2006 yılı Kasim ayı konuları

AHLAKIN MENŞEİ VE FELSEFE

  • Nalan

İnsanoğlunun fıtratında her şeyin aslını ve kaynağını araştırma temayülü vardır. Beşer, bu merakın sevkiyle, kelimelerin iştikak noktalarından tutunuz da sanatkârların pîrine varasıya kadar pek çok şeyin menşeini araştırmak lüzumunu duymuştur.

Ahlâkın menşeini tedkik de bu meraktan doğmuştur. Bu incelemede varılan netice ise iki kelimede hülâsa edilmektedir: Din ve felsefe!
Felsefe; insan aklının, aklî kanunlara dayanarak, araştırıp ortaya koyduğu bir takım görüş ve hükümlerdir.

Akıl, iman nurundan faydalanmadıkça, İslâm'ın kumandası altına girmedikçe daima yanlıştır ve yanılmaktadır da. Akıl, bazı şeyleri tedkike çalışan bir âlet; iman, bu vasıtaya ışık tutan far gibidir. Gece karanlığında, iniş ve yokuşta, farsız araba ile yolculuğa çıkan şöför misali aklına güvenen felsefeciler; hata uçurumlarından aşağıya yuvarlanıp durmuşlardır. Ayakta kalabilenler de birbirini tekzip etmişlerdir.

AHLAKİN KORUNMASI VE ÖFKE

  • Nalan

Ahlâk dini olan İslâm, güzel huylara büyük bir değer vermiş ve mensuplarını bu yüce hasleti korumakla mükellef tutmuştur.

Mânevî değerlere sahip olmak, her insanın arzusudur. Lâkin onu korumaya pek az kimsenin dikkat gösterdiği gün ışığı kadar açıktır.
İnsanlık şerefini ayaklar altına düşüren ve güzel ahlâkı bozan davranışların başında "Öfke" gelmektedir.

Öfke, nefse dayanan bir gadap halidir. Doğuşu ve gelişmesi, bâtıla dayandığı için neticesi zararla son bulur. "Buğdu fillah" adı verilen hak nâmına kızmayı, öfke ile karıştırmamalıdır. Öfke, faziletleri soldurur. Allah için buğz ise ahlâkı oldurur ve kemâle ulaştırır.

Benim O Sularda Yüzmem Gerek (okyanus)

  • YineBiGulnihal

önümde ağır bir kapı ardında okyanus var

ben zaten suda doğmuşum kapıyı açmam gerek.

işte o an biri geliyor,tutuyor kulağımdan
Gözü anahtar deliğinde ''bak'' diyor sadece burdan

''bırak'' diyorum o küçücük resmi
yetmez bize bu küçük esinti

nerde törpülendin böyle ''''olmaz'' diyor tutup ayak bileğimi

şimdi önümde ağır bi kapı, ardında okyanus var

Bir de bileğimden biri çekiyor,

Benimse kapıyı açmam gerek.

''bak'' diyorum koca dünyaya burdan derhal çıkmak gerek.
Bari çekme bileğimden benim her şeyi görüp öğrenmem gerek.

Bir ileri bir geri her adım bu kapının ardı demek. Sonun da boğulmak olsa da benim o sularda yüzmem gerek.

Anahtar deliğinden görünen bu küçücük manzara.

Sana yetiyorsa yetsin,benim o sularda yüzmem gerek...
Yüzmem gerek...

Şimdi önümde ağır bir kapı, ardında okyanus var.

Birde bileğimden biri çekiyor.

Benimse kapıyı açmam gerek ''bırak'' diyorum o küçücük resmi.

Yetmez bize bu küçücük esinti,

Nerde törpülendin böyle '' olmaz'' diyor tutup ayak bileğimi.

Bir ileri bir geri her adım bu kapının ardı demek.

Seni unutmak

  • celin

öyle hayran dinlerken seni
hayallerimde adim atmayi ögrendim
yazmanin gayesini anladim
umut etmeyi umutladim
fakat simdi en dogrusu
bende biraktiklarini geri vermek olmali

bu yolculugum sonsuz geliyor
herkes ilerliyor bense geride kalmisim
yükledim sonunda hayallerimi sana ait kutuya
az önce denize daldirdim
aciga cikmiyor
dalgalarin hakiminde batiyor
mavilerde bitiyor
en iyi son bu olmali

kararsizlikta artik yok kurdugumuz biz
geri dönüs yok
kaybolana seslenmek yok
imkansizligi belki zorunlu
ama yinede onu yaratan ben susmaliyim
cünkü düslemek yok
tek care benden bekleneni yapmak olmali
.........seni unutmak.........

MAZİDEKİ AHLAKIMIZ VE BU GÜNKÜ AHVÂLİMİZ

  • Nalan

Milletleri ayakta tutan değerlerin maziden hâle aktarılabilmesi, o milleti asırlarca ve yüz aklığı ile yaşama imkânına sahip kılar. Fakat geçmişini unutmuş veya inkâr etme küstahlığını gösteren topluluklar, çöküntünün en acı örneklerini vermişlerdir.

Şerefli geçmişe sahip bir millet, mazi ile istikbâl arasında köprü kurabilmiş ve geleceğe ışık tutabilmiş ise varlığını devam ettirme düşüncesini sağlam temeller üzerine oturtmuş demektir.

Tarihe sığmayan mâzimizi unutturma gayesiyle, yolumuza kurulmuş tuzakların farkına varmayacak olursak ve hele düşmanların savurduğu yalan ve iftiralara inanmak gibi ahmakça bir dalâlet örneği verirsek, tarla köstebeklerinin itlâfında kullanılan usulle, kendi intiharımızı hazırlamış oluruz.

AHLÂKIN DÜZELTİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

  • Nalan

İslâm dini ahlâk güzelliğine büyük bir değer vermiş ve bizleri bu seciyyeye sahip olmaya teşvik etmiştir.

Büyük bir ahlâk üzerine bulunduğu Kur'an-ı Kerim ile tescil ve tebcil edilen Peygamber Efendimiz, güzel ahlâka sahip olmayan kimseleri, huylarını güzelleştirmeye teşvik edip "Ahlâkınızı güzelleştiriniz" (8) buyurmuştur.

Bazı kimseler, huyun değişmeyeceğini ileri sürüp fena alışkanlık-larına devam etmekte; "Huylu huyundan geçmez" diyerek sövüp saymada, yalan söylemekte ve bir çok kötü huylara devamla kendini ma-zur saymaktadır. Bir kısım şahıslar da efendimizin ahlâkı güzelleştir-meye dair emrini dikkate alıp kötü huyu iyi hale getirmenin mümkün olacağı görüşünü müdafaa etmektedir.

HAYANIN GÜZEL AHLAKTAKİ YERİ VE DEĞERİ

  • Nalan

Utanma hissi, imanın ayrılmaz bir lazımı ve güzel ahlâkın en yüksek derecelerindendir. Hayasız kimsede iman aramak, ölüde can ara-mak gibidir.
Hayâ, iman ile o derece kaynaşmış bulunmaktadır ki, birinin varlı-ğı, diğerinin mevcudiyetine bağlıdır. Eğer bir vücutta can varsa hare-ket ve faaliyet de vardır. Bunların yokluğu, o cesetten canın ayrıldığı-nın delilidir. Aynen bunun gibi, iman bulunan kimsede Hakk'tan ve halktan utanma duygusu olacaktır, olmalıdır. Hayasız insan imansız, imansız kimse de hayasızdır.
Vücut ikliminde haya güneşi ışımaya başlayınca, fert ve cemiyet-te, derece derece haya müşahede edilmeye başlar. Utanma hissinin ilk mertebesi, ayıplanmaktan çekinerek çirkin şeyleri terk etmektir. Bu duygu kuvvet kazandıkça, sahibini hem fenalıklardan alıkor hem de iyi ve güzel şeyleri işlemeye sevk eder.

Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim

  • Kamber

Şimdi git...!
Say ki..
Seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik
Say ki..
Gece mektuplarının en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik
Say ki..
Sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber bekledik


Sen git..!
Ben gelemem bu yürekle..!
Ya da kal..!
Eylül yağmurlarını bekle..!


Seni yağmurdan sonra sevicem
Saçlarıma ak düşmemiş halimle
Sen yaşlardayken 18inde-20sinde
Seni yağmurdan sonra sevicem
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle,
Seni yağmurdan sonra sevicem..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım
Sevda aleminde kendi ellerimle



Şimdi git..!
Say ki..
Seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik
Say ki..
Oturup ve konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı
Ve sevdadan hiç söz etmedik
Say ki ..
Hiç gülmedik
Ayni şeyleri sevmedik
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik
Seni yağmurdan sonra sevicem
Kimse bilmeyecek, herkesten gizlicem
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada
Seninle gök kuşağının altından geçicem
Seni yağmurdan sonra sevicem
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemicem

Sensiz İki Gün

  • Kamber

Nere gizlendimse aşikâr oldu,
Hedefte gördüler sensiz iki gün.
Dertler avcı oldu, ben şikâr oldum,
İnsafsız vurdular sensiz iki gün.
Gözlerde avcıya yaranmak hazzı,
Zevkten dört köşeydi hepsinin ağzı,
Üstüme atıldı yüzlerce tazı,
Başımda durdular sensiz iki gün.
Ayağıma prangalar taktılar,
Gözlerimi dağladılar, yaktılar,
İki koldan, bir anlımdan çaktılar,
Çarmıha gerdiler sensiz iki gün.
Kâle almadılar dileklerimi,
Yarasalar emdi iliklerimi,
Bükülmez sandığın bileklerimi,
Kırk yerden kırdılar sensiz iki gün.

Kapanmaz Yaram Zaman İçinde (Zigon Sehpa)

  • Kamber

Bugün ordaydım,
Aynı yerde, aynı evde.
Aynı kapıdan girdim içeri,
Tesadüf bu ya,
Aynı anahtar kalmış bende.
Sandalyede yeleğini unutmuşsun,
Masada kahkahanı, mutfakta bardağını,
Salonda duruşunu unutmuşsun,
Sonra yan odada hıçkırığını,
Koridorda gözyaşlarını.
Kapıda çarpıp çıkışını unutmuşsun.

Bir çiçeğin zehri düşmüş, zigon sehpaya,
Bir rujunun rengi düşmüş, oval aynaya,
O kavgadan arta kalan kırık vazoyla,
İkimizin kalbi düşmüş tozlu balkona.
(Şarkı:Ağlama yar,bir gün gelir bu hasret biter..
Döneceğim,ağlama
Bekle beni,ağlama)

Duvardaki resminde gülüşün kalmış,
Son içtiğin fincanda dudak izlerin,
Portmantonun yanında gidişin,
Kapıda bıraktığın ayak izlerin kalmış.

Yastığının üstünde saçını buldum,
Posta kutusunda mektuplarını,
En son dinlediğin şarkını buldum,
O hicazda kalmış gözyaşlarını.

Yazan böyle yazmış demek ki,
Nasıl da anlam buldu sen olmayınca:

“Neyleyim köşkü neyleyim sarayı,
İçin de salınan YAR olmayınca…”

Sen Leyla’ydın,Ben de Mecnun çöller içinde

Evliliğin Dinimizdeki Yeri

  • Ali Enes

Temeli sağlam olmalı:


İnsan, yaratılmışların en üstünü, en şereflisidir. Dünya ve dünyanın içindekiler, canlı cansız herşey insan için yaratılmıştır. İnsan neslinin devamı da, erkek ve kadının evliliği ile ailenin kurulması ile mümkün olmaktadır.

Âilenin temelini karı-koca teşkil eder. Kadını zelil, erkeği sefil ve rezil etmeden, toplum içindeki yerlerini almasını sağlayan İslamiyettir.

Kadın ve erkeğin bir arada bulunmasının en güzel şekli, İslamiyete uygun bir evliliktir. Kurulan yuvanın başlangıçtan sonuna kadar huzurla devamı, erkek ve kadının görevlerini bilip buna göre yaşamaları ile mümkün olabilir.

Zina Günâhı ve Zararları

  • Ali Enes

Zina etmek büyük günâhtır. Nitekim Kur'an-ı kerimde mealen, "Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur" buyuruldu. (İsra 32)

Zinaya yaklaşmayın demek, zinaya götürecek sebeplerden, hareket ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onların seslerini dinlemeyin, onlara bakmayın, demektir. Açık saçık giyinmek, kötü işlere yol açabilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

"Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın." (Günahların zina gibi büyüğü olsun, bakmak gibi küçüğü olsun hiç birine yaklaşmayın!) (En'am 151)

Göz Zinası!

  • Ali Enes

Yabancı kadınlara bakmak gözü zayıflatır, kalbi karartır. Kur'ân-ı kerimde mealen buyurulduki:

"Ey Resulüm, mü'minlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! Müslüman kadınlar da zinetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar örtsünler!" (Nur 31)

Peygamber efendimiz de "göz zinası" hakkında buyuruyor ki:

"Azab-ı ilahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur.)

"Harama bakmıyan gözler, Cehennem ateşi görmez."

"Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, Cehenneme atılır."

HAYATINIZI YAŞIYORMUSUNUZ YOKSA SADECE SEYİRCİMİSİNİZ?

  • Ali Enes

Hayatı biriktiremezsiniz;
ya her anını yaşayacaksınız,
ya da ziyan edeceksiniz.

AKŞAMLARI NE YAPIYORSUNUZ?
Dümdüz bir soru size: Akşamları evde ne yapıyorsunuz?

Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç
tanımadığınız Amerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz?
Yoksa yerli dizilere kaptırıp hiç bilmediğiniz konaklarda yaşanan
hayatları mı seyrediyoruz?

Dört saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalışmak kadar beyni yorduğunu
biliyor musunuz?

İki türlü hayat var:
1. Yaşanan hayat,
2. Seyredilen hayat,

Kadınlar,DİKKAT!

  • Ali Enes

BİR 'ERKEK HAREKETİ' olarak feminizmin kadına verdiği zarar onu erkekleştirmesi, erkeğe verdiği zarar onu kadınlaştırması, aileye verdiği zarar taşları yerinden oynatması, çocuklara verdiği zarar onları 'babalaşmış anneler' ve 'anneleşmiş babalar' ile yüzyüze getirmesidir. Rabb-ı Rahîm'in çok hikmetler ile koyduğu ve birbirini tamamlar nitelikteki farklı özellikler, feminizmin elinde bir rakibe dönüşmüş; sonuç itibarıyla, kadınlar erkekleşmiştir.

Feminizm bir erkek hareketidir, dedik. Çünkü, feministlerin tezlerine ve icraatlarına bakarsak, bütün yapıp ettikleri, erkeğin yaptığı işleri kadının da yapabildiğini göstermektir. Kadın da erkek gibi işadamlığı yapabilir, onun kadar hızlı koşabilir, onun kadar iyi siyasetçi olabilir, vs. vs. Feminizm, güya kadını 'aşağı' mevkiinden kurtarma uğruna ona hedef olarak erkeklerin yaptığı işleri gösterdiğine göre, feminizmin ölümcül zaafını tesbit etmek hiç de zor değildir. Feminizm, erkeklerin konumunu yücelten, o yüzden kadını da 'yücelmek' için erkekleşmeye zorlayan bir harekettir. Saikleri itibarıyla, bir 'kadın hareketi' değil, bir 'erkek hareketi'dir; erkekleşme hareketidir.