2007 yılı Nisan ayı konuları

Zamanımız ilgi, sevgi devri

  • Gaye

İnsanın alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay değildir. Hele bu alışkanlık, asırlardır devam ede gelen, bir alışkanlık, bir davranış şekli ise, durum daha da zorlaşır.

Aile içi eğitimden, çocuklarımıza karşı davranış şeklimizden bahsediyorum. Asırlardır süre gelen bu davranış şeklimiz; otoriter, mesafeli bir metot idi. Bu zamana kadar iyi neticeler de alındı bu metoddan. Ancak, zamanımızda herşey çok hızlı değiştiğinden istenilen netice tam olarak alınamıyor artık.

Zorlamalar, katı prensipler geri tepiyor. Baskı altında belli bir kalıba sokulan gençler, delikanlılık çağına girince, tam tersine bir kalıpla çıkıyor karşımıza. O zamana kadar zorlamalar ile namazını kılan, kılık kıyafetine dikkat eden gençler bir çırpıda bu değerlerden sıyrılıyorlar çoğu zaman. Bu da gösteriyor ki, artık metodumuzu değiştirmemiz, kendimizi yenilememiz gerekiyor.

“Gençlik cinnetten bir şube “

  • Gaye

Gençlik cinnette olduğu için evlilik müessesesi gün geçtikçe çökmekte. Bu çöküşün daha hızlı olması için Medya elinden geleni yapmakta. Batı’da gerçek manada aile zaten kalmadı. Gençler normal evlenme yerine "Beraberliği” tercih etmekteler. Bizde de bu akım hayli mesafe aldı; çünkü bazı çevreler devamlı bunu körüklemektedirler. Halbuki, toplumun yapısını ilgilendiren yapılanmalarda, değişikliklerde çok dikkatli olunmalıdır. Çoğu zaman yapılan yanlışlığın telafisi mümkün olmamaktadır.

Bunun için, “cinsiyet konusunda” yayın yapan kuruluşlar, mutlaka, ama mutlaka, “kadın ve erkek psikolojisini”, “cinsiyet motivinin mahiyetini ve gücünü” çok iyi bilmek durumundadırlar. Bütün canlılar, üremek zorundadırlar. Üreme de türlere göre değişmektedir. İnsanlarda üremenin, yüce kitabımız Kur’an-ı kerimde buyurulduğu üzere “nikahlı çiftler arasında” cereyan etmesi gerekmektedir..

Bardak boş kalmaz!

  • Gaye

Görünüşte basit gibi de görünse bazı olaylar iz bırakıyor hafızada... Fizik öğretmenimiz birgün derse girdiğinde çantasından çıkardığı su bardağını masanın üzerine koymuştu. Biz bardağı ne yapacak diye merakla beklerken, defteri imzaladıktan sonra boş bardağı gösterip sordu:

- Çocuklar bu gördüğünüz bardak dolu mu, boş mu? Biz hep bir ağızdan bağırdık:
- Boş öğretmenim!
- Bilemediniz çocuklar, hiçbir şey boş kalmaz. Şu anda bardak hava ile dolu. Su koyduğunuz zaman da hava çıkar su ile dolar!...

Bu fizik kuralı sadece madde için değil; insanın ruhî yapısı için de geçerlidir. Öyle veya böyle bir şeye inanmak zorundadır insan, boş kalamaz. Ateistler bile inançsız değildir aslında, kendilerine göre bir inançları vardır. Bugün çekilen sıkıntıların sebebi, insanın sadece madde olarak görülmesi ve mana tarafının ihmal edilmesidir... Allahü teâlâ, insanı madde ve mana olarak dengelemiş. Bu denge bozulunca, felâketler birbirini izliyor...

Farkımız çocuklara nakledilmeli

  • Gaye

Ayakta kalmak, hayatı idame ettirebilmek için farkı muhafaza etmek şarttır. Peki fark nedir? Fark, orijinalliktir, diğerlerinden ayıran özelliklerdir. Bir cemiyeti, cemaati, inancı, hatta devleti bu farklılıklar ayakta tutar. Bunun için çocuklarımıza, Müslüman olduğumuz, diğer milletlerden farkımız anlatılmalı, hafızalarına nakşedilmelidir.

Farkı çocuklarına nakletmeyen, orijinalliğini muhafaza edemeyen toplumlar dağılır; tarihe karışır. Bunun geçmişte sayısız örnekleri vardır. Osmanlıyı altı asır sapa sağlam ayakta tutan, dünya imparatorluğu haline getiren orijinalliği idi; diğer devletlerden farkı idi.

Bu orijinallik Batı hayranı enteller tarafından bozulunca, asli unsurlar bir bir yok olup, devlette sarsıntı başladı. Sözde aydınların körü körüne, her şeyi ile Batılaşma gayreti, devletin sonunu hazırladı. Son yıllarda, Bosna-Hesek’in başına gelenler de, farkı muhafaza edememekten dolayıdır.

Başarıda tecrübenin yeri

  • Gaye

Çocuğunun yaşı ne olursa olsun, babanın gözünde, o hâlâ çocuktur ve her zaman himayeye, nasihate ihtiyacı vardır. Geçenlerde memleketinden dönen komşumuz Ahmet amca anlattı, epeyce güldük.

Ahmet amcanın yaşı ellinin üzerinde, babasının ise seksen... Babası, her zaman olduğu gibi, bu dönüşünde de, “Havanın sıcak olduğuna bakma, kazağını yanına al! Terli iken rüzgâra tutulursan üşütürsün. Sakın çok soğuk ve buzlu şeyler içme, hasta olursun...” gibi nasihatlerini ihmal etmemiş. Ahmet amca, tebessüm ederek, hafif sesle cevap vermiş:

- Babacığım, biliyorsun torun sahibi oldum, on beş yaşındaki çocuğa nasihat eder gibi konuşuyorsun! Babası birden ciddileşir:

- Yaşın ne olursa olsun, sen hâlâ benim gözümde on beş yaşındasın. Şunu unutma! Yaşlıların bulanık suda gördüğünü, gençler aynada bile göremezler. Bizlerin sizlere anlatabilecekleri bir şeyler her zaman vardır. Bizim anlattıklarımız daima sizin faydanızadır. Belki bu kadarı biraz fazla, ama yaşlıların tecrübelerine her zaman ihtiyacımızın olduğunu unutmamalıyız.

“Eti de benim, kemiği de...”

  • Gaye

Ziyaretine gittiğim arkadaşın öfkeli sesi, dükkânının dış kapısından bile duyuluyordu:

- Senin adam olacağın yok. Tamircinin yanına vereyim de gör gününü... İçeri girdiğimde, bu sözleri, ortaokul ikinci sınıfa giden oğluna söylediğini gördüm. Kendisine sordum:

- Hayrola, ne bu şiddet bu celâl Ali Bey?

- Hiç sorma, bunların yedikleri önünde, yemedikleri arkalarında; buna rağmen doğru dürüst okula bile gitmiyorlar. Öğretmeni aradı, dün okula gitmemiş. Onun için kızdım. Böyle devam ederse tamircinin yanına vereceğim. Para nasıl kazanılıyormuş öğrensin.

- Ali bey, sen hangi zamanda olduğumuzu unuttun her hâlde. Sorarım sana, gözün arkada kalmadan, “Eti senin, kemiği benim” deyip çırak olarak verebileceğin bir yer kaldı mı? “Eti de, kemiği de benim” devri başladı artık. Sen 30 yıl öncesine takılıp kalmışsın.

- Neden kalmasın? Sen çok kötümsersin!

- Sen kendinden pay biç. Yanında çalışan çocuklarla gereği gibi ilgilenebiliyor musun? Tabiî ki ilgilenemiyorsun. Sen neysen başkaları da öyle... Bunun üzerine arkadaş, içtenlikle sordu:

Çocuk eğitiminde altın kurallar

  • Gaye

Çocuğun kişiliğinin oluşumu, kendisine saygısının gelişmesi büyük ölçüde ana-babasının kişilik yapısına bağlıdır. Ana-babasının davranışlarını kendine model alan çocuk istenen ve istenmeyen davranışların çoğunu onlardan öğrenir.

Çocukların üzerinde önemle durulmalı, davranışların aşırılığa kaçmaması için özen gösterilmelidir. Saldırgan öfke patlamaları, korku ve endişeleri yatıştırılmalıdır. Bu da çocuğun doğuştan istek ve eğitimlerini tanımak, hoşlanmadığı durumları göz önünde tutmakla olur.

Çocuğun tabii yetenekleri desteklenmeli, tedirginlik kaynakları giderilmelidir. Böyle bir çocuk yetiştirme, hem beden, ruh için iyidir. Erken eğitimle, alışkanlıklar ve davranışlar kişiliğe yerleşir. Çocuğun yetişmesinde önemli etkisi olan bu altın kurallar şunlar:

1- Çocuğunuzu utandırmayın; utandırılan çocuk kendine güvensiz, toplum içinde de tepkisiz bir kişi olur. Büyüdüğünde maksadını anlatamaz. Ömür boyu bunun ezikliğini hisseder.

Gençler nasıl Satanist oldular?

  • Gaye

Bir sabah işe gelince, Kadıköy’den bir Bey aradı: “ Sizinle bir konuyu görüşmek istiyorum” dedi. “ Buyurun!” deyince, “ Telefonla zor olur, mümkünse, sizi ziyaret edip, yüz yüze görüşmek istiyorum” dedi. “ Öğleden sonra bekliyorum” diyerek telefonu kapattım. Öğleden sonra geldi. Giyiminden, tavırlarından hali vakti hayli yerinde biri olduğu anlaşılıyordu. Kısa bir hal hatır sormasından sonra hemen konuya girdi: “Yıllar sonra bir oğlumuz oldu. Doğumundan itibaren üzerinde titremeye başladım. Maddi durumun da iyi olduğu için, oğlumdan hiç bir şeyi esirgemedim. İlk okul çağına gelince de en iyi okullarda okutmaya başladım.

Orta öğretimde, “cinsel eğitim” dersi

  • Gaye

Bundan böyle, pilot bölge seçilen İstanbul’da 6. 7. ve 8. Sınıf öğrencilerine “cinsel eğitim” dersi verilecek. Artık eğitimde, bütün problemler halledildi. Üniversitelerimiz gelişmiş ülkeler seviyesinde eğim veriliyor.

Her sene yüzlerce öğrencimiz, uluslararası ilmi yarışmalarda dereceye giriyor. Üniversitelerimizin mezun ettiği öğrenciler Batı’da kapışılıyor. İlim adamlarımız her sene Nobel ödülü alıyor!..

Nerede o günler diyorsunuz değil mi? Bu seviyeye gelebilecek durumda mıyız, gelebilirsek bile kim bilir kaç yılda gelebileceğiz? Hesaplarını yapmamız gerekirken, bu cinsel eğitim de nereden çıktı diye ister istemez insanın aklına takılıyor. Eğitim kalitemiz ortada...

Lise mezunu öğrencilerimizin bir çoğu dört işlemi bilmiyor. Üniversite seviyesi lise seviyesine, lise seviyesi ortaokul seviyesine inmiş durumda... Belli olmaz belki de, bu dersi gören çocuklar birden gelişmiş ülkelerdeki eğitim seviyesine çıkacak!

İstikbal gençlerdedir!

  • Gaye

Şair ne demiş: Sahipsiz olan memleketin batması haktır/ Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Vatana sahip çıkmak önce gençlere sahip çıkmakla başlar. Bu da, vatanını, milletini, devletini seven gençler yetiştirmekle olur. Eğer gençlere sahip çıkılmaz, örf - adetlerimize, ananelerimize, milli kültürümüze uygun yetiştirilmezse, boşluk meydana gelir. Meydana gelen bu boşluğu da birileri doldurur... Hiçbir kap boş kalmaz.

Nasreddin Hoca’nın yaptığı gibi, testiyi kırmadan önce, tedbiri almak gerekir. Testi kırıldıktan sonra, ah, vah etmek testiyi geri getirmez. Bugün bazı gençlerimiz, yanlış yollara sapmışsa, şunun bunun maşası olmuşsa, kabahat sadece onların değil; fert fert hepimizin bunda payı vardır. Gençlerimize sahip çıkmanın en verimli devresi de fırtınaların estiği üniversite çağıdır.

“Daha başka ne beklersin!”

  • Gaye

Anne-baba hakkı üzerine yazdığım yazılar üzerine, bazı genç okuyucularım arayarak, “ Hep anne-baba hakkından bahsediyorsunuz, evladın anne-baba üzerinde hiç hakkı yok mu? “ diyerek sitem ediyorlar. Olmaz olur mu tabii ki var. Babanın evladı üzerinde hakkı olduğu gibi, evladın da baba üzerinde hakkı vardır. Bu hakka dikkat etmeyen babalardan evlatları ahirette davacı olacaklardır.

Bir defasında, yanında oğlu olduğu halde, Hazret-i Ömer'e birisi gelerek,

- Ya Ömer! Bu oğlum bana karşı geliyor, diyerek oğlunu şikayet etti. Bunun üzerine Hazret-i Ömer, o kimsenin oğluna,

- Babana nasıl karşı geliyorsun? Allah’tan korkmuyor musun? Babanın, evladı üzerindeki haklarını bilmiyor musun? dedi. Bu sırada genç sordu:

- Ey mü'minlerin emiri, babanın evladı üzerindeki haklarını biliyorum. Peki, evladın, baba üzerinde hiç hakkı yok mudur? Hazret-i Ömer cevap verdi:

“Televizyon, mükemmel bir suç okuludur”

  • Gaye

Kitaba, ilme önem vermemenin bizi ne hale getirdiğini dün istatistiki verilerle sizlere sunmuştum. Kitap okumak, yayınları takip etmek, insanın bilmedikleri lüzumlu bilgileri öğrenmesi ve insanlık için yeni gelişmeleri takip ederek kendini yenilemesi, ne kadar faydalı ise, buna mani olan şeyler de o kadar zararlıdır.

Bugün insanı, okumaktan alıkoyan, insanı bir çeşit uyuşturan, körelten, kabiliyetlerini dumura uğratan şeylerin başında televizyon gelmektedir. Bu cihazın âlet olarak bir suçu yok tabii.

Faydalı işlerde kullanıldığı takdirde, zamanımızın en faydalı cihazıdır TV. Fakat, maalesef bugün istenildiği gibi kullanılmamaktadır. Ölçü kaçırılmaktadır. Hayatta kalabilmemiz için günlük yediğimiz gıdalar bile lüzümundan fazla alınınca, zararlı olmakta; zehirlenmelere, ölümlere sebep olmaktadır.

Çocuklar ve İnternet

  • Gaye

Teknolojik buluşlar, iki yüzü keskin kılıç gibidir. En çarpıcı örnek atom bombası, nükleer enerji. Faydalı şekilde kullanılmadığında binlerce, milyonlarca insanı, canlıyı yok etmektedir. Teknolojinin önemli bir buluşu olan televizyona hazırlıksız yakalanmıştık. Batı’nın alt yapısı müsait idi “Televizyon” için. Okuma alışkanlıkları yeterli düzeydeydi ve en önemlisi de alışkanlık haline gelmişti.

Bunun için Batı’nın bünyesine bizdeki kadar zarar vermedi.. Dengeli olarak ve ihtiyaç miktarı kadar izleniyor, zaman boşa harcanmıyor... Bizde ise, okuma alışkanlığı kazanılmadan televizyon girdiği için, zaten cılız olan kitap okuma alışkanlığı nerdeyse tamamen yok oldu. Dengeler alt üst oldu, televizyonkolik haline geldi halkımız.

İhtiyaç olsun olmasın yatana kadar televizyon başından ayrılmıyor insanımız. Bu da, sosyal ilişkileri bitirdi. Zamanımızın teknolojik harikası olan internet için de durum aynı. Yine hazırlıksız yakalandık. Fakat internet, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi artık. Her alanda en iyi şekilde yararlanmamız gerekiyor bundan.

İnternetin çocuklar üzerindeki etkisi

  • Gaye

İnternet kültürümüz, bilgimiz yok diye de teknolojinin bu nimetini kötüleyemeyiz, göz ardı edemeyiz. Bunun zararını, faydasını öğrenip, faydalı hale getirmeliyiz. Bugün bilgisayar asrındayız, bunsuz yapamayacağımıza göre gerekli tedbirleri almak zorundayız. Sadece biz değil, gelişmiş Batı’da da
Bilgisayar - İnternet alışkanlığı, eğitimcileri tedirgin etmeye başladı. Avrupa'da, sivil toplum örgütleri, gençleri adeta esir alan bilgisayar tutkusuna karşı kampanyalar düzenliyor.

AImanya'da düzenlenen "Benim bilgisayarım yok, ama bir sürü arkadaşım var!" kampanyasındaki slogan dikkat çekici. Evinde kendine ait bir bilgisayarı olup da bütün gününü ekran başında geçiren gençler kolay arkadaş edinemiyorlar. Zamanla asosyal ve problemli bireyler haline geliyorlar. Bilgisayar oyunu, internet gezintileri, çocukları, gençleri sosyal hayattan giderek koparıyor.

Geç kalmaktan çok korkalım!

  • Gaye

Geçen sene ziyaretime gelen yaşlı anne - babanın hıçkırıkları hâlâ kulağımda... Kendileri Fransa’dan kesin dönüş yaptıktan sonra, orada kalan 20-25 yaşlarındaki kızlarıyla oğullarının Hıristiyan oldukları, hatta misyonerlik yaptıkları haberi üzerine yıkılmıştı zavallılar. “Ne olur bize yardımcı olun, çocuklarımı kurtaralım” diye yalvarıyorlardı. Kendilerine sordum, “ Onlara İslamiyeti hiç anlatmadınız mı, güzel dinimizi öğretmediniz mi?” “

Kafaları karışmasın, derslerinden kalmasınlar diye anlatmadık, sonra anlatırız diye düşündük” cevabını vermişlerdi. Kendilerine, göndermeleri için kaynak kitaplar, kasetler vs. tavsiye ettim; fakat, dönüş zor görünüyordu. Çünkü çok geç kalınmıştı. Atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmişti. Okuldaki bir misyoner öğretmen avına düşürmüştü inanç boşluğundaki gençleri...