ilimleri ihya etmek gayesiyle bir kitap yaz­mak için coşmuş bulunan azmimin bana müsbet neticeler ka­zandırmasını Allah Teâlâ'dan niyaz ve tazarrû ederim.

Ey inkarcılar zümresi arasında aşırı bir şekilde ayıplayan! Ey inkârcı gafillerin arasında en şiddetli saldıran müfrit! Senin gururunu ve büyüklüğünü yerle bir etmek için muâraza ve mücade­leye hazırlanmış bulunuyorum.

İLİM ÖĞRENME YOLUNDA ÖLÇÜ

  • Nalan

İlim tahsili, İslâm dininin en çok teşvik ettiği işlerdendir. Cehâlet karanlığı içinde bulunan kişinin ne iş yapacağı ve hangi dalâlet çıkmazına sapacağı bilinemez. Bilgisizlik zulmeti, ancak ilim ziyâsı karşısında mağlup olur. Cehalete karşı açılan savaşta zafer temin edemeyen fertler ve milletler, diğer düşmanlara galip gelemezler.

İlim nimetinden kâmil mânâda faydalanabilmek için, bilgi tahsilini "İslam Ölçüleri" çerçevesinde tahakkuk safhasına çıkarma zarureti vardır. Şöyle ki:

a) İlmi, Allah'ın rızasını kazanmak ve Kur'ânı Kerimin emirleri isti-kametinde hizmet edebilmek için okumalıdır. Zirâ, "Kim ilim adamlarına karşı çıkıp münazara yürütmek veya beyinsizleri tereddüde düşürmek ve halkın yüzünü kendi tarafına çevir (ip taraftar elde et) mek için ilim (öğrenmek) isterse Allah onu ateşe atar" (1).

HOCA VE TALEBE MÜNÂSEBETLERİNDE ÖLÇÜ

  • Nalan

İlim öğretme ve öğrenme sahasında çalışan hoca ile talebe, çok ulvî bir gaye için yola çıkmış bulunan kimselerdir. Hoca, bu kervanın başı ve yol göstericisi; talebede irfan yolcusudur. Hoca, ilim yolunda karşılaşılacak zorlukları ve talebenin ayağına bağ olacak şeyleri anlatarak uyarmalı; ilim öğrenmeye talip bulunan kimse de bu ikazları kırılmadan kabul etmelidir. İrfan kafilesinin üstat ve tilmizleri şöyle hareket etmelidirler:

a) Hoca, okuttuğu ilmi, Allah rızası için tâlim etmeli; faydalanmayı değil, faydalı olmayı şiâr edinmelidir. Talebe de rütbe ve makam , aş ve maaş gibi maddî ve dünya ile ilgili heveslere kapılmadan ve sırf "Hakk'ın rızası için halka hizmet" gayesi ile okumalıdır.

SUÂL SORMADA DİKKAT EDİLECEK MANTIK ÖLÇÜSÜ

  • Nalan

İnsanlar arasında başlayan konuşmaların münakaşaya dökülmesi, ya mefhumların mantıkî derinliklerine inememekten veya mânâları ihatalı olarak kavrayamamaktan doğar. Ortaya atılan bir mevzû, ihtilafın makul hudutları içinde tahlil ve tenkid olunurken, hilâfiyât sahasına kaydırılmakta ve içinden çıkılmaz mesele haline getirilmektedir.

Mübâheseden maksat, hakkın ortaya çıkması ise, bunun yolu nefsani münakaşaya kapılmak değil; karşısındaki şahsı kırıp gücendirmek hiç değildir. Muhâtabını mahcup etmek için mağlup etmeye çalış-mak, dinimizin münazaraya verdiği cevazın dışında kalan bir durum-dur.

FAYDASIZ İLMİ TANIMA ÖLÇÜLERİ

  • Nalan

İnsan, başta dînî bilgiler olmak üzere, ilmin her dalında ihtisas sahibi olmak ister. Bu arzu; ilmin yayılmasına, şubeleşmesine ve tarih boyunca pek çok âlimin yetişmesine vesile olmuştur. Zihinle birlikte kalpleri aydınlatan bilgiler, ilim adamlarını öyle bir gayrete sevk etmiştir ki, aş ve maaş beklemeden, hiçbir maddî hevesin peşine takılmadan, "Cenâb-ı Hakk'ın rızası için talebe yetiştirme" idealine vücutlarını vak-fetmişlerdir. Bu idrakle perçinlenen dinamizm, tarihlere şan veren ilim erbabının yetişmesine, kütüphanemizi dolduran ve fikirlerimizi aydınla-tan eserlerin vücuda gelmesine âmil olmuştur.

KUR'ÂN OKUMADA DİKKAT EDECEĞİMİZ ÖLÇÜLER

  • Nalan

İbadetleri âdetlerden ayıran en mühim nokta, onun dinî ölçülere uygun biçimde ifâ edilmesidir. Zira her insanın aklı ve kavrayış derecesi, dindarlığı ve ibadet etme gayreti aynı değildir. Kendi arzusuna göre hareket etmeye kalkışan insanların birçok yanlışlara takılıp kalacağı muhakkaktır. Mü'minler için ortak bir ölçü vaz eden dinimiz, vazifelerin bu esaslar çerçevesinde yapılmasını emretmiştir. Şaşmayan ve şaşırt-mayan bu ölçüleri aşağıya çıkarmış bulunuyoruz:

a) Tahâret-i kâmile üzere bulunmak:
Bu ifadeden dışımızın abdest ile, içimizin Cenâb-ı Hakk'a iltica ile arınmasını kast ediyoruz. Kur'ân-ı Kerimi ezberden okuyacak isek, ab-destli olmak sünnettir. Kitâb-ı İlahiyi elimize alarak kıraat edecek isek abdestli olmak farzdır. Temiz olmayan kimsenin Kur'ân-ı Kerime el sürmesi haramdır. Bu mükellefiyeti açıklayan bir âyet-i kerimede "Ona tam sûrette temiz olanlardan başkası el süremez" buyrulmakta-dır(1). Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'de "Temiz olmadıkça Kur'âna el dokundurma" (2) emrini vermiştir.

SÛRE-İ HAŞRİN SON ÂYETLERİNİ OKUMADA ÖLÇÜ

  • Nalan

İmam Tirmizî'nin Mâ'kıl bin Yesâr'dan rivayet ettiği "Kim sabaha erdiğinde üç defa Eûzü Billâhi's-semîı'l-alîm mine'ştâni'r-racîm der ve Sûrei Haşr'in sonundan üç âyet okursa, Allah da buna karşılık olarak yetmişbin meleği (o kimseye) müvekkel kılar. Bu me-lekler, ta akşama kadar o kimseye dua ederler. O gün ölecek olur-sa şehid olarak vefat eder. Kim bu (okunan) ları akşama girdiğin-de okur ise bu (yüce) derece (ve sevaba ulaşmış) olur"(1) meâlindeki hadis-i şerife müsteniden sabah ve akşam namazlarından sonra, Haşir sûresinin nihayetindeki âyetleri okuyan bazı kimseler, hatalı tasarruflarda bulunmaktadırlar. Şöyle ki:

FETVA VERMEDE ÖLÇÜ

  • Nalan

Fetva verme mevkîinde veya dirayetinde bulunan kimsenin dikkat etmesi gereken dînî ölçüler vardır. Kendisinden bir mesele sorulan şahıs, bu hususlara dikkat etmelidir. Zirâ ehliyetsiz olarak verilen cevap , soru sahibini yanılttığı gibi, bir çok kimsenin o yanlış cevapla amel etmesine sebep olabilir. Bundan başka, verdiği yanlış fetva ile kendisini huzur-ı ilâhide sorumluluk altına itmiş olur. Bu ciheti dikkate alan bir ilim adamı, kendisine bir mesele sorulduğunda şu hususlara dikkat et-melidir:

a) Fetva isteyen kimsenin sorusunu iyi anlamaya çalışmalıdır:

MÜCTEHİD OLABİLMEDE VE İCTİHAD YAPMADA ÖLÇÜ

  • Nalan

Müctehid, ferî olan bir hükmi şer'îyi delilinden istinbât hususunda ilmî tâkatini tamamen sarf eden din âlimine denilmektedir.

Bu tarifin unsurları arasında gördüğümüz "fer'î" lafzı ile itikadla alâkalı mevzular, kesin naslarla sabit ibadetler ve diğer hususlar tarifin dışında bırakılmıştır. "Şer'î" kayd-i ihtirâzisi ile de aklî veya hissî olan hükümler, tarifin dışında tutulmuş olmaktadır. Çünkü onları anlama hususunda sarf edilen gayret, fıkhî mânâda bir ictihad değildir.

Fer'î olan dînî meselelerin hepsinde ictihada ilmî gücü bulunan bir zâta MÜCTEHİD-İ MUTLAK adı verilmektedir. Fer'î olan meselelerin bir kısmında ictihada muktedir bulunan bir fıkıh âlimine MÜCTEHİD-İ MUKAYYED denilmektedir.