24 Aralik 2006 tarihli konular

35.Teaddüd-i Zevcat (birden çok kadınla evlenme)

  • NaTuraL

Teaddüd-i Zevcât (Birden Çok Kadınla Evlenme)

Allâhü Teâlâ en-Nisâ sûresinin 3. âyet-i kerîmesinde:

"Eğer yetîm kızlar hakkında adâleti yerine getiremiyeceğinizden korkarsanız sizin için helâl olan diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin! Şâyet (bu sûretle de) adâlet yapamayacağınızdan korkuyorsanız o zaman bir tane ile, yahut mâlik olduğunuz câriye ile yetinin. Bu (tek hanım veya câriye) sizin için hakdan eğrilip sapmamanıza daha yakındır." buyurmaktadır.

Bu âyet-i kerîmeden anlaşılan, birden fazla evlenmenin İslâm’ın bir emri değil, bir izni olduğudur. Yani bu hüküm, yapılması gerekli bir görev değil, zarûrî durumlarda kullanılabilecek bir izindir. Ancak bu izinden faydalanılabilmesi için de erkeğin, eşleri arasında her konuda eşitlik ve adâlet esaslarına uygun hareket edebileceğine inanması gerekmektedir.

12.Hz. Peygamberin (s.a) ve Hulefa-i Raşidîn'in Vefatları

  • katip

Hz. Peygamberin Vefatı
Hz. Peygamberin hayatında, ölümünde,sözünde, fiilinde, bütün durumlarında düşünenler için ibret ve güzel bir örnek mevcuttur. Basireti açık olanlar için o bir ışıktır; zira Allah'ın katında ondan daha şerefli bir kimse yoktur. Çünkü o, Allah'ın dostu, habibi, Allah'ın kelâmına muhatap olan, kulları arasından seçilen, Allah'ın peygamberi ve nebisidir. Müddeti bittiğinde acaba Allah ona bir an dahi mühlet vermiş midir? Eceli geldikten sonra acaba bir lâhza dahi tehir olunmuş mudur? Hayır! İnsanların ruhlarını kabzetmekle görevli melekler göndererek onun şerefli ve pak ru-hunu Allah'ın huzuruna götürmek, onun temiz bedeninden çıkarıp rahmete, rıdvan ve güzel hayırlara daldırmak için götür-meye geldiler. Rahmân olan Allah'ın manevî komşuluğunda doğruluk merkezine götürdüler. Bununla beraber ölüm anında Hz. Peygamberin üzüntüsü arttı. Izdırabı kesintisiz devam etti. İnlediği görüldü. Allah'ın mülakatına karşı olan isteği yükseldi, benzi sarardı, alnı terledi. Sağı ve solu inkıbaz ve inbisat hususunda sarsıldı. Hatta o mecliste hazır bulunanlar Hz. Peygamberin bu ızdırabından ötürü ağladılar. Onun acı çektiğini müşahede edenler sızlandılar. Acaba peygamberlik mertebesi Hz. Peygamberden Allah'ın takdirini uzaklaştırdı mı? Ölüm meleği, onun aile efradını ve aşiretini gözetti mi? Hakkın yardımcısıdır. Halkı uyarıyor ve müjdeliyor diye ona bir müsamaha gösterdi mi? Heyhat nerede! Ölüm meleği vazifesini yerine getirdi. Levh-i Mahfuz Adı yazılı olarak gördüğünü harfîyyen tatbik etti.

13.Hz. Ebubekir'in (r.a) Vefatı

  • katip

Hz. Ebubekir, ölüme hazırlandığında, Hz. Âişe (r.a) geldi ve şu şiiri okudu: 'Hayatınla yemin ederim, ruh sıkışıp göğsün daralmasına sebep olduğunda servet şahsı kurtaramaz'.

Bunun üzerine, Hz. Ebu bekir yüzünü açıp şöyle dedi: Öyle değildir, şöyledir:
Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldi. İşte (ey insan) bu, senin kaçıp durduğun şeydir.
(Kaf/19)
Benim bu iki elbisemi yıkayın ve bana kefen yapın; zira diri bir kimsenin yeni elbiseye ihtiyacı ölüden daha fazladır.

Hz. Âişe (r.a) Hz. Ebubekir'in ölümü anında şu şiiri okudu: O beyazdı. Onun yüzü suyu hürmetine yağmur istenirdi. Yetimler için bahardı, dul kadınların sığınağı idi.

14.Hz. Ömer'in (r.a) Vefatı

  • katip

Amr b. Meymûn şöyle anlatır: Hz. Ömer'in yaralandığı sırada benimle onun arasında Abdullah b. Abbas'tan başkası yoktu. Hz. Ömer, iki saf arasından geçerken durup safta herhangi bir açıklık gördüğünde 'Safları düzeltiniz!' derdi. Saflarda herhangi bir açıklık görmezse öne geçer, tekbir alırdı. Cemaatin yetişmesi için çoğu kez sabah namazının birinci rek'atında Yusuf veya Nahl sûrelerini veya ona benzer bir sûreyi okurdu. Vurulduğu gün de tekbir getirdikten sonra 'Beni öldürdü' veya 'köpek beni yedi!' dedi. Bunu Ebû Lu'lu melunu kendisini vurduğunda söyledi. Mecusî olan Ebû Lu?lu elinde iki taraflı bir bıçak ile fırladı. Kimin yanından geçtiyse, onu bıçakladı. Tam on üç kişiyi yaraladı. Onlardan dokuzu öldü. Bir rivayette yedi kişi öldü. Bu manzarayı görenlerden bir kişi onun üzerine bir elbise attı. Kâfir, tutulduğunu sandığında göğsünü bıçakla yardı.

15.Hz. Osman'ın (r.a) Vefatı

  • katip

Onun öldürülmesi hakkındaki hadîs meşhurdur.87
Abdullah b. Selâm (r.a) der ki: 'Kardeşim Osman'a selâm vermek için vardım. Mahsur bulunuyordu. Huzuruna girdim, dedi ki: "Ey kardeşim! Merhaba! Ben bu gece Hz. Peygamberi şu evde bulunan pencerede gördüm. Bana dedi ki: 'Ey Osman! Seni muhasaraya mı aldılar!' 'Evet!' dedim. 'Seni susuz mu bıraktılar?' deyince 'Evet!' dedim. Bunun üzerine, içinde su bulunan bir kırbayı bana uzattı. Kanmcaya kadar ondan su içtim. Hatta ben onun serinliğini göğsümde, omuzlarımın arasında hissediyorum. Bana dedi ki: 'Eğer dilersen hasımlarına galip gelirsin. Eğer dilersen bi yanımızda iftar edersin!' Ben Allah katında iftar etmeyi seçtim".

16.Hz. Ali'nin (r.a) Vefatı

  • katip

Esbağ el-Hanzelî90 der ki: Hz. Ali'nin yaralandığı gece fecir doğduğu zaman müezzini İbn Teyyah ve Bennac gelip namaza çağırdılar. Hz. Ali (r.a) ise ağırlaşmış yatıyordu. İkinci bir defa namaza çağırıldığımızda Hz. Ali yine o haldeydi. Üçüncü defa tek-rar gelince Hz. Ali kalkarak yürüdü ve şu şiiri okudu:
Ölüm için kolonlarını sağlamca bağla! Muhakkak ölüm sana gelecektir. Senin sahalarına indiğinde ölümden korkma!

Hz. Ali (r.a) küçük kapıya vardığında, İbn Mülcem91 Hz. Ali'ye hücum ederek hançerledi. Bunun üzerine, Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm, dışarı çıktı ve şöyle dedi: 'Benimle sabah namazına ne oluyor? Kocam müminlerin emîri Hz. Ömer sabah namazında öldürüldü. Babam Hz. Ali sabah namazında öldürüldü'.

GÜZELLİĞİN TEŞHİRİ

  • NaTuraL

Göz ve bakış yoluyla karışıklık çıkarmanın en kuvvetli silahlarından birisi de kadın güzelliğinin teşhiridir.
Onlar hep bu yolla karşı tarafın gönlünü çekmeye çalışmışlardır.

Cinsi istekler,teşhir yoluyla gün yüzüne çıkar,belirginleşir.Sanki erkekleri açıktan açığa davet ederler.

Gönüllerinden ne geçerse geçsin,üzerlerinde örtü bulunsun veya bulunmasın,güzelliği teşhir etmek için çeşitli aletler kullanılır;mesela süs eşyaları,saç tuvaleti,vücudun girinti ve çıkıntılarını belli eden ince ve dar elbiseler ve benzeri şeyler seçilirse,bu,karşı cinsin arzularını kabartmak içindir.yani o şekilde giyinilir ki,tahrik suretiyle erkekteki cinsi istekler kudurganlık halini alır ve bundan da binbir bozukluk ve karışıklık çıkar.Kuran-ı Kerim ,söz konusu fiil ve hareketleri''teberrücü'ü-l cahiliyye''(cahiliye devri kırıtması)gibi genel bir terimle açıklamıştır.

17.Halifelerin, Emirlerin ve Salihlerin Ölüm Döşeğindeki Sözleri

  • katip

Muâviye b. Ebî Süfyan öleceği sırada 'beni oturtunuz' dedi ve Allah'a tesbih etti. Allah'ı andı. Sonra ağlayıp şöyle dedi: 'Ey Muâviye! İhtiyarlık ve düşkünlükten sonra mı rabbini hatırlıyorsun? Neden gençlik dalı yemyeşil ve taze iken onu yapmıyordun?'
Sesi yükselinceye kadar ağladı ve 'Yârab! Asi ve kalbi katı ihtiyara rahmet et! Yârab! Düşüşleri azalt. Hataları affet. Senden başkasını ümit etmeyene ve senden başkasına güvenmeyene hilm vasfınla yönel diye dua etti.

Kureyşli bir kişi bir cemaatle beraber ölüm hastalığında olan Muaviye'nin huzuruna vardılar. Muaviye'nin derisinde kırılmalar gördüler. Bunun üzerine Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra 'Acaba dünya bizim denediğimiz ve gördüğümüzden başka birşey midir? Biz neşemizle dünyanın çiçeğini, maişetimizle ondan lezzet almayı başardık. Dünya onu durumdan sonra durum meydana getirmek, bir düğümü diğer düğümden sonra çözmek suretiyle bizden aldı. Bu bakımdan dünya bize ok atmaya, bizi eskitmeye ve kınamaya başladı. Yurt olarak dünyaya yuh olsun!' dedi.

18.Sahabe, Tabiîn ve Onlardan Sonra Gelen Ehl-i Tasavvuf dan Bazı Kimselerin Sözleri

  • katip

Muaz b. Cebel (r.a) öleceği zaman şöyle dedi: 'Ey Allahım! Senden korkuyordum, bugün ise ümit ediyorum. Ey Allahım! Bilirsin ki dünya için ve dünyadaki nehirleri akıtmak, ağaçları dikmek için uzun yaşamayı istemiyordum. Dünyada, sıcak gün-lerde (oruç tutmak suretiyle) susamak için ve ibadet yapmak suretiyle zahmet çekmek, zikir halkalarında âlimlerle diz dize oturmak için istiyordum'.
Sekeratı şiddetlenince hiç kimsenin geçirmediği krizi geçirirdi. Her krizden ayrılırken gözünü açtıktan sonra 'Yârab! Beni boğdurduğunla boğdur (hükmüne razıyım). Senin izzetine yemin ederim! Kalbimin seni sevdiğini bilirsin' derdi

19.Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözleri

  • katip

Cenaze tahtası (teneşir) basiretli kimse için ibrettir. Gaflet ehli dışındakilere onda hatırlama ve ikaz vardır. Çünkü cenazelerin görünmesi, gafil kimselerin kalbini katılaştırır. Çünkü onlar daima başkasının cenazesine bakacaklarını zannederler. Kendilerinin teneşir üzerine taşınacaklarını sanmıyorlar veya sansalar bile yakında olacağını takdir etmezler. Düşünmezler ki teneşirde bulunanlar da böylece sanıyorlardı. Bu bakımdan on-ların ümitleri boşa çıktı, zamanları bitti. Öyleyse bir kul teneşire baktığında kendini teneşir üzerinde düşünmelidir. Çünkü yakında onun üzerine konacağı muhakkaktır. Öyle ki sanki onun üzerine konmuştur. Belki yarın veya yarından sonra!

20.Mezarın Hali ve Selefin Mezar Başlarındaki Sözleri

  • katip

Dahhak der ki: Biri Hz. Peygamber'e 'İnsanların en zahidi kimdir?' diye sordu. Hz. Peygamber şöyle dedi:
Kabir ve kabirdeki çürümeyi unutmayan, dünya süsünün fazlalığını terkeden, baki kalanı fâni olana tercih eden, yarını günlerinden saymayan, nefsini kabir ehlinden sayan...102

Hz. Ali'ye 'Neden mezarlığa komşu oldun?' denince, cevap olarak şöyle demiştir: 'Onları komşuların en hayırlısı olarak gördüğümden! Onları doğru komşu olarak görüyorum. Benim hakkımda dillerini tutar ve bana âhireti hatırlatırlar'.

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

21.Çocukları Vefat Ettiğinde Selefin Sözleri

  • katip

Çocuğu veya yakın akrabalarından biri ölen kimseye gereken şudur; o ölenin vatanları olan memlekete kendisinden önce vardığını düşünmelidir. Böylece kişinin üzüntüsü büyümez. Çünkü yakında ona iltihak edeceğini bilir. İkisinin arasında sadece bir gecikme vardır.

İşte ölüm de böyledir. Onun mânâsı vatana daha önce varmaktır. Geriden gelen kendisine daha sonra iltihak eder. Kişi böyle inandığında üzüntüsü azalır. Hele evladın ölümüne sabreden hakkında öyle sevaplar vârid olmuştur ki her musibetzede onunla teselli bulur.

Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: