2007 yılı Nisan ayı konuları

Kadıköy’de evlenip Karaköy’de ayrılanlar

  • Gaye

Günümüzde Kadıköy'de evlenip Karaköy'de boşananlar çok...Çünkü pazarda domates seçerken bile hassasiyet gösteren gençler eş seçiminde aynı hassasiyeti göstermiyor genellikle... 4 yıl flört ettiği kişiyle evlenip 4 ay geçinemeden soluğu mahkemede alarak "şiddetli geçimsizlik" ten boşananların sayılan her gün artıyor. Bunun için evlilik muhabbetine akıl da katılmalıdır. Ana-babanın tavsiyelerine, çevredeki aklı başında kimselerin sözlerine de kulak verilmelidir.

Bir de günümüzde "diploma evliliği" çok oluyor. Bu tür evlilikler ya yürümüyor ya da "mecburen, mecburiyetten" yürütülmeye çalışılıyor. Türkiye'de ayıp olmasın diye mecburen yürütülen evliliklerin sayısı tahmin edilenden fazla! Yuvayı yapan dişi kuştur.

Evlilikte hanımefendiler "yuva yıkıcı" değil, "yuva yapıcı" özelliklerini unutmamalılar. Anahtar kelime "fedâkârlık". Anahtar cümleyse şu: "Küçük şeylerle mutlu olmasını öğren ve silgini büyük tut!" Aranan kişi ol ki, aradığını bulasın. Tek başınayken mutlu olabilen kişinin mutluluğu evlendiğinde paylaştıkça artar.

Kırk gün bekledi

  • Gaye

Merv şehri kâdısının bir kızı vardı. Ülkedeki, ileri gelen zengin, makam ve mevkı sâhibi kimseler bu kızı isteyince hiç birine vermedi. Bu zâtın Mübârek adlı, bağına-bahçesine bakan bir kölesi vardı. Aradan iki ay geçmiş meyveler olgunlaşmış bolluk bereket gelmişti.

Efendisi, Mübâ rek'ten üzüm isteyince, toplayıp getirdi. Getirdiği üzüm çok güzel olmasına rağmen henüz olmamıştı, başka üzüm istedi. O da ekşi çıktı. Efendisi; "Bahçede o kadar üzüm var, niçin böyle üzüm getiriyorsun?" demekten kendini alamadı.

Mübârek; "Efendim! Ekşisini tatlısını bilmiyorum!" diye cevap verdi. Bağ sâhibi; "Sübhanallah iki aydır bağdasın, daha hangisinin ekşi, hangisinin tatlı olduğunu bilmiyorsun." diye çıkıştı. Mübârek onları yemekle değil korumakla vazîfeli olduğunu biliyordu.

Efendisi; "Niçin onlardan yemedin?" deyince; "Siz benden bağınızdaki meyvelerin muhâfazasını istediniz. Yeyiniz demeyince alıp yemem uygun olur mu, emrinize karşı gelebilir miyim?" cevâbını verdi. Efendisi böyle bir hâdiseyle ilk defâ karşılaşmıştı.

Böyle babadan böyle evlad olur

  • Gaye

Tâbiînden, İslâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetişen evliyânın ve âlimlerin en büyüklerinden İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri'nin babası Sâbit hazretleri, daha bekar iken temiz ahlâklı, takvâ ve verâ sâhibiydi. Zühdü, salahı ve ilmi pekçoktu. Yüzünde bir nur vardı.

Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak dişledi. Fakat tükrüğünde kan gördü. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana böyle bir hal olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı." dedi ve buna pişman oldu.

Elma sâhibini bulup helallaşmak için dere boyunca gitti. Nihâyet ısırdığı elmanın ağacını buldu. Ağacın sâhibini aradı. Onun cömerd ve ihsân sâhibi biri olduğunu öğrendi. Oradakiler; "Çok cömert ve ihsân sâhibidir. Elma ağacındaki bütün elmaları alsan, alma demez. Bir tane elmadan ne çıkar." dediler. Sâbit aramalardan sonra, bahçenin sâhibini buldu ve; "Ya elmanın parasını al, yahut helâl et." dedi.

Böyle babadan böyle evlad olur

  • Başak Uzun

Tâbiînden, İslâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetişen evliyânın ve âlimlerin en büyüklerinden İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri'nin babası Sâbit hazretleri, daha bekar iken temiz ahlâklı, takvâ ve verâ sâhibiydi. Zühdü, salahı ve ilmi pekçoktu. Yüzünde bir nur vardı.

Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak dişledi. Fakat tükrüğünde kan gördü. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana böyle bir hal olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı." dedi ve buna pişman oldu.

Hanım takva ehli olunca

  • Gaye

Büyük velîlerden Şâh Şücâ Kirmânî hazretleri’nin bir kızı vardı. Kirman vâlileri ona tâlibdi. Şâh onlardan üç gün mühlet istedi. Bu üç gün içinde mescidleri dolaştı. Güzel namaz kılan bir genç gördü. Namazı bitirinceye kadar onu seyretti. Sonra yanına gidip: “Ey genç, evli misin?” diye sordu. Genç; “Hayır.” deyince, ona; “Kur’ân-ı kerîm okuyan, takvâ sâhibi ve güzel bir kızla evlenmek ister misin?” dedi. Genç; “Bana kim kız verir ki, dünyâda üç dirhemden başka hiç bir şeyim yok.” dedi. “Ben veririm, bu üç gümüşün biri ile ekmek, biri ile katık, biri ile güzel koku satın al.” dedi.

Şâh Şücâ kızını o genç ile evlendirdi. Kızı, o fakir gencin evine girdiğinde, bir kuru ekmek parçası gördü. “Bu nedir?” diye sorunca, genç; “Senin nasibindir. Yarın sabah yemek için ayırmıştım.” dedi.

İslam büyüklerinin sözleri

  • Gaye

Sizin hayırlınız, aile efradına hayırlı olanınızdır. (Hadîs-i şerîf meâli)

Mü’minlerin iman yönünden en kâmili, ahlâkı en güzel ve ailesine karşı en çok lütufkâr davrananıdır. (Hadîs-i şerîf meâli)

Evlenin çoğalın. Zîra doğan çocuk düşük de olsa, kıyâmet günü ben sizin çokluğunuzla iftihar ederim. (Hadîs-i şerîf meâli)

Evlenmek, benim sünnetimdir. Fıtratımı sevenler, sünnetimi yerine getirsinler. (Hadîs-i şerîf meâli)

İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zîra evlenmek gözleri (haramdan) daha çok korur, zinadan daha çok muhafaza eder. Gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir hassası vardır. (Hadîs-i şerîf meâli)

Geçim korkusu sebebiyle evlenmeyen bizden değildir. (Hadîs-i şerîf meâli)

Kadını, güzelliği dolayısıyla alma. Güzelliğinin kendisini helâke sürüklemesinden korkulur. (Kadını) mala yüzünden de alma. Çünkü servetinin kendini azdırmasından korkulur. Ancak dindar olan kadını al. (Hadîs-i şerîf meâli)

Yabancıların sözleri

  • Gaye

Aile, hükümdarların bile giremediği bir kaledir. (Emerson)

Aile hayatının güzelliği gibi hiçbir şey yoktur. (Oscar Wilde)

İnsan ömrünün en önemli olayı iyi bir eş seçimidir. (Drusus)

Evlenen insan üzülebilir. Evlenmeyen ise muhakkak üzülecektir. (Hint Atasözü)

Akıllıca bir evlilik yapmak istiyorsan, kendi denginle evlen. (Ovidius)

Herşeyde olduğu gibi, evlilikte de iç rahatlığı zenginlikten üstündür. (Moliére)

Evlilikte başarı, yalnız aranan kişiyi bulmakta değil, aynı zamanda aranan kişi olmaktır. (Foster Wood)

Benim düşünebildiğim en mutlu evlilik, sağır bir erkekle kör bir kadının evlenmesidir. (Calvin Coleridge)

Evliliği sürdüren vücut değil ruhtur. (Publilius Cyrus)

Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz. (Socrates)

Evlenme kafese benzer, içindekiler çıkmak içn, dışındakiler girmek için uğraşırlar. (Lard Mary Montagu)

Evlilik hayatında ara sıra kavga faydalıdır, çünkü insanlar ancak, böyle birbirlerini anlarlar. (Goethe)

Çocuk, ana - baba elinde bir emânettir

  • Gaye

Ailenin var olma sebeplerin başında neslin devamı çocuk gelir. Neslin sağlıklı bir şekilde devamı için ailede çocuğun önemi büyüktür. Ailede, çocuk, ana - baba elinde bir emânettir.

Çocukların temiz kalpleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi, her şekli alabilir. Küçükken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.

Çocuklara îmân, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri ve zamânın ilimleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünyâ saâdetine ererler. Bu saâdette anaları, babaları ve öğretmenleri de ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmazsa âilelerine, cemiyete, kısaca insanlığa zararlı hâle gelirler.

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Bütün çocuklar Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hıristiyan, Yahûdî ve dinsiz yapar.” sözüyle Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin, gençlikte olduğunu bildiriyor.

İslâm tâlim ve terbiye sistemi

  • Gaye

İnsanlığın dünyâ ve âhiret saâdetini kazanmaları için Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm vâsıtasıyla gönderilen son gerçek ilâhî din olan İslamiyetin de tâlim ve terbiye sistemi vardır. Bu sistem, koyduğu temel inançları, getirdiği tefekkür biçimi, geliştirdiği ahlâkî ve güzel sanat ürünleri, verdiği ilim zihniyeti ve eserleri, müfredatı, teşkilâtı ve usûlleri îtibârıyla tamâmen orijinaldir. Çünkü, bu sistem, doğrudan doğruya yüce ve mukaddes kitabımız

Kur’ân-ı kerîm’den, sevgili Peygamberimizin hayat ve tecrübelerinden, O’nun izinden giden yüace Sahâbî kadrosunun ve hakîkî din âlimleri olan Ehl-i sünnet büyüklerinin tespit ve tatbikatından kaynaklanmış bulunmaktadır. İslâm terbiye sistemi, hazret-i Muhammed’in yirmi iki yıldan fazla süren peygamberlik hayâtı boyunca başarılan verimli uygulamalarıyla gelişmiştir.

Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ferdî, sosyal ve hususî hayâtı, arkadaşları ve yakınları tarafından, bütün ayrıntılarıyla tâkip edilmiş ve nakil olunmuştur.

Çocuk terbiyesinin esasları

  • Gaye

İslâm dîninde çocuk terbiyesinin esasları şunlardır:

1. Din: Pedagoji, yâni çocuk terbiyesi İslâm dîninde çok kıymetli bir ilimdir. İslâm dîninde çocuk terbiyesinden maksat, çocuğun Allahü teâlânın râzı olduğu, kulların beğendiği, devletine, vatanına, milletine, âilesine, cemiyete ve insanlığa faydalı bir insan olarak yetişmesidir. Bunların tahakkuku için çocuk, çeşitli güzel vasıflarla donatılmalıdır. İslâm âlimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Gazâlî hazretleri çocuk terbiyesi hakkında eserlerinde şunları yazmaktadır:

“Evlâd, ana, baba elinde bir emânettir. Büyük bir nîmettir. Nîmetin kıymeti bilinmezse elden gider. Çocukların temiz kalpleri, kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi her şekli alabilir. Küçükken hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.”

Zaman size uymazsa...

  • Gaye

Bugün de, anne- babalara çocukların iyi yetişmesi, iyi eğitilmesi ile ilgili birkaç sözüm olacak. İslam tarihinden bir anektodla konuya girmek istiyorum: Çocuklarının hallerinden şikayetçi olan bazı kimseler
Hz. Ali’ye gelip sorarlar:

” Çocuklarımızı babalarımızdan gördüğümüz şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. Fakat istediğimiz netice alamıyoruz. Ne yapalım?” Hz. Ali bunlara şöyle cevap verir:

“Eskide ısrarlı olmayın! Zamanın şartlarına göre eğitin çocuklarınızı. Dünya işlerinde zaman size uymazsa, siz zamana uyun!...”

Kısa ve öz olan bu sözde eğitimle ilgili çok güzel mesajlar var bizlere... Bunun için bizim zamanımızda şöyleydi böyleydi diyerek çocuklarımızı kendimizden, dolayısıyla değerlerinizden uzaklaştırmamalıyız.

Bir okuyucumun derleyip gönderdiği çocuk eğitimi ile ilgili şu bilgilerden her anne-babanın kendilerine az veya çok ders çıkartacaklarını ümit ediyorum: Anne-baba olmanın kolay olmadığını hiçbir zaman unutmayalım.

Çocuklarımız niçin bizim gibi değil?

  • Gaye

Son yıllarda herkes aynı şeyden şikayetçi, deniyor ki: Çocuklar ımız bize niçin benzemiyor, niçin bizim gibi yaşamıyor. Aile itibarımızı, şerefimizi on paralık ediyorlar; namaz yok niyaz yok; manevi değerlerimize ilgisizlik, ilgisi olsa da bizim gibi değil; pejmurde bir hayat sürüyorlar. Hatta hali vakti yerinde olanlar, bu şikayetlerini daha ileri safhaya götürüyor; sebebini öğrenmek için psikiyatri doktorlarına gidiyor. Şikayetlerini anlatıp: “ “Psikolojisi mi bozuk? Tedavi mi gerekir” diye soruyorlar. Kendilerine, “Çocuğunun senin gibi olması için ne yaptın?” diye sorulduğunda, yıllardır Batı’dan aldığı telkinlerle hemen şunu söylüyorlar:“

Ben o konuda çocuklarımı serbest bıraktım. Nasıl olsa bize uyar, bize benzer diye düşündüm. Baskı ters tepebilir inancı ile yönlendirmeye girmedim. Sadece, yazın bir ara Kur’an kursuna göndermiştim. Onun dışında kendi haline bıraktım.”