İNSANI YÜCELTEN İSLÂMÎ EDEBLERDE ÖLÇÜ
İnsanların kalplerini hakikat nurları ile doldurabilmek, halkla olan münasebetlerinde nazikâne davranmakla ve muaşeret edeblerine riayet etmekle mümkün olabilir. Muhatabını gücendirmeden cemiyete kazandırabilmek, dil nezahetini korumaya ihtiyaç göstermektedir. Edeb sarayının yegâne efendisi bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bir şahsa öfkelendiğî zaman, edep hududunun dışına çıkmaz ve "Alnı tozlanası o kimseye ne oluyor?" (1) diyerek, secde ile terakkisini temenni ettiğini dile getirirdi. Onun bu nezaketini tebcil ve tescil eden bir âyet-i kerimede "...Eğer (bilfarz) kaba, katı yürekli olsaydın; onlar senin etrafından dağılıp gitmişlerdi bile" (2) buyrulmaktadır.