YASAKLARLA İLGİLİ MEVZULAR
ONİKİNCİ BÖLÜM
YASAKLARLA İLGİLİ MEVZULAR
ONİKİNCİ BÖLÜM
YASAKLARLA İLGİLİ MEVZULAR
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MÜTEFERRİK MEVZÛLAR
KİTABIN HAZIRLANMASINDA FAYDALANDIĞIMIZ ESERLER (BİBLİYOĞRAFYA)
1- Kur'ân-ı Kerim
2- Tefsir-i Kurtubî: Dârul-Kitâbil-Arabiyye Kahire, 1967
3- Tefsir-i Kadî Beydâvî: Matbaa-i Osmâniye İstanbul-1314
4- Tefsir-i İbni Kesir: Matbaa-i İsa el-Bâbî el-Halebî Mısır
5- Tefsir-i Nahcuvânî: Matbaa-i Osmâniye İstanbul-1326
6- Hak Dini Kur'ân Dili: Matbaa-i Ebüzzıyâ İstanbul-1935
7- Kur'ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerim: Ahmet Sait Matbaası İstanbul-1957
8- Hulâsatü'l-Beyân fî Tefsiri'l-Kur'ân: Evkaf-i İslâmiye Matbaası İstan-bul-1340
9- Buhârî: Matbaa-i Âmire İstanbul-1315
MÜSLÜMANCA YAŞAMA SANATI
2. cilt
Mehmet emre
MÜSLÜMANCA YAŞAMA SANATI
3. cilt
Mehmet emre
BİRİNCİ BÖLÜM
İTİKAD ve İNANÇLA İLGİLİ MEVZULAR
Müslümanca Yaşama Sanatı
Anlatıldığına göre adamın biri çöl ortasında yürürken gözünün önü-ne çirkin bir yüz dikilir. Adam «sen kimsin» der. Çirkin yüz «ben senin çirkin amellerinim», diye cevap verir. Adama «senden kurtulmanın yolu nedir» diye sorar. Adam «Peygamber'e selât-ü selâm getirmektir.»
Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) şöyle buyuruyor:
— Bana getirilen selât-ü selâm, sırat köprüsü üzerinde ışıktır, cu-ma günü seksen kere selât-ü selâm getiren kimsenin geçmiş seksen yıl-lık günahı affedilir» der.
Yine anlatıldığına göre adamın biri Peygamber'imize Hz. Muham-med'e selâm getirmezdi, bir gece rüyasında Peygamber'imizi (S.A.S.) görür, fakat Peygamber'imiz yüzünü adama çevirmez. Adam «ey Allah'ın Resul'ü! Yoksa bana kızgın mısın» diye sorar, Peygamber'imiz «hayır» diye cevap verir. Adam «o halde niye yüzüme bakmıyorsun» diye sorar. Peygamber'imiz «çünkü seni tanımıyorum» diye karşılık verir.
«Sevgi» canlı varlığın, haz veren bir nesneye karşı meyil duyması-dır. Söz konusu meylin pekişip güçlenmesi haline «aşk» denir.
Aşk duygusu, aşkın sevgilisine kul olması ve sahip olduğu her şeyi uğrunda feda etmesine yol açacağı bir dereceye varabilir.
Züleyha'nın Hz. Yusuf'a (A.S.) karşı duyduğu aşkın ne dereceye var-dığına bir baksana! Kadının bütün servet ve güzelliği bu uğurda gitmiş. Yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığının var olduğu söylenir, hepsi-ni Hz. Yusuf'un (A.S.) aşkı uğruna harcamış, «Bu gün Hz. Yusuf'u gör-düm» diyen herkese eline geçeni zengin edecek değerde bir mücevher vere vere elinde hiç bir şey kalmamış.
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor:
— De ki, «eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin» (38).
Allah'ın rahmeti üzerinde olsun, bil ki, kulun Allah'ı ve O'nun Resul'ü-nü sevmesi, onlara boyun eğmekle, onların emrine uymakla olur. Allah'ın kullarını sevmesi de onlara mağfiret suretiyle ikramda bulunmasıdır.
Denilir ki, kul gerçek kemâlin yalnız Allah'da olduğunu, kendisine ve-ya başkasında gördüğü her kemâlin gerçek kemalin Allah'dan ve Allah sayesinde olduğunu bilince ne Allah'dan başkasını sevebilir ve ne de Allah'a dayanmayan bir sevgiye gönlünde yer verebilir.
Ulu Allah (C.C.) şöyle buyuruyor:
— Eğer dönerlerse (Allah'ın emrine uymaktan ve Resul'ünün gös-terdiği yoldan yüz çevirirlerse) bilsinler ki, Allah kâfirleri sevmez (onların ne tevbelerini kabul eder ve ne de günahlarını bağışlar)» (40).
Nitekim ulu Allah kendini büyük görüp Allah'ın ululuğunu kabul et-mediği için iblisin tevbesini kabul etmemiştir. Buna karşılık Hz. Adem'e tevbe etmeyi ilham etmesi ve tevbesini kabul etmesi, kendi dili ile güna-hını itiraf etmesi, pişmanlık duyması ve kendini suçlamasından dolayıdır.
• Edebi gözetmek zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen hakka kavuşamaz.
• Ehlinin (ailesinin) gönlünü almak için günâh işlemek ahmaklıktır.
• Kalbin tasfiyesi (temizlenmesi); İslâmiyet’e uymakla, sünnetlere yapışmakla, bid’atlardan ve nefse tatlı gelen şeylerden kaçınmakla olur. Zikri ve rehberi (doğru yolu gösteren âlimi) sevmek bunu kolaylaştırır.
• Malı zarardan korumanın ilacı zekât vermektir.
• Mekrûhtan sakınmak ve bir edebi gözetmek, zikirden, fikirden ve murakabeden daha fâidelidir.
• Mubâhları gelişigüzel kullanan, şüpheli şeyleri yapmaya başlar. Şüpheli şeyleri yapmak da
Abdest almayı gerektiren herbir hadesten dolayı mest üzerine mesih caizdir. Bu cevâz sünnetle sabit bulunmaktadır (1). Tevâtür de-recesine yaklaşan haberler sebebiyle, ulemâ-i İslam'ın umumu bu gö-rüşü paylaşmaktadır (2). Bu hususla ilgili fıkhî ölçülere riayetle dinimi-zin tanıdığı bu ruhsattan faydalanmamız câizdir.
Bu ölçülerin açıklanmasına geçmeden önce mest üzerine meshin sebebi, şartı, hükmü, rüknü, ve sıfatı ile ilgili kısa bir açıklama yapmak-ta fayda mülâhaza ediyoruz.
Sebebi: Ayaklarda abdest alarak giyilmiş mest bulunacak;
Şartı: Mestin farz olan mahalli örter durumda ve mesh edilmeye elverişli bulunması, meshin müddetinin geçmemiş olması;
İmam Ebû Hanife ile İmam Muhammed (rahmetullâhi aleyhimâ), guslün farz olması için, meninin mahallinden şehvetle ayrılmış olması-nı kâfi görmektedirler. İmam Ebû Yûsuf ise, hem mahallinden şehvetle ayrılmasını ve hem de dışarıya şehvetle çıkmasını şart koşmaktadır.
İmamlar arasındaki bu ihtilâf dikkate alındığı zaman, cinsî mukare-nette bulunan veya ihtilâm olan bir kimse, gusül yapmadan önce, şu hususlara riâyet etmeli, daha sonra gusle başlamalıdır:
a) Biraz uyumak:
Namazın geçme tehlikesi yoksa, gusle başlamadan önce biraz uyumalıdır. Bu uyku, âsabın gevşemesine sebep olduğundan, içeride kalan meni dışarı sızmış ve gusle müsait bir zemin hazırlanmış olur.