24 Aralik 2006 tarihli konular

25.Kadın Ve Şahidlik

  • NaTuraL

Kadın ve Şâhidlik:

İslâm hukûkunda şâhidlik konusuna ayrı bir önem verilmiştir. Sebebi ise, adâleti sağlama husûsundaki titizliktir. Çünkü adâletin gerçekleşmesi, ancak şâhidlerin doğru ifâdeleriyle mümkündür. Bu yüzden İslâm Dînî, şâhidlerin sözlerinin geçerli sayılması için, onlarda adâlet, hürriyet, İslâm ve şehâdet lâfzı gibi özellikleri şart koşmuştur. Şâhidin dış görünümü bu sıfatları taşırsa yeterlidir, için tezkiyesi gerekmez. Ancak hadlerde ve kısasta, için tezkiyesi de şarttır. Çünkü bunlar, ağır cezâyı gerektirdiğinden içini de bilmek gerekli görülmüştür. (173)

26.Mirasta Kadının Durumu

  • NaTuraL

Mîrâsda Kadın’ın Durumu:

İslâm Dîni’nde miras, şahısların ihtiyaç ve mes’ûliyetlerine göre taksime tâbi tutulmuştur. Âile hayatında geçim yükü, genellikle erkeğin omuzlarındadır. Erkek, hem kendisini, hem de hanımını olmak üzere en az iki kişinin geçimini sağlamak zorundadır. Bunun yanında çocuklarını, annesini, babasını geçindirmek de erkeğe düşer. Oysa kadın, kocasının nafakasını sağlamak zorunda değildir. Kadına, ya kocası veya oğlu, babası yahut kardeşleri bakar. İster anne, ister eş, isterse kız çocuk, isterse kız kardeş olsun, kadının geçimi kendisine âid olmayıp, oğul, koca, baba veya erkek kardeşin sorumluluğundadır. Çoğunlukla kadın, kendisi dışında başkalarının geçimini sağlamakla da yükümlü değildir. Erkek ise tam aksine eşinin, kızının, annesinin ve kızkardeşinin geçimini sağlamakla mükellefdir.

27.İslamda Boşanma

  • NaTuraL

İslâm’da Boşanma:

İslâm hukûkunda boşanma, evlilik hayâtının devamına imkân kalmadığı zaman başvurulacak son çâredir. Karı-kocanın, içine düştükleri sıkıntılardan kurtulmaları için bir çıkış yolu olarak meşrû kılınmıştır. Yoksa, sebepsiz yere boşanmak haramdır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de:

"Kadınlar size itâat ederlerse, aleyhlerinde bir yol aramayın!" (188) buyurulur.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de:

"Evleniniz, fakat boşanmayınız!. Zîrâ Allâh, zevkine düşkün erkek ve kadınları sevmez..." (189) buyururlar.

Diğer bir hadîs-i şerîfde:

28.Boşanmanın Safhaları

  • NaTuraL

Boşanmanın Safhaları:

İslâm Dîni, karı-koca arasında baş gösteren anlaşmazlıkları halletmek için sevgiye dayanan bir takım usûller koymuştur. Bu usûller; iyi muâmelede bulunup hanımdan gelen üzücü hareketlere sabır ve tehammül göstermek, nasîhat etmek, yatağını ayırıp dargın gibi durmak, te’dib hakkını kullanmak ve en sonra da hakem göndermek gibi yollardır.

Erkeğin, hayırlı bir işte hanımının kendisine isyan etmesi durumunda onu terbiye etme hakkı vardır. Eğer itâat ederse, terbiye etme yolu bırakılmalıdır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulur:

29.Kadının Hafifçe Dövülmesinin İzahı

  • NaTuraL

Kadının Hafifçe Dövülmesinin Îzâhı:

İslâm Dîni’nde, gerektiğinde kadını hafifçe dövme izni, erkeğin kafasının kızdığı her konuda değil; ancak kadının, kocasına haksız yere isyân etmesi, evlilik birliğini doğrudan doğruya veya dolayısıyla yıkmaya kalkışması durumuna mahsûsdur. Bunun dışında erkeğin, kadını dövmeye hakkı yoktur. Üstelik bu konularda da erkek, hafif bir biçimde dövmenin fayda vermeyeceğini tahmin etmesi durumunda, yine kadını dövemez. Çünkü amaç kadını dövmek değil, ısrâr ettiği çirkin davranıştan onu döndürmek ve boşanmakla meydana gelecek âile fâciâlarının kötü sonuçlarından onu korumaktır. (204)

30.Boşanmanın,Erkeğin Elinde Olmasının Hikmeti

  • NaTuraL

Boşanmanın Erkeğin Elinde Olmasının Hikmeti:

Boşanma hakkının erkeğin elinde olmasının sebebi, evlilik hayatını muhâfaza etmek, iyi düşünülmeden, alelacele bu hayata son verilmesinin vahim neticelerini önlemektir. Çünkü mehri veren, evin ve hanımının nafakasını temin eden erkek olduğu için genellikle neticeyi, o daha iyi takdir eder. Büyük zararlara yol açacak keyfî tasarruflardan daha uzak bulunur. Ayrıca boşanmanın ardından mehri müecceli ödemek, iddet içinde nafaka, giyim ve diğer ihtiyaçları temin etmek gibi bir takım mâlî yükümlülükler gelmektedir. İşte bu mâlî sorumluluklar, erkeği, boşanma hakkını kullanmakta daha dikkatli ve tedbirli haraket etmeye zorlar.

31.Kadının Boşanma Hakkı

  • NaTuraL

Kadının Boşanma Hakkı:

İslâm hukûkunda evlenme, sürekli olmak üzere yapılan bir akiddir. Bu yüzden geçici evlilik, geçerli değildir. Fakat evliliğin devamı için eşler arasında sevgi, şefkat ve anlayışın bulunması gerekir. Evlilik hayatının temeli budur.

Eşler arasındaki sevgi ve şefkat ortadan kalkınca ve bütün gayretlere rağmen durum düzeltilemeyince, boşanmaktan başka çare kalmamaktadır. Bu konuda tasarruf sadece erkeğin elinde bulunmamakta, kadına da bazı haklar tanınmaktadır.

İslâm hukûkuna göre kadın veya erkek, evlenirken bazı şeyleri şart koşabilir. Kadının şart koşma hakkına sahip olduğu hususlardan birisi de "boşanma hakkı"nın kendi elinde olmasıdır. Bu şart da geçerli olup uyulması gereklidir. Buna tefvîz-i talâk denir.

2 Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Farziyeti

  • gencc

Emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münkerin farz olduğunu ve faziletini aklı selim sahipleri onaylamış ve ümmet üzerinde icma etmiş olmakla birlikte, bu esasa ayet ve hadîsler de işaret etmektedirler.

Ayetler

İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.(Âlu İmran/104)
Bu ayette emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker in farziyeti bildirilmektedir. Çünkü Allah Teâlâ'nın 'veltekün' sözü bir emirdir. Emrin zâhiri ise farziyet ifade eder. Aynı zamanda ayette, Müslümanların kurtuluşlarının emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker yapmalarına bağlı bulunduğu ciheti de beyan edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ hasr yaparak şöyle buyurmuştur: 'Ve ülâike hümül müflihûn' (İşte ancak onlar kurtuluşa erenlerdir). Ayette emri bi'l ma'ruf ve nehyi an'il münker'in farzı ayn değil farzı kifâye olduğu ciheti de beyan edilmiş ve bir cemaatin bu vazifeyi yapması halinde o cemaatin diğer fertlerinin boynundan mesuliyetin kalktığı da açıklanmıştır. Çünkü Allah Teâlâ, ayette 'hepiniz iyiliği emrediciler olunuz' dememiştir. 'İçinizden bir topluluk insanları hayra çağırsın' demiştir. O halde bir fert veya bir cemaat bu vazifeyi yerine getirirse, cemiyetin diğer fertlerinden sorumluluk düşer. Allah Teâlâ, 'kurtuluş'u, bu vazifeyi bilfiil yapanlara tahsis etmiştir. O halde eğer bütün halk, bu vazifeyi yapmayıp ihmal ederse, gelen tehlike bütün cemiyeti kasıp kavuracaktır. Hele imkânı olup da bu vazifeyi ihmâl edenler, şeksiz ve şüphesiz gelecek olan felâkete mâruz kalacaklardır.

8.Amel Hususunda Acele Etmek, Gecikme Afetinden Sakınmak

  • katip

Kaybolan iki arkadaşı olup onların birinin yarın, diğerinin de bir ay veya bir sene sonra gelmesini bekleyen bir kimse, bir ay veya bir sene sonra gelecek arkadaşını karşılamak için değil, yarın gelmesi beklenilen arkadaşını karşılamak için hazırlanır.

Bu bakımdan hazırlanmak, beklemenin yaklaşmasının neticesidir. Öyleyse ölümün gelmesini bekleyen bir kimsenin kalbi, o müddetle meşgul olur. O müddetin ötesini unutur. Sonra her gün bütün seneyi beklediği ve seneden geçmiş günü eksiltemediği halde sabahlar. Bu durum ise, onu acele amel işlemekten alıkoyar. Çünkü bu kimse daima o sene içerisinden nefsi için bir genişlik görür. Dolayısıyla ameli terkeder.

9.Can Çekişmenin Şiddeti ve Ölüm Anında Müstehab Olan Durumlar

  • katip

Miskin kulun önünde sadece ölüm dehşetinden başka ne azap, ne korku, ne üzüntü bulunmasa dahi bu hayatını zehir etmeye kâfidir. Sevincini bulandırmaya, unutkanlık ve gafletini kendisinden uzaklaştırmaya bu yeter. Bunun hakkında uzun düşünmesi ve büyük bir hazırlık görmesi gerekir.
Nitekim hukemadan biri şöyle demiştir: 'Başkasının elinde bulunan bir üzüntüdür ki ne zaman seni kapsayacağını bilmezsin!'

Lokman Hakîm oğluna şöyle demiştir: 'Ey oğul! Ne zaman karşılaşacağını bilmediğin ölüm, ansızın 'sana gelmeden önce onun için hazırlan!'

10.Ölüm Esnasında Kişiye Müstehab Olan Durumlar

  • katip

Ölüm anında sakin olmak, ölüme hazırlıklı olmak kişi için gü-zeldir. Dili için güzel olan şehadet getirmesidir. Kalbi için güzel olan Allah hakkında güzel zanlı olmasıdır.

Surete gelince,
Hz. Peygamber'den şöyle rivayet ediliyor:
Üç şey nezdinde ölüyü murakabe ediniz: a) Alnı terlediği, b) Gözyaşı döktüğü, c) İki dudağı kuruduğu zaman. Bu durum Allah'ın onun hakkında inmiş rahmetindedir. Boğulan bir kimse gibi hırıltı çıkardığı, rengi morlaştığı, dudakları pas bağladığında bu Allah'ın onun üzerine inen azabındandır.64

11.Lisan-ı Halin Belirttiği Hikâyelerle Ölüm Meleğinin Mülakatı Anında Çekilen Hasret

  • katip

Eş'as b. Eslem şöyle demiştir: İbrahim (a.s) adı Azrail (a.s) olan, biri alnında, diğeri ensesinde iki gözü bulunan ölüm meleğine şöyle sordu:
. Ey ölüm meleği! Ruhu kabzedilenlerin biri doğuda öbürü' batıda olduğunda ve yeryüzünde veba yayıldığında, iki ordu karşı karşıya geldiğinde aynı anda bütün bunlara nasıl yetişeceksin?
- Allah izniyle ruhları çağırırım. Onlar benim şu iki parmağımın arasında olurlar.
Eş'as dedi ki: 'Yeryüzü, ölüm meleği için yayılıp önüne bir leğen gibi bırakılmıştır. Oradan dilediğini alır!'

Râvî der ki: Hz. İbrahim'e Allah'ın dostu olduğunun müjdesini ölüm meleği vermiştir.

32.İslama Göre Boşanma Sebepleri

  • NaTuraL

İslâm’a Göre Boşanma Sebepleri:

İslâm’da boşama, prensip olarak kocanın tek yanlı irâdesiyle ve mahkeme kararına gerek olmaksızın meydâna gelir. Koca, bizzat boşayabileceği gibi, bir vekil aracılığı ile de boşayabilir. Ya da karısına boşama yetkisi (tefvîz) verebilir. Diğer yandan bazı boşanma sebepleri ortaya çıkınca, kadının da mahkemeye baş vurarak evliliğe son verdirmesi mümkündür. Bu boşanma sebepleri altı maddede toplanabilir:

1. Hastalık veya özür: Evlilik akdi sırasında mevcûd olan veya evlilik sırasında meydana gelen bazı özür veya hastalıklar yüzünden kadının boşanmak hakkı vardır. Bunlar, akıl hastalığı, cüzzam ve zührevî hastalıklar gibi birlikte yaşama hâlinde zararı kaçınılmaz olan hastalıklardır.

33.Mut'a Nikahı:

  • NaTuraL

Mut’a Nikahı:

Mut’a nikâhı, bir kadınla ücret karşılığında belli bir vakit için evlenmektir. Câhiliyye devrinden kalan bir nikâh şeklidir.

Bu nikâha, İslâm’ın ilk yıllarında ve bilhassa harp zamanlarında, uzun zaman kadınlardan uzak kalan askerler için izin verilmişti. Hayber savaşına kadar mubah olan mut’a nikâhı, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in sünneti ile yasaklanıp haram kılınmıştır. Konu ile ilgili olarak Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurur:

"Ey insanlar!

Ben size mut’a nikâhı ile kadınlardan faydalanmanız için izin vermiştim. Şüphesiz ki Allâh, bunu kıyâmete kadar haram kılmıştır. Kimin yanında bunlardan bir kadın varsa, hemen onu serbest bıraksın, onlara verdiği şeylerden hiçbir şeyi geri almasın!.." (216)

34.Hulle

  • NaTuraL

Hulle:

Bir erkeğin hanımı üzerinde üç defa boşama yetkisi vardır. Üç boşama salâhiyetini de kullanıp hanımından ayrılan erkek, aynı kadınla tekrar evlenemez. Ancak kadın, başka bir kocaya gider de, günün birinde ondan boşanır veya kocası vefat ederse, gereken iddeti bekledikten sonra, birinci koca onunla tekrar evlenebilir. Aksi halde evlenmesi mümkün değildir.

İşte kadına eski kocasına yeniden dönme imkânı sağlayan bu ara evliliğine hulle denir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:

"Yine erkek, karısını üçüncü defa olarak boşarsa, bundan sonra kadın kendinden başka bir erkeğe nikâhlanıp varıncaya kadar ona helâl olmaz. Bununla birlikte, eğer bu yeni koca da onu boşarsa, onlar Allâh’ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanırlarsa, birbirlerine dönmelerinde hiçbiri hakkında bir sakınca yoktur." (219)