26 Aralik 2006 tarihli konular

35.Kıyamet Günü, Dehşeti ve İsimleri

  • katip

Ey miskin! Şânı büyük o gün için hazırlan! O gün ki zamanı uzun, sultanı kahir, vakti yakındır. O günün dehşetinden gök delinmiş, yıldızlar dökülmüş, pırıl pırıl parlayan güneş sönmüş, dağlar yerinden yürütülmüş, on aylık gebe develer terkedilmiş ve vahşi hayvanlar hasrolunmuştur!

Yine o gün denizler fıkır fıkır kaynar, ruhlar bedenlerle birleşir, cehennem alevlendirilir, cennet yaklaştırılır. Dağlar kumlar gibi dümdüz olur, yer dehşetli bir sarsıntı ile yarılır ve içindeki ağırlıklar dışarı çıkar.

Yine o gün insanların grup grup, amellerinin karşılığını görmek üzere çıktığını görürsün. O gün yer ve dağlar yayılır. İşte o günde kıyamet kopar, gök yarılır. Gök o günde zayıftır. Melekler göklerin etrafında dururlar. Rabbi'nin arşını o gün sekiz melek taşır, O günde siz rabbinize arzolunursunuz. O gün hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. O gün dağlar yerinden yürütülür. Yeryüzü dümdüz olur, yeryüzü dağların altından çıktığından dümdüz görürsün. O gün ki kürre-i arz şiddetle sarsılır. Dağlar hurdahaş olup fezaya serpilmiş zerreler haline gelir. O gün ki insanlar fezaya yayılmış çekirgeler, dağlar da atılmış pamuk gibi olur. O gün emzikli kadın emzirdiğinden gafil kalır. Her gebe dehşetten yükünü düşürür. İnsanlar sarhoş olmadıkları halde onları sarhoş görürsün. Rabbinin azabı şiddetlidir. O gün yer, başka bir yerle değiştirilir. Gökler, başka göklerle değiştirilir. Hepsi vâhid, kahhar olan Allah'a hesap vermek için görünürler. O gün dağlar zerreler haline ve dümdüz bir saha haline gelir, orada ne bir ağaç, ne de bir tümsek görürsün.

36.Sorgu Suâl

  • katip

Ey miskin! Bu hallerden sonra şifahen aranızda tercüman olmaksızın Allah'ın sana yönelteceği sual hakkında düşün! Az çok, kıymetçe büyük ve küçük her şeyden hesaba çekileceksin. Kıyametin üzüntüsü, teri, büyük felâketlerinin şiddeti içinde bulunduğun bir anda melekler göğün etrafından büyük cisimleriyle, katı ve şiddetli görünüşleriyle inerler. Meleklere, mücrim kimselerin perçeminden tutup Cebbâr olan Allah'ın huzuruna götürme emri verilmiştir.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:
Allah Teâlâ'nın bir meleği vardır ki o meleğin iki gözünün kenarları arasındaki mesafe, yüz senelik bir mesafedir.200

37.Mizan

  • katip

Mizan hakkında düşünmekten gafil olma! Kitabların sağlara ve sollara uçuşmasına bak! Zira insanlar sorgudan sonra üç fırkaya ayrılırlar:
1. Bir fırka vardır ki onların hiç sevapları yoktur. Ateşten siyah bir boyun (hortum) çıkarak kuşun taneleri toplaması gibi onları toplar, üzerine kapanır ve ateşe atar. Ateş de onları yutar.
Onların aleyhinde Arkasında saadet olmayan bir şekavete düştüler' diye bağrılır.
2. Başka bir kısım vardır ki günahları yoktur. Bir tellâl onlar hakkında 'Her durumda Allah'a hamdedenler ayağa kalksınlar!' diye bağırır, onlar ayağa kalkar ve cennete giderler. Sonra bu du-

Tatmin olamayan Türk kadınlardan e-posta alıyorum

  • imdat sezer

ABD’de eğitim gören ve bir çok ödülü bulunan Mısırlı türbanlı kadın seksolog Heba Kotb, Kahire’deki kliğinin kapılarını DHA’ya açtı. Şimdiye kadar İslam’da kadının seks ihtiyacının konuşulmadığını belirten Kotb, "Ben İslam ile seks ilişkisini kurdum ve tartışmalara açtığım için gururluyum" dedi. Kadınlar kadar erkeklerin de cinsel sorunlarıyla ilgili kendisine başvurduğunu söyleyen Mısırlı seksolog, kendisine Türkiye’den de yoğun bir ilgi olduğunu ifade etti.

Kotb, Arap dünyasında bir ilk olan kliniği ve yaptığı televizyon programıyla tüm tabuları yerle bir ediyor. Kliniği açmadan önce kadın hastalıkları uzmanı bir arkadaşı ile evlenecek çiftlere kurslar vermeye başladığını anlatan Kotb, "Önce bekarlar, daha sonra da evliler kursumuza gelmeye başladı. Zamanla insanlar kurslara büyük ilgi gösterdi. Ve ardından Mühendisin semtindeki bu kliniği açmaya karar verdim. Gündüzleri üniversitede ders veriyorum. Akşam saatlerinde kliniğimde hastalarımı kabul ediyorum. Ayrıca gruplar halinde kurs veriyorum" dedi. Kotb, seks konusunda aldığı eğitimi, İslam dini ilgili bilgileriyle bütünleştirdiğini dile getirdi.

38.Hasımlar ve Hakların İadesi

  • katip

Mizan'ın dehşet ve tehlikesini, gözlerin terazinin diline dikildiğini anladın.
Kimin tartıları ağır gelirse o hoş bir hayat içindedir. Kimin tartıları hafif gelirse, artık onun anası (bağrına atılacağı) Hâviye'dir. Onun ne olduğunu sen nereden bileceksin? O kızgın bir ateştir. (Kâria/6-11)

Terazinin tehlikesinden, ancak dünyada nefsini hesaba çeken, şeriatın mizanıyla amellerini ve sözlerini, tartan bir kimse kurtulur. Nitekim Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Hesaba çekilmeden önce, nefsinizi hesaba çekin. Amelleriniz tartılmadan önce amellerinizi tartın!'

39.Sırat

  • katip

Takva sahiplerini, binek üzerinde ikram ile Rahmân'a götürdüğümüz gün, mücrimleri de yaya ve susuz olarak cehenneme sürdüğümüz (gün)! (Meryem/85-86)

Onları cehennemin yoluna götürün. Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir. (Saffat/23-24)

Bütün bu dehşetlerden sonra Allah Teâlâ'nın bu ayetleri hakkında düşün! Bu dehşetlerden sonra insan köprüyü geçmek için sevkolunur. Köprü, cehennem üzerine kurulmuş kılıçtan keskin ve kıldan incedir! Kim şu dünya âleminde dosdoğru bir yol üzerinde bulunursa, ahiret köprüsü üzerinde hafif olup kurtulur.

40.Şefaat

  • katip

Mü'minlerin bazı taifelerine cehenneme girmek sabit olduğu zaman Allah Teâlâ fazlıyla onlar hakkında peygamber ve sıddîklarm şefaatini kabul eder.220 Hatta âlim ve salihlerin şefaatini aile efradı, akrabaları, dostları ve tanıdıkları hakkındaki şefaatini de kabul eder. Bu bakımdan onların şefaatini kazanmaya gayret et! O da şu şekilde elde edilir:

Hiçbir kimseyi şahsından ötürü tahkir etmemelisin.221 Çünkü Allah Teâlâ, velîlerini kullarının içinde gizlemiştir. Kendisiyle alay edilen kimsenin Allah'ın velîsi olma ihtimali vardır. Hiçbir günahı küçük sayma, çünkü Allah Teâlâ gazabını günahların içinde gizlemiştir. Küçük saydığın günahta Allah'ın gazabının olması mümkündür. Hiçbir ibadeti azımsama, çünkü Allah Teâlâ rızasını ibadetinde gizlemiştir. Allah'ın rızasının o azımsanan ibadette olması mümkündür. Bazen o ibadet güzel bir söz, helâl bir lokma, güzel bir niyet veya onların yerine geçen bir hareket olabilir. Şefaatin delilleri Kur'an-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerde çoktur.

41.Kevser Havuzu

  • katip

Havz büyük bir ikramdır. Allah Teâlâ bu ikramı peygamberimize tahsis etmiştir. Hadîsler havzııı vasfını belirtmiştir. Allah Teâlâ'dan ümidimiz dünyada havz hakkındaki bilgiyi, âhirette de onun tadını bize nasip etmesidir; zira havzumun sıfatlarından biri şudur: Havzdan içen bir kimse hiçbir zaman susamaz.

Enes (r.a) şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a) bir ara uyukladıktan sonra tebessüm ederek başını kaldırdı. Ashâb 'Ey Allah'ın Rasûlü! Neden güldün?' diye sordu. Hz. Peygamber 'Bana şimdi bir ayet indi dedikten sonra Kevser sûresini okuyup şöyle dedi:

42.Cehennem, Dehşeti ve Azabı

  • katip

Ey nefsinden gafil! Yok olmaya yaklaşan ve şu fani dünyanın meşgaleleriyle aldanan kişi! Kendisinden göç edip gideceğin dünya hakkında düşünmeyi bırak! Ebediyyen kalmak üzere varacağın ahiret için düşün! Zira sana haber verilmiştir ki ateş, bütün insanların varacağı yerdir.

İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur. «Bu, rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra Allah'tan sakınanları kurtarırız ve zâlimleri öyle diz üstü çökmüş olarak bırakırız. (Meryem/71-72)

Senin cehenneme uğraman kesindir. Cehennemden kurtu-lacağın ise, şüphelidir. Öyleyse oraya girme korkusunu düşün! Böylece ondan kurtulmak için hazırlık yapman umulur. Mahlûkların hallerini düşün ki kıyametin dehşetlerinden çektik-lerini çekmişlerdir! Kıyametin üzüntü ve dehşetleri içinde ve kıyamet haberlerinin hakikatini, şefaatçilerin şefaatini beklerken, ansızın mücrimlerin etrafını karanlıklar kaplar. Onların üzerine alevli bir ateş gölge yapar. O ateşin nefes alıp vermesini ve homurtusunu dinlerler. Bu homurtu da ateşin şiddetli öfkesinden haber verir. İşte bu anda mücrimler helâk olacaklarına kesin gözüyle bakarlar. Ümmetler diz üstü çökerler, Hatta günahtan beri olanlar bile bu kötü neticeden korkarlar. Zebanilerden bir tellâl çıkıp şöyle bağırır:

43.Cennet ve Çeşitli Nimetleri

  • katip

Üzüntü ve gamları bilinen o cehennem yurdundan başka bir yurt vardır. Bu ikinci yurdun nimetlerini ve sevincini düşün; zirâ onların birinden uzaklaşan, şüphesiz diğerine yerleşir. Cehennemin dehşetlerini uzunca düşünmek suretiyle kalbinde körkuyu, cennetliklere va'dedilen daimî nimet hakkında uzunca düşünmek sureliyle de ümidi kazanmaya çalış. Nefsini korkunun kamçısıyla sürüp ümidin yularıyla dosdoğru yola çek! Bunun vasıtasıyla büyük mülke nâil olur, elem verici azaptan selim kalırsın!

Cennet ehli ve yüzlerindeki nimet parıltıları hakkında düşün. Onlara miskle mühürlenmiş cennet şarabı içirilir. Kırmızı yakuttan yapılmış minberler üzerinde, beyaz incilerden yapılmış çadırlar içinde otururlar. O çadırlarda yeşil ve nâdide halılar serilidir. Onlar cennet şarabı ile bal akan nehirler etrafında kurulan tahtlar üzerine yaslanmışlar, etrafları hizmetçilerle kaplıdır. Güzel, ela gözlü hurilerle o cennetler süslenmiştir. Sanki o huriler yakut ve mercan gibidirler. Kocalarından önce onlara ne insan, ne de cin dokunmamıştır. O huriler cennetlerde yürürler. Onlardan biri yürüdüğünde yerlerde sürünen eteklerini yetmiş bin vildan omuzlar. O koltukların üzerinde öyle güzel beyaz ipekliler vardır ki berraklığından gözler kamaşır. İnci ve mercan ile süslenmiş taçlar giyerler. Nazlı cilveli, güzel kokulu, ihtiyarlıktan ve hastalıktan emindirler. Sadece çadırlarında otururlar. Yakuttan yapılmış köşklerde dururlar. Kocalarından başkasına bakmazlar. Ela gözlüdürler. Sonra cennet ehli ile o huriler arasında içenler için lezzet verici bembeyaz bir şerbet gezdirilir. Onlara hizmetçiler, vildanlar hizmet ederler. Her türlü kirlerden korunmuş, inciler gibi hizmetçiler! Bütün bunları yaptıklarının karşılığı olarak emin bir yerde, bahçeler, çeşmeler ve nehirler arasında, kudret sahibi bir sultanın katında, dosdoğru bir makamda oldukları halde görürler. Onlar o makamda kerîm olan sultanın cemâline bakarlar. Onların yüzlerinde nimetin nuru parlamaktadır. Onlara ne bir toz, ne de bir zillet isabet eder, onlar şerefli kullardır. Rablerinden gelen çeşitli hediyeler alırlar. Onlar nefislerinin çektiği nimetler içerisinde ebedîdirler. O cennette ne korkar, ne de üzülürler. Onlar felâketlerin gelmesinden emindirler. Onlar o cennette nimetlenir, yemeklerinden yer, nehirlerinden su, cennet şarabı ve bal içerler. O nehirlerin tabanları altından, kumları mercandandır. Onun tabanında kum yerine halis misk vardır. Onun etrafındaki bitkiler za'feran'dır. Kâfur tümsekleri üzerinde oldukları halde nesrin suyu ile dolu bulutlardan yağmurlanırlar! Onlara testiler verilir. Ama ne testiler! Gümüşten yapılmış, dürr, yakut ve mercan ile işlenmiş testiler. Bir testi ki onda mühürlü rahik bulunur. O rahik tatlı selsebil ile karışıktır. Bir testi ki cevherinin berraklığından parlar. Cennet şarabının rikkat ve kırmızlığı onun içinde görülür. Onu bir insan yapmamış ki tesviyesinde kusur etsin. Sanatının güzelliğinde eksik bulunsun. O testi öyle bir hizmetçinin elindedir ki o hizmetçinin yüzünün ziyası, parlayan güneşi andırır. Fakat güneşte o suretin halaveti gibi bir halâvet nerede vardır? O yanakların güzelliği, o gözlerin melâhat! nerede? Hayret o kimseye ki sıfatları bu olan birrda inanıyor ve bu yurdun ehlinin ölmeyeceğine ve bu yurda inenlere felâketlerin dokunmayacağına inanıyor da buna rağmen Allah Teâlâ'nın harâb olmasına izin verdiği bir yurda önem veriyor, bu nimetlerin altında olan bir maişet boşuna gidiyor, Allah'a yemin ederim, eğer o cennette ölümden, açlık, susuzluk ve benzer şeylerden emin olmakla beraber bedenlerin selametlerinden başka birşey olmasaydı, bu da dünyayı terketmek için yeterli bir sebep sayılırdı ve geçici bir yurda tercih edilirdi. Cennet, dünyaya nasıl tercih edilmez. Oysa onun ehli emin olan padişahlardır. Sevincin çeşitleri içerisinde nimetlenirler. Onlar ne isterlerse, kendilerine verilir. Hergün arşın sahasında hazır bulunurlar. Allah Teâlâ'nın kerîm yüzüne bakarlar. Allah'a bakmak vasıtasıyla, cennetin diğer nimetlerinde bulunmayan nimetlere mazhar olurlar. Onlar daima nimetlerin çeşitleri arasında yüzerler. Onlar nimetlerin zevalinden .emindirler.

44.Cennetin Duvarları, Toprağı, Ağaç ve Nehirleri

  • katip

Cennetin sureti hakkında düşün! Sonra cennet sakinlerine gıpta edip ahiret yerine dünyaya kanaat ettiğinden dolayı cennetten mahrum olanın üzüntüsü hakkında düşün!

Ebû Hüreyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
Cennet duvarının bir kerpici gümüşten, bir kerpici altındandır. Toprağı zaferan, çamuru misktendir.270

Hz. Peygamberden cennet toprağı sorulduğunda şöyle buyurmuştur;
Katıksız ve beyaz bir ekmek (gibi) hâlis misktir.271

Ebû Hüreyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
Kim Allah Teâlâ'nın kendisine âhirette cennet şarabını içirmesini istiyorsa, o kimse dünyada şarap içmeyi terketsin.'Kim Allah'ın kendisine âhirette ipekli giydirmesini istiyorsa, o kimse ipekli giymeyi dünyada terketsin. Cennet nehirleri tepecikler veya misk dağları altından fışkırır. Eğer cennet ehlinden en az hilye giyenin hilyesi, bütün dünyanın hilyesiyle karşılaştırma, âhirette Allah'ın kendisine vereceği hilye dünyanın bütün hilyeleıinden daha üstün olur.272

45.Cennet Ehlinin Elbiseleri, Yatakları, Sergileri, Koltukları ve Köşkleri

  • katip

Allah, iman edip sâlih ameller işleyenleri de altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altından bilezikler ve inciler takınırlar. Orada giysileri de ipektir.(Hacc/23)Bu hususta ayetler çoktur. Bu

hususun hadîslerdeki tafsilatı ise şöyledir:
Ebû Hüreyre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
Kim cennete girerse nimetlere garkolur ve hastalanmaz. Elbisesi çürümez, gençliği tükenmez. Cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen nimetler vardır.274

Bir kişi, Hz. Peygamber'e 'Bize cennet ehlinin elbiselerinden haber ver! Acaba onların elbiseleri yaratılan birşey midir, yoksa örülen birşey mi?' diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber bir zaman sustu, orada bulunanların bazısı güldü. Hz. Peygamber 'Neden gülüyorsun? Bir âlimden soran bir cahilin haline mi gülüyorsunuz?' dedi.

48.Cennet 'Ehlinin. Vasıfları Hakkında Hadîslerde Vârid Olan Kısmî Haberler

  • katip

Usâme b. Zeyd, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
Cennet için hazırlanan var mıdır? Cennette tehlike yoktur. Kabe'nin rabbine yemin ederim, cennet, parlayan bir nur, sallanan bir reyhan, sağlamca yapılan bir köşk, akan bir nehir, çok ve olgun meyva, süsler içerisinde güzel bir kadın, bir makamda ebedî olarak nimet, güzel, sağlam ve yüce bir yurtta bir parlaklıktır.
- Biz cennete hazırlananlarız!
- inşâallah deyiniz.

Bundan sonra Hz. Peygamber cihaddan bahsederek cihada teşvik etti.291
Bir kişi Hz. Peygambere "Cennette at var mıdır?' dedi. Hz. Peygamber şöyle dedi.

47.Cennetteki Huriler ve Vildanlar

  • katip

Kur'an'da onların vasıfları vardır, fakat fazla izahat, hadîslerde vârid olmuştur.
Enes b. Mâlik, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:

Bir sabah veya bir akşam Allah yolunda bulunmak, dünya ve dünyanın içinde bulunanlardan daha hayırlıdır. Birinizin ok ile yayı arası veya ayak yeri kadar cennetten elde edeceği şey, dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır. Eğer cennet kadınlarından biri yeryüzüne çıksa, yeryüzü pırıl pırıl parlar, yer ile gök arası güzel koku ile dolar. O kadının başındaki başörtüsü dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır.284

46.Cennet Ehlinin Yiyecekleri

  • katip

Cennetliklerin yemeği Kuran'da zikredilmiştir. Onlar meyveler, semiz kuşlar, kudret helvası, pişmiş kuşlar, bal, süt ve sayılmayacak sınıflardan oluşur.

Onlardaki herhangi bir mey/eden rızıklandırıldıkça 'Bu daha önce de sızıldandığımız şeydir' derler ve o rızık (dünyadakine) benzer olarak kendilerine verilmiştir. (Bakara/25)

Allah Teâlâ cennet ehlinin şarabını birçok yerlerde zikretmiştir. Hz. Peygamber'in azadlısı Sevban şöyle anlatıyor:
- Hz. Peygamberin yanında duruyordum. Yahudi âlimlerinden biri Hz. Peygambere geldi. Birçok sualleri sorduktan sonraşöyle dedi: