2007 yılı Haziran ayı konuları

BİR ÇİÇEĞİN DUASI..

  • Yagmur Öncesi

Ey bütün çiçeklerin,bütün bitkilerin,yerin göklerin,ve alemlerin rabbi...
Ben senin yaratığın tohumlardan cansz bir tohumdum bir zamanlar,
Sen bana can verdin.
Dualarımı kabul ettin,beni bir çiçek yaptın.
Bana kendi dilediğin gibi bir şekil verdin,renklerle,desenlerle,süsledin
yüzümü,
Bana bir koku sürdün,koklayanı mest eden
Güzellerden bir güzel yaptın görenlere gösterdin,
Senin verdiğin cazibeyle kuşları böcekleri çağırdım kucağıma....
Dayanamadılar koştular...
Onlara senin rahmet çeşmelerinden şerbetler sundum,
Senin izninle

Hür

  • nisyan

ALİ ŞERİATİ


Hür , Muaviye oğlu Yezid tarafında - Hz.Hüseyin'in ordusuna karşı galip gelerek- , ya onun bozuk,çürümüş düzenini sağlama ya da Hz Hüseyin ve tüm efradını öldürmekle görevlendirilmiş, Hz Peygamber (S.A.S.)’in torunu ile karşı karşıya gelen Ömer ibn Saad’ın ordusunun yüksek rütbeli kumandanlarından birinin adıdır.

İmam Hüseyin ile ilk karşı karşıya gelen ve akabinde onları kuşatma altında tutarak su kaynaklarına ulaşmasını engelleyen kişi “Hür” idi.

Erken Boşalmaya Çözüm

  • okur

Türk erkeklerinin neredeyse yarısı, bu sorunla karşı karşıyadır. Cinsel birleşme, iki kişi arasında yaşanan ve paylaşılan bir eylem olduğundan, eşlerden birinin herhangi bir olumsuzluğu, ötekinin de cinsel yaşamını olumsuz etkiler.

Bir erkek düşünün ki, daha ilk saniyeler ya da dakikalarda boşalıyorsa, kadına da bu süre yetmiyorsa (ki yetmeyecektir) kadın için bu birleşme angarya ve işkenceye dönüşebilir. Bunun sonucu, çoğu kadın cinsellikten soğumaktadır.

Sus gönlüm...susabilirsen tabii...

  • Gaye

Sus gönlüm. Çok dile getirme. Sen dile getirdikçe gönlün daha da coşuyor, daha meraklanıyor ve beklemek daha da zorlaşıyor.

Sus gönlüm. Çok laf etme. Az söyle ki işimiz olgunlaşsın. Az söyle ki Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın.

Sus gönlüm. Bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara. Dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğin biliyorum. Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım... İnan bana... Ama yok. Başka çare yok. Unutma ki ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz...

Sus gönlüm. Bu kışın bahara dönünceye kadar. Bu gece gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar yakınlaşıncaya kadar. Bu sıkıntının ardından ferahlık gelinceye kadar. Ve yüzümüz vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus...

Sus gönlüm. Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus...

Kapı Çalar

  • Başak Uzun

Kapı çalar...

Sabahın erken saatlerinde. Açarsınız. Sütçünüzdür gelen. Sütçünün litreliğinden kabınıza dökülen beyazlıkta sabahın güzelliğine kavuşursunuz. Gözünüzde pırıl pırıl bir sabah kahvaltısı canlanır. İçinizden "Bugün kahvaltıyı bahçede yapalım" diye geçirirsiniz.

Kapı çalar...

...Bir Gülümseme...

  • Başak Uzun

Image Hosted by ImageShack.us

• Bir gülümseme; sevginin ve insan olmanın anahtarıdır.

• Bir gülümseme; iç dünyamızın güzelliklerini, dışa yansıtır.

• Bir gülümseme; bir külfeti yoktur, fakat çok şey kazandırır.

• Bir gülümseme; evde saadet, iş yerinde muvaffakiyettir.

• Bir gülümseme; başkalarına ikramda bulunmak demektir.

• Bir gülümseme; vereni fakirleştirmeden, alanı zenginleştirir.

AİLE REİSİ VE BABA OLARAK HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)

  • nisyan

Hz. Peygamber (s.a.s.), bütün hayatı boyunca bizzat kendisi “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da âhirette de iyilik ver, bizi cehennem azabından koru” (2/Bakara 201) âyetinde olduğu gibi dünya ve ahiret dengesini, yaşayışında tesis etmiş, bunu aile hayatında da göstermiş ve mü’minlere yaşanılır ve izlenebilir örnekler bırakmıştır.

Erkeklerde Cinsel Hormonlar

  • okur

KUŞDİLİ: Tüm salgı bezlerini dengeli bir şekilde çalıştırır. Erkeklerde de kadınlarda olduğu gibi cinsel iktidarsızlığı giderir.

MAYDANOZ: Bedeni yorgunluk ve ruhi bunalımı giderir. Erkeklerde cinsel gücü arttırır.

NANE: Cinsel isteği çok arttırır. Erkekte psikolojik iktidarsızlığı giderir.

TARÇIN: Cinsel isteği çok arttırır.

ZATER: Ruhen ve bedenen canlılık sağlar.Cinsel gücü arttırır ve iktidarsızlığı giderir. Kekik gibi kullanılır Toz halinde yemeklere serpilir. Çay olarak ta kullanılır.

Kadın kimin sorunu?

  • nisyan

Modernleşme projemizin bir "has kadınları", bir de "kenef kadınları" mı var?

Türkiye zihni iğdiş edilmişlerin ülkesi. Batı adına devşirilen aydın taifesi, sadece kendi değerlerine yabancı değil, aynı zamanda düşman da...

Bu taife, kendi oluşturdukları fildişi kulelerde kapalı, nispeten 'gizemli' bir hayat sürerler. Ara sıra halka "inerlerse" de, halk onlara hiç "çıkamaz". Bu kapalı dünyaya ait haberler, pek dışarı sızdırılmaz. Nasıl düşündüklerini yazdıkları kadar biliriz, nasıl yaşadıklarını ise ifşa ettikleri kadar...

''Allah'a dininizi öğretmeye mi kalkıyorsunuz?'' Kadından; imam, semazen, mevlüthan olur mu?

  • nisyan

Üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti ama olsun.

Bir mesele dinle ilgiliyse onun “zamanı geçmez”, yani “demode” olmaz. Çünkü din “moda” değildir.

Özel TV kanalı konuyu magazinleştirdiği için “Kadından semazen olur mu?” sorusunu merkeze oturtmuştu. Aslında asıl mesele bu değildi. Bu sorunun eş değeri “Kadından imam olur mu?” sorusu değil, belki “Kadından mevlüthan olur mu?” sorusudur.

Çünkü sema bir ibadet değildir.

Büyükler! Daha Dikkatli Olun!

  • mustafaugurlu

Kime sorsanız geleceğin en önemli şahsiyetlerini gençler olarak gösterirler. Doğrudur. Bu böyledir. İnkâr edilemez bir gerçektir. Ancak gençler acaba gelecekte omuzlarına şimdiden yüklenmiş bu yükün farkında mılar ve bu yükü taşıyabilecek miler?

Bu sorunun cevabını en iyi gençlerin yaşantısına bakarak verebiliriz. Bu nazar neticesinde geleceğimizin hiç de umut dolu olduğunu söyleyemeyiz.

ÇOCUKLAR

  • nisyan

Yavrusunu göğsüne dayayan bir kadın ona bakarak:

‘’Bize, dedi, çocuklardan bahset!'’

O da cevap verdi:

‘’Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildir.
Bunlar kendini özleyen Hayat’ın oğulları ve kızlarıdır.

Siz bunların dünyaya gelmelerine vasıta oldunuz, fakat bunlar sizin değildir.



Gerçi onlar sizinle beraberdir, fakat sizin malınız olamazlar.

Onlara sevginizi verebilirsiniz, fakat düşüncelerinizi asla!

Çünkü onların kendilerine has düşünceleri vardır.

Hz. Peygamberin Hanımlara Olan Şefkati

  • nisyan

ALLAH Rasûlünden kadının hissiyatını geceden gündüze çeviren, hassaslığın bile yanında kaba kaldığı tavırlar gelirken kadınların sessiz ve hissiz kalması ne mümkün. Kadının hissiyatını yansıtan ve gönülleri aydınlatan en can alıcı tablolar ALLAH Rasûlü ve Müslümanların en çok sıkıntı çektikleri harp olan Uhudda zirve noktada kendini göstermiştir.

ALLAH Rasûlünün öğretilerinin hayatı şekillendirdiği safhalar insanlığı hayrete ve hayranlığa sürükleyen tablolarla doluydu. İslam ile müşerref olan insanlar, feleğin tersine döndüğünü düşünmeye başlamışlardı. Kök anlamı barış ve esenlikle kardeş olan bir din, kız çocuğunu diri diri gömen insanları, haksız yere en küçük bir cana kıymaktan doğaya dahi zarar vermekten çekinir hale getirmişti. Kadını mal gibi kullanan bir toplumda, kadına düşmanlık, cana düşmanlık, hayata düşmanlık simgesine dönüşmüştü. Ve o yüce dinin incelik peygamberinin hanımlara yönelik latif tavırları kadına değer verdiğini söyleyen günümüz insanı için bile önemli mesajlar taşımaktaydı.


Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: Kadınlara güzel davranın. Çünkü kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğrisi üst tarafıdır. Eğer onu düzeltmeye kalkışırsanız kırılır, bırakırsanız eğri kalır. Kadınlara güzel davranın.


İşte kadının mizacına duyulan saygı ve işte ALLAH Rasûlünün katında kadının değeri..

BAŞ ÖRTÜSÜ MÜ,SAÇ ÖRTÜSÜ MÜ?

  • nisyan

a)Baş Örtüsü Nedir?

Her ne kadar sayıları çoğalsa da, gerçekte iki din vardır. Birincisi Tevhid Dini “İslam”dır.. . İslam, İnsanoğlu ile yeryüzünün tanıştığı ve Allah’ın razı olduğu ilk ve tek dindir. Sonra yeryüzü ikinci bir din ile tanışmıştır, bunun ismi de “Şirk Dini”dir.Cinlerden olan İblis (meşhur ismi ile Şeytan) şirk dininin mucidi ve piridir. Vesveselerle ve çeşitli yollarla insanoğlundan taraftar ve varisler bularak Adem oğluna bu dini (şirki) hediye etmiştir. İlk insan ve ilk Peygamber Hz.Adem (as)’ın isyankar oğlu Kabil bu dinin ilk insan varisidir.Kabil’in düşüncesi yandaşları ve oğullarından taraftar bularak pek çok kollara ayrılarak ve dal budak salarak günümüze kadar gelmiştir. Bu dinin günümüze gelene kadar farklı tabelaları ve farklı renkleri olmuş ise de temel yapısında ve mantığında hiçbir değişiklik olmamıştır. Gerek tamamen insan ürünü olduğu söylenen “Budizm.Zerdüştlük,Şamanizm,Helenzim.vs.” dinlerinde olsun ve gerekse geçmişleri Tevhid Dini olduğu halde sonradan bozulan,tahrif edilen ve kendilerine semavi dinler denilen “Yahudilik ve Hıristiyanlık” olsun ve dahası kendilerine din denmeyen ama bir hayat sistemi sunmalarından dolayı birer din olan çağdaş ideolojilerde “Sosyalizm,Faşizm,Kapitalizm” ve bunların alt başlıkları olan”Marksizm,Nasırizm,Kemalizm” olsun,tamamının temel özellikleri şudur: “Allah (cc)’ı insan hayatına karıştırmamak”. Bunlardan bazıları Allah (cc)’a az inanmış,bazıları ise çok inanmış,bazıları Allah (cc)’a çok yer vermiş,bazıları da az yer vermiş,bu o kadar da önemli değildir. Bu azlık ya da çokluk toplumları şirk toplumu olmaktan çıkarmaz. Bir dinde,bir ideolojide, bir yaşama biçiminde insan hayatı üzerinde Allah (cc)’a yer verilmiyorsa işte bunun adı şirktir. Devletin dini nedir? sorusu anayasasında: “İslam” yazsa dahi bu böyledir.



Bu uzun girizgâhtan sonra Tevhid Dininin yani İslam’ın da ne demek olduğu anlaşılmıştır. Tevhid şirkin zıddıdır. Yani Allah (cc)’ın İlahlık ve Rablik sıfatını parçalamadan hayatın tüm alanlarında Allah’ın (c.c) hükümranlığını kabullenmek, ve bu kabul çerçevesinde yaşamaktır. Kişinin hayatı hakkında ki söz sahipliğine ne başkalarını ve ne de kendi heva ve heveslerini karıştırmamasının adı TEVHİD dir. Bu konuyu anladıktan sonra şimdi asıl konumuza geçebiliriz.



İşte bu iki dinin ayakta durabilmeleri bazı kaynaklardan beslenmelerine bağlıdır. Bu çerçevede şunu rahatlıkla diyebiliriz ki; Tevhid Dini ne ile besleniyorsa, şirk dini de onun beslendiği kaynakların zıddı ile besleniyordur. Mesela Tevhid Dini birlemek ile beslenmiştir. Şirk ise parçalanmaktan beslenmiştir. Tevhid İmandan beslenirken, şirk inkardan beslenmektedir. Tevhid;ibadet ve takva ile beslenirken.şirk; isyankarlık ve nankörlükten beslenmiştir. Tevhid;ahlaktan beslenirken, şirk;ahlaksızlıktan beslenmiştir ve beslenmektedir de….



Şirk dini (ve dolayısıyla müntesipleri) ayakta kalmak ve hayatiyetini sürdürmek için, en çok ahlaksızlığı kullanmıştır. Bundan dolayıdır ki; Resulullah (sav)’in: “Ben güzel ahlakı tamamlamak için geldim” buyurması manidar değil midir? Buradan hareketle şöyle bir tanım yapmak yanlış olmaz: Peygamberlerin hareketleri bir yönü ile de “ahlaklaştırma harekatıdır”. Bunun karşısında olan şirk ise” bir ahlaksızlaştırma harekatıdır”. Ahlaklaştırma; Peygamberlerin toplumları dönüştürme de en önemli değerleri iken, ahlaksızlaştırma da , şirkin önderlerinin, rejimlerinin en önde gelen eylemleri olmuştur. Mesela, ahlaksızlığı yaşama biçimi edinen Lût Kavmi; Hz Lut ve O’na inanan az bir mü’min topluluğuna şunu demiştir: “..Bunlar,temiz kalmak istiyormuş….” (Araf/82). Böylelikle kendilerinin ahlaksız, mü’minlerin ise ahlaklı olduklarını itiraf etmiş oluyorlardı.



Ahlak;bir davranış biçimidir. Yapılması gerekenlerin en güzelini ve en doğrusunu yapmaya “ahlak” denir. Bunu tersi ise ahlaksızlıktır. Ahlaklılık ve ahlaksızlık,tüm davranış biçimlerinde ortaya çıktığı gibi, daha çok cinsi,şehevi alanlarda ortaya çıkmış ve bu alanlarda kullanılmıştır. Cinsel ve şehevi arzularını “meşru ölçülerde” kullananlara ahlaklı, “gayr-ı meşru” alanlarda ve ölçülerde kullananlara ahlaksız denilmiştir. Bu yönde ahlakını koruyan İslam toplumları ayakta kalabilmiş, ve bu yönde ahlaksızlaşan toplumlar ya dağılmış ya da tamamen yok olup gitmiştir. Yok olanlara “Lut Kavmini”,dağılıp çökenlere de; “ Osmanlı, Abbasi ve hatta Emevileri” gösterebiliriz.



İslam Dini , cinsel,şehevi yönden ahlaki bozulma olmasın diye bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş ve ahlaka öylesine büyük bir önem vermiştir ki; cinsel şehevi arzuları meşru bir zeminde tutan “duygu, his,hassasiyet”olan HAYAYI imandan saymıştır. Rasulullah (sav) öyle buyurmamış mı? “Haya da imandandır” haya imandan ise peki o zaman hayasızlık nedendir? Evet, hayasızlık ta imansızlıktır. Haya, ne ile korunacaktır? Sorusuna,imanla korunacaktır diyebiliriz bu cevap ta doğrudur. Tabiî ki haya, temelde iman ile korunacaktır. Çünkü her şeyin temelinde iman yatmaktadır. Halis bir iman olmayınca hiçbir değer korunamaz. Bu doğrudur da, bunun şekli ve şemali nasıl olacaktır? Bunun şekli; baş örtüsü ile sembolleşen “tesettür”dür. Aslında konumuz tesettürdür, fakat tesettür baş örtüsü ile sembolleştiğinden dolayı, bu adı koyduk ve bu kelimeyi kullanacağız.



Cinsel ve şehevi yönde insanları hayasızlaştırmaya ve dolaysı ile ahlaksızlaştırmaya iten etkenin kadının bedeni olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur. Bunun için İslam Dini önce erkeklere “… gözlerinizi harama dikmeyin…” (Nur/30) der, sonrada ırzlarını korumalarını emreder. Daha sonra kadınlara da “..gözlerinin haramdan sakınmalarını, namus ve iffetlerini korumalarını, görünen kısımları (el ve yüzleri hariç)nı örtmelerini ve baş örtülerini yakalarının üzerine sarkıtmalarını” (Nur/31) emreder. Mahrem görerek namus saydığı kadının el ve yüzü dışındaki tüm bedenini ve uzuvlarını belli etmemecesine örtmeyi (tesettürü) farz kılan İslam; baş örtüsüne öylesine bir anlam yükleyip önem vermiştir ki; buna uzanan eli savaş sebebi saymıştır. Medine’de bulunan 3 büyük yahudi kabilelerinden Ben-i Kaynuka boyu ile yapılan savaşın ve onların Medine’den sürülmesine sebep olan suç; baş örtüsüne uzanan eldir.bu elin kırılması ile yetinilmemiş, koca bir kabile top yekün cezalandırılmıştır.



Başörtüsü nedir,sorusunun cevabı işte budur. Baş örtüsü (tesettür) yalnız kadının değil, Müslüman ümmetin namusu, şerefi,onuru ve izzetidir. Baş örtüsüzlük yani tesettürsüzlük ise, onursuzluk,izzetsizlik ve şerefsizliktir. Baş örtüsü İslam Ümmetinin kimliğidir. Baş örtüsü (tesettür) emri gelene kadar, mü’min kadınlar, müşrik ve münafık kadınlardan ayırt edilemiyordu. Dolaysı ile onlar da saygısızlık ve eziyete uğruyor ve onlar da incitiliyorlardı. Tesettür ayeti ki (Yalnız Nur 31 değil, Ahzab 59 da da aynı konu işleniyor) gelince Müslüman kadınlar kem gözlerden korunup incitilmekten kurtuldukları gibi bedenleri hain gözlerden korunarak onure edildi. Bundan böyle tesettür (onun sembolü) baş örtüsü hayanın dolaysı ile imanın ve ahlakın alameti oldu.



Bazı kalbi temizlerin!! Ne yani baş örtüsü takmayan ve tesettüre bürünmeyen hayasız ve namussuz mu? Dediklerini duymuşsunuzdur.