2006 yılı Ekim ayı konuları

Yayincidan

  • imdat sezer

Sadece müslüman olmayan ülkelerde değil, müslüman ülkelerde de fikri ve ahlâki bir düşüşün, hatta sükûtun yaşandiği, neredeyse bir kangren hâlini aldiği şu günümüzde, yeryüzü sâkinlerinin güzel bir ahlâkin mümessilleri ve tabii ki sağlikli bir düşünce yapisinin sahipleri olabilmeleri icin, rablerini hatirlamaya ve hesap günü'nün dehşetiyle uyarilmaya, dolayisiyla İslâm'in irşadina olan ihtiyaclari ortadadir.

Allah'i unutanlari, Allah'in unutacaği Kur'ani bir düstûrdur. Bu bakimdan unutanlarin unutulacaği bir dünyada, unutulanlarin irizâri/uyarilmalari vazifesi, pek tabiidir ki İslâm davasinin rnümessillerince deruh.de edilecektir. Nitekim güzel ahlâki tamamlamakla görevli bir peygamberin ümmeti icerisinde, bu vazifeyi deruhde etmiş, sadece müslümanlara değil, gayri müslimlere dahi güzel ahlâkin fikren ve amelen bir numûne-i imtisali olmuş nice İslâm âliminin yetiştiği ve bu âlimlerin gerek sözleriyle, gerekse eserleriyle insanliği İslâm'in pak ve temiz yoluna irşad ederek insanliğin vicdaninda müstesna bir mevkii işgal ettikleri de tarihen sabit bir hakikattir.

25 Yil Sonra!

  • imdat sezer

Yillar sonra İhyâ-i Ulûm'id-Din'in yeni neşrini siz kiymetli okuyuculara sunarken, önce Allah Teâlâ'ya hamd eder, Rasûlü'ne, onun mümtaz âline ve ashabina salât ve selâm ederim!

Aziz okuyucular! Elinizde tuttuğunuz bu eseri yaklaşik 30 sene önce tercüme etmiş ve o günün şartlari ve teknik imkânlarinin elverdiği ölcüde elimden geleni yaparak Allah'in izniyle neşretmiştim. O günleri müdrik olanlar gayet iyi bilirler ki o dönemde matbaalar hantal makinelerden ibaretti ve bir kitabi ancak uzun uğraşlardan sonra yayinlayabilmek mümkün olabiliyordu. Öyle ki 10 ciltlik bir eserin dizilip-basilmasmm, ciltlenip piyasaya arzedilmesinin aylar değil, yillar aldiğini söyleyecek olursak hic de mübalağa etmiş olmayiz! Hele benim gibi eserin hem tercümesini ve tashihini yapip, hem cildiyle, hem de tab'iyla meşgul olan, üstelik satişiyla da uğraşmak durumunda kalan bir kimsenin ne denli müşkilatlara maruz kalacağini, ne türden meşakkatler cekeceğini takdir edersiniz.

Gazâli Kimdir?

  • imdat sezer

Subki Tabakalinda Gazâli'yi şöyle anlatir: Aslen Tüs şehrinden olan Gazâli'nin adi, Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ahmed, künyesi Ebû Hâmid el-Gazâli, lâkabi ise Hüccet'ül-İslâm dir.

O İslâm dininin, insanoğlunu D âr'üs-Selâma (Cennet'e) götü­ren bir delil ve bürhani idi. İlmin ceşitli dallarinda söz sahibi olan Gazâli, mantik ve mefhum ilminde cok geniş bir bilgiye sahipti.

Muasirlarindan yildizlara ulaşan hasimlarini, mücadele edilmesi gittikce gücleşen bid'atcilari; yerle yeksan edecek dereceye yükselen Gazâli, bidayet ve nihayet erbabinin hedefine eksiksiz bir şekilde varmiştir. O, huzurunda başka arslanlara yer bulunmayan bir arslan idi. O oiidördünde parlayan bir ay idi. Fakat ayin gündüz parlamadiğim herkes bilmektedir.

Doğumu ve Yetişmesi

  • imdat sezer

Gazâli, Tüs şehrinde H. 450 senesinde doğmuştur. Babasi kendi dükkâninda yün eğirerek ve satarak gecinirdi. Ölüm döşeğinde iken oğullari Muhammed ile Ahmed'i arkadaşlarindan muta­savvif bir zata teslim ederek, kendisinden şöyle ricada bu­lunmuştur:

Hattatliğa (yazi yazmaya) cok merak, ettiğim halde maalesef bunu öğrenemedim. Fakat benim yapamadiğim bu işi şu iki yavruma yaptirmak azminde idim. Ne yazik ki Allah'in ezeli fermani gelip catmiş ve benim icin ona icabet etmekten başka cikar yol kalmamiştir. Artik Allah yolunda dostum ve bir kardeşim olarak yavrularimi sana emanet ediyorum.

İlme Başlamasi

  • imdat sezer

Çocukluğunda memleketin âlimlerinden Ahmed b. Muhammed er-Razikâni'den fikih dersleri almiştir. Daha sonra Gürcan şehrinde bulunan âlim Ebû Nasr el-İsmaili'den okuyup, liocasina kitabinin kenarlarina Hâşiye ve notlar yazdirtmiş ve memleketine dönmüştür.


İmam Esâd el-Muhayni şöyle der: Gazâli'den bizzat dinledim:

Cürcan'dan memleketime dönerken yolda haramiler yolu­muzu kesmişti. Birlikte bulunduğumuz kafilede ne varsa hepsini aldilar. Hic olmazsa gasbedilen kitaplarimi almak icin arkalarindan yürüdüm. Reisleri bana dönerek 'Geriye dön, yoksa seni öldürürüz!' dedi. Reise yalvarip, kendisinden Allah rizasi icin mallarimi geri vermesini rica ettim. Onlarin kendi işlerine yaramayacağini söyledim. Bana şöyle dedi:

Varmiş Olduğu Derece

  • imdat sezer

İmam-i Harameyn vefat ettikten sonra Gazâli, Nişabur'u ter­kedip âlimlerin ve ilim erbabinin toplanmiş olduğu vezir Nizamülmülk'ün Müasker'deki meclisine gitti. Oradaki âlimlerle ve imamlarla ilmi münazaralara girişti. Bu münazaralar sirasinda hasimlarini mağlup etti. Hepsi de onun ilmini ve fazlini kabul etmek zorunda kaldilar. Vezir Nizamülmülk, oi\a lâyik olduğu hürmeti gösterdi. Az bir zamanda ismi her tarafta du­yuldu; şöhreti memleketin her tarafina yayildi.

Nizamülmülk, kendi adina inşa ettirdiği Bağdad'daki Nizamiye medresesine Gazâli'yi başmüderris (rektör) tayin etti. H. 484 senesinde otuzdört yaşinda bulunan bu genc âlim, Bağdad'a büyük bir debdebe icinde girdi. Bağdadlilar onu bağirlarina bastilar. Vezirleri, melikleri ve emirleri gölgede birakacak bir şöhrete sahip olmuştu, bir dediği iki edilmiyordu.

Gazâli Hakkinda Neler Söylendi?

  • imdat sezer

İmam Subki ârif-i billâh Şeyh Ebul-Hasen eş-Şâzeli'den şöyle nakleder: "Gazâli zamaninin efendisi, dili ve bereketi idi. Ben rü­yamda Allah'in Râsûlü'nü gördüm, Hz. Musa ve Hz. İsa'ya soru­yordu: 'Sizin ümetinizde İmam Gazâli gibi biri var midir?' Onlar 'hayir' diye cevap verdiler"

Zamaninin efendisi Ebu'l-Abbas el-Mersi'den Gazâli hakkinda sorulduğu zaman şöyle cevap verdi: 'Ben Gazâli'nin siddiklara mahsus en yüksek makama ciktiğina şehâdet ederim'.
Kutublar üctür:

1. İlimlerin kutbu (Gazâli)
2. Hâllerin kutbu (Beyazid-i Bistâmi)
3. Makamlarin kutbu (Abdülkadir Geylâni)

Vefati

  • imdat sezer

sohbet ve bir kismini da derslerde gecirirdi. Gündüzleri oruca, ge­celeri ise teheccüd namazina devam ederdi. Kardeşi Ahmed'in ifadesine göre adi gecen ayin bir pazartesi gününde sabah namazi icin abdest aldi ve namazini kildiktan sonra kefenini istedi; kefen gelince öptü, başina ve gözünün üzerine koydu ve şunlari söyledi: 'Allahim! Emrin başim üzere...5 Bunlari söyledikten sonra müba­rek yüzünü kibleye cevirerek ayaklarini uzatti ve sabahin alaca ka­ranliğinda Hakkin rahmetine kavuştu'.

Cemaziyülevvel ayinin ondördüncü günü (pazartesi) BL 505 se­nesinde Allah Teâlâ'nm.'Ey itminanin zirvesinde bulunan nefis! Rabbinin rahmetinden doya doya tatmak icin dön!' emrine icâbet etti. Âlem-i İslâm bu ölümle büyük bir müceddidini daha kaybetti.

Gazâli'nin Bazi Mektuplari

  • imdat sezer

Musullu Ebû Hâmid Ahmed b. Selâme'ye yazmiş olduğu bir mektubunda şu ibareler yer almaktadir:
Va'z ve nasihat yapmak ise, ben böyle birşeye nefsimi lâyik görmüyorum. Çünkü vaizin zekât nisâbina mâlik olmasi icin verdiği va'z ve nasihati nefsinde tatbik etmesi şarttir. Nisaba sahip olmayan bir kimse nasil zekât verebilir? Ancak avret yerini örtecek kadar bir elbiseye sahip olan bir kimse, nasil olur da başkalarinin avret yerlerini kapatmaya kalkar? Eğri bir ağacin gölgesinin doğru olmasi mümkün müdür?

Allah Teâlâ Hz. İsa'ya şöyle vahyetmiştir: 'Evvelâ nefsine va'z et, eğer nefsin kabul eder de, islâh olursa ondan sonra başkalarina va'z et. Aksi halde benden utan!'

Fetvalarindan Bazilari

  • imdat sezer

Soru: Kâfir bir kimse hakkinda giybet yapmak helâl midir, ha­ram midir? Zimmi olan kâfir ile Harbi olan kâfir arasinda bu me­selede bir fark var midir? Bir bid'atciyi bid'atmdan dolayi değil de başka hususiyetlerinden dolayi giybet etme hakkindaki hüküm ne­dir?
Cevap: Allah'tan bizi başarili kilmasini niyaz eder ve söze başlariz.

Kur'an'da yasaklanan giybet, kişiyi, dinlediği takdirde kirilacaği bir tarzda zikretmektir. Velev ki bu söyledikleri doğru ol­sun...

Giybet, müslüman kişinin hakkinda üc illetten dolayi mah­zurlu ve haramdir.

1. İşittiği zaman eziyet görür ve rahatsiz olur. İşitmediği tak­dirde de giybet sebebiyle darliğa düşer, işleri bozulur.

'Gazâli' Kelimesinin Tahlili

  • imdat sezer

Tuhfet'ul-İrşad müellifinin nakline göre İmam Nevevi Gazâli kelimesinin şeddeli olduğunu söylemiştir.

İbn'ul-Esir de ayni kanaattedir. Fakat Nevevi et-Tibyân adli eserinde şeddesia olarak nakledip 'Gazal, Tûs'a bağli bir köydür ve Gazâli bu köyde doğmuştur' der.


Bazi kimselere göre Gazâli, Ka*b-ul-Ahbar'm kizi Gazale'nin soyundan gelmektedir. Bundan dolayi da kendisine Gazâli ismi nisbet edilmiştir.
Tarih âlimlerinin nezdinde itimat edilecek rivayet İbn'ul-Esir'in rivayetidir. Bu görüşe göre Gazâli kelimesi şedde ile (Gazzâli şeklinde) okunur. Fakat memleketimizde her nedense tahfif ile (Gazâli şeklinde) okunuyor olduğundan, biz de kelimeyi şeddesiz olarak kullaniyoruz. En doğrusunu Allah bilir!

Gazalinin Hocalari

  • imdat sezer

Daha önce de kaydettiğimiz gibi, Gazâli'nin ilk hocasi Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed er-Râzikani et-Tûsi'dir. Bundan sonra, Ebû Nasr el-İsmaili ve daha sonra da İmam Harameyn ge­lir.

İlk hocasinin yaninda Tûs'da, ikincisinin yaninda Curcan'da, ücüncüsünün yaninda ise Nişabur'&a okumuştur.

Tasavvufta hocasi, zühdüyle mâruf İmam Ebû Ali el-Farmedi et-Tûsi'dir. Bu zat Risale-i Kuşeyri'nin müellifi Ebû Kasim'm tale-belerindendir. H. 477 senesinde Tûs'da Allah'in rahmetine kavuşmuştur. Gazâli, Yusuf es-Succan'dan da tasavvuf dersleri almiştir.
Hadis ilminde hocalari şunlardir: Ebû Sehl Muhammed b. Ahmed b. Ubeydullah el-Hafsi el-Meruzi, el-Hakim Ebû Hasr b. Ali b. Ahmed el-Hakim et-Tûsi, Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Ahmed el-Havâri, Muhammed b. Yahya b. Muhammed es-Sucâi ez-Zevzâni, Hâfiz Ebû Futyan Ömer b. Ebû Hasan er-Rusayi ed-Dehistani el-Makdisi...

Gazalinin Secme Sözleri

  • imdat sezer

1. Dünya ahire tin tarlasi ve hidâyet konaklarindan bir ko­naktir. Kendisine, mahiyetine uygun bir ifade olarak dünya denmiştir.

2. Bazi kimseler nefislerinde bir yakinlik hissederek ibâdetinde ve meclislerinde Allah'a yakin olduklarini zannederler. Böylece kendilerinden başka meclislerinde bulunan herkesin bağişlanacaği fikrine saplanirlar. Eğer bu tür kimseye, bu şekilde sû-i edebinden dolayi Allah Teâlâ, müstahak olduğu muameleyi yapmiş olsaydi, hemen o anda helâk olurdu.

3. Her sâlik, bulunduğu menzil ile gectiği makamlar hakkinda konuşabilir. Kendisinin ulaşamadiği makamlar, ihâta edemediği menziller hakkinda ise hicbir şekilde konuşamaz. Ancak onlara gaybi bir şekilde inanir.