4 Ekim 2006 tarihli konular

VA'Z-Ü NASİHATTE ÖLÇÜ

  • Nalan

Va'z edecek ve öğüt verecek kimsenin dikkat edeceği ölçüler vardır. Bu ölçüleri ihmal etmek, va'zdan beklenen faydayı engeller. Zikredilecek usûle riayet, muvaffakiyete zemin hazırlar. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

a) Öğüt verecek kimsenin şahsı ile ilgili ölçüler,

b) Hitap edilecek toplulukla alâkalı ölçüler,

c) Konuşma tarzında riayet edilmesi gerekli ölçüler.

Va'z edecek kimse, "Önce nefsine vaaz et, sonra halka öğüt ver" ölçüsünü kendisine rehber edinmelidir. Kendinin yapmadığı bir şeyi halka telkin eden kimsenin hitap ettiği topluluk üzerinde yapıcı bir tesiri olmaz. Kendisinin yapmaya devam ettiği bir günahtan başkasını vaz geçirmeye çalışan kişi, kendi hasta olduğu halde başkalarını tedaviye kalkan doktora benzer. Kendinin yapmadığı bir iyiliği başkalarına tavsiye edenleri Cenâb-ı Hak şu âyef-i kerime ile uyarmaktadır: "Siz, insanlara iyiliği emredersiniz de kendinizi unutur musunuz?" (1).

HAK YOLA DAVETTE ÖLÇÜ

  • imdat sezer

Halkı Hakk'ın yoluna davette bir takım ölçülerin bulunduğu, erbabına meçhul olmayan bir gerçektir. İnsanları irşat ile vazifeli kim­se, bu ölçüleri bilmek ve yapacağı davette usûl olarak uygulamak mecburiyetindedir. Bunları ihmal eden şahıs, doğruyu ifade etmiş olsa bile, hizmetinde başarılı olamaz.

Davet, saçılacak bir tohum gibidir. Onu kalbe atmadan önce mü­sait bir vasat meydana getirmelidir. Çiftçi, ekeceği tarla kuru olursa su verir; çamur ise, tava gelmesini bekler. İslâma davette bulunacak kim­se de karşısındaki şahsın ruh haletini dikkate almalı; kalp ve mefkuresi kuru bir halde ise, feyizli sözlerle sulama!»; hışır bir halde ise aşk ve heyecanını tahrik ederek kalbini irşat tohumlarını saçacak hale getir­melidir.