2006 yılı Ekim ayı konuları

İNSANI YÜCELTEN İSLÂMÎ EDEBLERDE ÖLÇÜ

  • Nalan

İnsanların kalplerini hakikat nurları ile doldurabilmek, halkla olan münasebetlerinde nazikâne davranmakla ve muaşeret edeblerine riayet etmekle mümkün olabilir. Muhatabını gücendirmeden cemiyete kazandırabilmek, dil nezahetini korumaya ihtiyaç göstermektedir. Edeb sarayının yegâne efendisi bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bir şahsa öfkelendiğî zaman, edep hududunun dışına çıkmaz ve "Alnı tozlanası o kimseye ne oluyor?" (1) diyerek, secde ile terakkisini temenni ettiğini dile getirirdi. Onun bu nezaketini tebcil ve tescil eden bir âyet-i kerimede "...Eğer (bilfarz) kaba, katı yürekli olsaydın; onlar senin etrafından dağılıp gitmişlerdi bile" (2) buyrulmaktadır.

HİKMET SAHİBİ OLMADA ÖLÇÜ

  • Nalan

Hikmet; kişinin söz ve işte isabetli olması, yaptığı işin ve konuştuğu kelâmın dine uygun ve yerli yerinde olmasıdır. Yalnız sözde isabet hikmet olmadığı gibi yalnız işte isabet de hikmet sayılmaz. Zira bunlar kişinin iradesi dışında cereyan eden bir oluş ve "Denk geliş" de olabilir.

Sözde isabet, hakka; işte isabet, hayra dönük bulunmaktadır. Bu ölçüyü koruyup hikmetin başlangıcında hak ilmi, sonunda hayır işi olacağı hatırdan çıkarılmamalı; hak noktasından hareket ile hayra vâsıl olmaya çalışmalıdır,
Hikmet, ilim ve onunla birleşen iştir. İlimsiz amel tefrit, amelsiz ilim de lâf-ü güzâftır. Bu iki hasleti kendinde toplamayan kimseye "Hikmet sahibi" denilemez. İlim, hikmetin bir parçasıdır. Bu mânâdaki bilgi, tecrübe ile takviye olunursa amelî kıymeti haiz bir ilim haline gelir.

TEVAZUDA ÖLÇÜ

  • Nalan

Alçak gönlülülük mânâsında kullanılan "Tevazu", İslâmî tabirleri ve tarifleri dile getiren eserlerde "Din ve örf yolu ile lâyık olduğu bir mertebenin birazcık aşağısında görünmek" diye izah edilmektedir. Bu ölçüyü koruyamayıp aşırı derecede alçalmaya "Temelluk" adı verilmektedir.

Tevazu, gönül alçalması; temelluk ise huy alçaklığı, menfaat veya mevki elde etmek için zillete düşmektir. Tevazu, sahibinin kadrini yüceltir; temelluk, failini seviyesizliğe düşürür. Bu sebeple, mekârimi ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen Peygamberimiz "Temelluk, mü'minin ahlâkından değildir"(1) buyurmaktadır. Vakarlı olmak nasıl kibir değilse, ölçülü tevazu da temelluk ve tezellül sayılamaz.

VAKARLI OLMADA ÖLÇÜ

  • Nalan

Kibir, olduğundan fazla görünme hastalığı ve aşırılığa kaçan bir davranıştır. İslâm dinine uygun hareket tarzına "vakar ve ağır başlılık" adı verilmektedir. Yürümemizde, oturup kalkmamızda ve hatta ibadet lerimizde islâmî vakarı bir ölçü olarak korumamız gerekmektedir.Bu ölçüyü tesbit eden bir âyet-i kerimede, "O çok esirgeyenin (hâs) kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevâzu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) laf attığı zaman selam (etle) derfer"(1) buyrulmaktadır.

Hareketlerimizde acele edip telaşlanmak, heyecanı tahrik eder ve etraflıca düşünmeye engel olur. Bu tarz hareket, çok kere, yanılmaya ve zarara uğramaya sebep olur. İnsanları iyiye ve güzele teşvik eden efendimiz, "Âheste hareket Allah'tan, acele ise şeytandandır' (2) buyurmaktadır. Bu ciheti dile getiren bir şairimiz şöyle demektedir:

TEVEKKÜLDE ÖLÇÜ

  • Nalan

Tevekkül, Allah'a güvenip onun verdiği ile yetinmektir. Tevekkül ve çalışma birbirine aykırı değildir. Tevekkül edip de çalışmayı terk etmek tefrit, çalışmak ve fakat tevekkülü terk ifrattır, Her iki yanlıştan uzak bulunan bir hareket tarzı ise, dinimize aykırı düşmeyecek bir işte çalışmak ve tevekkülü de ihmal etmemektir. Sehl bin Abdillâh 'Tevekkül peygamberin hali, çalışıp kazanmak da onun sünnetidir, kim onun hali üzerinde kalırsa sünnetini asla terk edemez" demiştir(1).

Bir adam Resûli Ekrem (s.a.v.)'e gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, (devemi başı boş) bırakayım da tevekkül edeyim mi?" dedi. Cihanın fahr-i ebedisi: "(Deveni) bağla ve tevekkül et" (2) buyurdu, Çalışmanın aleyhinde bulunan sünnete, tevekkülün aleyhinde konuşan imana dil uzatmış olur. Ne güzel ifade etmişler:

Ali Kırca bazı siteleri kapattırdı

  • imdat sezer

Ali Kırca, mahkeme kararıyla porno görüntülerini yayınlayan internet sitelerini kapattırdı. Kırca ayrıca Vatan ve Hürriyet gazetelerine de haber yayını konusunda yasak getirtti.


atv anchormani Ali Kırca, İstanbul Kadıköy Asliye 6. Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile porno görüntülerini yayınlayan internet sitelerini kapattırdı, gazetelerin haber yayınına yasak getirdi.

Internet Servis Sağlayıcısı şirketlere gönderilen kapama yazısında, porno görüntüleri yayınlayan adresler tek tek belirtildi. Hakimin kendisine iletilen CD'den sonra aldığı kararda, Ali Kırca'nın saygın bir kişi olduğu belirtildi.

Müslüm Gündüz: “-Nerede kaldınız?”

  • imdat sezer

28 Şubat Muhtıra Light’ının üzerinden sekiz yıl geçti. Bu zaman zarfında hem “postmodern darbe”ye maruz kalanlar, hem de “muhtıra”nın yapımcıları özeleştiri yapma ihtiyacı hissettiler ve çarpıcı itiraflarda bulundular.

Dönemin sembol ismi Çevik Bir’in “28 Şubat’ta bizi medya dolduruşa getirdi!” şeklindeki cümlesini İtirafname’nin en başına yazmak gerekir: Çevik Bir, 3 Kasım seçimlerine birkaç gün kala yabancı konukların çoğunlukta olduğu bir siyasi sohbette sözünü ettiğim ‘tarihi ifşaat’ ile yetinmemiş, AK Parti lehinde olumlu görüşler de sarf etmişti!

ALİ KALKANCI'nın saçları KIRCA'laşmış mıdır?

  • imdat sezer

Zehirliok.com sitesinin medyaya haber olunca, yapılan haberlere yorumlarda arka arkaya gelmeye başladı. Çeşitli haber sitelerindeki yorumları toplayıp bir araya getirdiğimizde site hakkında övgü dolu takdir ve teşekkürlerin yanında, katıksız önyargılı okurlarda gözümüzden kaçmadı. Hele öyle yorumlar vardı ki, haberi okuyup hemen karaçarşaflılar, ali kalkancılar, tarikatçılar demeye başlamışlar bile. Bir insan ancak bu kadar önyargılı olabilir. Ellerine geçen ilk fırsatta yorumlarını değil ideolijilerini kusmayı düstür edinmiş acizler...

Daha yeni başka bir haber daha vardı manşetlerde. Ali Kırca internette yayınlanan porno görüntüleri nedeni ile 3 tane sitenin kapatılma kararını aldırmış ve bir kaç gazetenin haber yapmasına da yasak getirtmiştir. Gerekçe ise toplum içinde saygın yere sahip olması gösterilmiştir. Atı alan üsküdara geçmiş. Bu sefer islamı karalamak için, seneryosu önceden yazılıp ve medya kuruluşu polislerle jandarmalarla baskın yapılıp yarı çıplak kimse yakalanmıyor aksine gizli kamera ile toplumun saygın bir ismi olduğu belirtiler birisi çırılçıplak. Ve kuranı kerim ayetlerinde kesinlikle yaklaşmayın denen zinayı işlerken görüntüleniyor.

İşte katıksız ön yargılı okurlar büyük bir iştahla malum porno görüntüsünü izleyip cinsel tacizlerine yeni pozisyonlar kazandırırken, amatör tiyatrocu ali kalkancıların on sene önce oynadıkları seneryolarla müslümanları karalamantan beri durmuyorlar. Behey deve kuşları, kafanızı kumlara gömüp gerçekleri görmemek için daha ne kadar inatlaşacaksınız?

Kuru Yolma

  • web

Kuru Yolma genellikle kümes hayvanları üzerinde uygulanan bir kesim sistemidir.

Canlı hayvan kesim esnasında tüylerinin kolay yolunabilmesi için tüy ıslama kazanına girmektedir. Bu kazandaki suyun sıcaklık derecesi 40C ile 80C arasında değişmektedir. Kuru yolma sisteminde bu sıcaklık 55C sıcaklığı aşmamaktadır. Zira yapılan araştırmalara göre 55C ve üzerindeki sıcaklıklarda canlı hayvanın derisi üzerinde bulunan vücudu koruyucu tabaka zarar görüp iç organlara kadar su girişine neden olmaktadır. Ürün içine giren bu su, raf ömrünün kısalması ve insan sağlığını zarara uğratması gibi sonuçlar doğurmaktadır.

Şeytana Uymaktan Sakınmak

  • Deniz

Şeytanın adımlarına uymayın, çünkü o size hakikaten apaçık bir düşmandır" (Sure-i Bakara 168).

İblisin Hz. Adem ile Hz. Havva'ya düşmanlığını ve onların soyundan gelen insanlara husumetini Kur'ân-ı Kerim'in ayetleriyle açıklamak istiyorum.

"Hatırla o vakti ki Rabbin meleklere: Ben, demişti, kuru bir çamurdan sûretlenmiş bir balçıktan bir be­şer yaratacağım. O hâlde Ben onun yaratılışını bitir­diğim, ona ruhumdan üflediğim zaman siz derhal onun için secdeye kapanınız."

Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etti. Ancak iblis, bu secde edenlerle beraber olmaktan çekinerek dayattı. (Cenab-ı Hak) "İblis, sen neye secde edenlerle beraber değildin?" dedi. O: "Ben, dedi, kuru bir çamurdan sûretlenmiş bir balçıktan yarattığın beşer için secde edeyim diye (var) ol­madım." Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu: "O halde cık buradan. Çünkü sen artık kovulmuşlardansın. Hiçşüphesiz ceza gününe kadar lânet senin tepende­dir."

Nefs-i Emmareye Tabi Olmaktan sakınmak

  • Deniz

"... Nefs olanca şiddetiyle kötülüğü emre­dendir muhakkak..." (Sure-i Yusuf 53).
Lügat bakımından ruh, can, ceset, hevâ, heves ve bir şeyin hakikatı manalarında kullanılan nefs, dini bakımdan "şehvetin, gadabın ve kötü duygu­ların mebdei" diye tarif edilmiştir.

Yaratılmışların faziletçe en üstünü bulunan in­sanın benliğine meleki haslet olarak akıl; behimi sı­fat olarak nefs dürülüp yoğrulmuş ve bu keyfiyet üzere yaratılmıştır.

Nefs, ıslah edilmediği zaman insan için en büyük düşman olur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu ciheti bir ha-dis-i şeriflerinde şöyle açıklamıştır:

Zekat mı daha sevimli, fahişelere para yedirmek mi?

  • imdat sezer

Şeytanların zincirlere bağlandığı ramazanı şerif ayındayız. Bu ayda mağfiret ve tevbe kapıları sununa kadar açık. Ramazanı Şerif en güzel yanlarından biri de Allahın emirlerinden biri olan zekatı bu ayda vermenin adet haline gelmiş olmasıdır. Şimdi zekatlarmızı hesaplama ve hayır kurumlarına verme zamanı.

Ne hikmetse para insanı azdırıyor. Hatalara, günahlara ve şehavani duygularının peşine sürüklüyor. Heleki zekatı verilmeyen mal, mülk ve para tasması takılmamış azgın köpek gibidir. O heryere seni saldırtır. Hatalar üstüne hatalar yapmana sebeb olur. Seni yanlışlıklardan alıp yanlışlıklara sürükler.

Bugün kalbinde hiç Allah korkusu olmaksızın cebindeki paraları fahişelere yedirenler, cinsel arzuları için pavyonlardan gece kulüblerinden çıkmayanların içine düştükleri bu facianın temelinde, Allahın farz kıldığı zekatlarını vermeyişleri, kılmaları gereken namazları eda etmeyişlerinde saklıdır..

Dalâletten Sakınmak

  • Deniz

Allah kimi saptırırsa onu yola getirecek yoktur." (Sûre-i Ârâf 186).

İslâmî ölçülerden uzak duran insanların letâif kandilleri kararır ve görüşlerinde isabetsizlik olur. Böyle bir şahsın aklı hakikatı tespitte acze düşer ve batılı doğru gibi görmeye başlar. İnsanın dalâlete saplanmasına ve doğru yoldan ayrılmasına sebep olan amilleri, arzettiği tehlike noktasından ele alıp açıklamak istiyorum.

a) Allah'a Şirk Koşmak ve Ortak Tanımak:
Mutlak varlığın ve birliğin sahibi bulunan Cenabı Hak, zatı ilâhisine eş tanıyan ve ortak kabul eden kimseye gadap eder ve onu rahmetinden uzaklaş­tırır. Böylesine bir dalâlet bataklığına yuvarlanan şahıs, bocaladıkça sapıklığın derinliklerine batmış olur. Şirk, tıpkı zehir gibidir. Onun azı da çoğu da in­sanı helake sevkeder. Şirkin sebep olduğu dalalete karşı kullarını uyaran Cenab-ı Hak şöyle buyurmak­tadır:

İbadetleri Terketmekten Sakınmak

  • Deniz

"Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmetle değil) ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" (Sûre-i Zariyat 56).

İbadet, insanın yaratılmasına gaye teşkil etmiştir. Halkı irşat için gönderilmiş bulunan peygamberlerin onlara ilk tebliği iman olmuştur. Kalpleri bu nur ile aydınlanmış bulunan insanlara yaptıkları ikinci tel­kin de Allah Teâlâ'ya ibadet etmeleri olmuştur. Bu iddiamızı âyet-i kerimelere dayalı olarak sizlere açıklamak istiyorum.

a) Andolsun, Nuh'u kavmine peygamber gönder­dik de: "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir Tanrınız yoktur. Ben büyük gü­nün üstünüze (gelecek) azabından cidden korku­yorum. Kavminden ileri gelenler de şöyle dedi: "Biz seni hiç şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde görü­yoruz" (Bunun üzerine Nuh) dedi ki: "Ey kavmim, bende hiçbir sapıklık yoktur. Fakat ben kainatın Rabbinden (gönderilmiş) bir peygamberim. SizeRabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum, sizin iyi­liğinizi istiyorum. Ben sizin bilmeyeceklerinizi de Al­lah'tan (gelen vahy ile) biliyorum" (Sûre-i Ârâf 59-62).

Tadil-i erkânı Terketmekten Sakınmak

  • Deniz

Dosdoğru namaz kılın, zekât verin, rükû' eden (mü'min)lerle birlikte rükû' edin." (Sure-i Bakara 43).

Dindar Gençler!
Tadil-i erkâna, lügat itibariyle "tomaninet" adı ve­rilmektedir. Fıkıh ilminde, "mafsalların rüku ve sec­dede, kendi mahallerinde SÜBHANALLAH diyecek kadar müstakar (kararlaşmış) olması ve sükun üzere bulunmasıdır" şeklinde tarif olunmaktadır.

Tadil-i erkânın fıkhi hükmüne gelince, rükû' ve secdedeki tadil-i erkânın vacip olduğunda Hanefi mezhebinin âlimleri ittifak etmişlerdir. Kavme (rü-ku'dan kalkınca bir tesbih miktarı ayakta durma) ve celsedeki (birinci secdeden kalkınca bir tesbih mik­tarı oturmadaki) tadil-i erkanın vacip olduğu görüşü, fıkıh bilginlerinin ekserisinin tercihi bulunmaktadır.