Üzüntü ve gamları bilinen o cehennem yurdundan başka bir yurt vardır. Bu ikinci yurdun nimetlerini ve sevincini düşün; zirâ onların birinden uzaklaşan, şüphesiz diğerine yerleşir. Cehennemin dehşetlerini uzunca düşünmek suretiyle kalbinde körkuyu, cennetliklere va'dedilen daimî nimet hakkında uzunca düşünmek sureliyle de ümidi kazanmaya çalış. Nefsini korkunun kamçısıyla sürüp ümidin yularıyla dosdoğru yola çek! Bunun vasıtasıyla büyük mülke nâil olur, elem verici azaptan selim kalırsın!
Cennet ehli ve yüzlerindeki nimet parıltıları hakkında düşün. Onlara miskle mühürlenmiş cennet şarabı içirilir. Kırmızı yakuttan yapılmış minberler üzerinde, beyaz incilerden yapılmış çadırlar içinde otururlar. O çadırlarda yeşil ve nâdide halılar serilidir. Onlar cennet şarabı ile bal akan nehirler etrafında kurulan tahtlar üzerine yaslanmışlar, etrafları hizmetçilerle kaplıdır. Güzel, ela gözlü hurilerle o cennetler süslenmiştir. Sanki o huriler yakut ve mercan gibidirler. Kocalarından önce onlara ne insan, ne de cin dokunmamıştır. O huriler cennetlerde yürürler. Onlardan biri yürüdüğünde yerlerde sürünen eteklerini yetmiş bin vildan omuzlar. O koltukların üzerinde öyle güzel beyaz ipekliler vardır ki berraklığından gözler kamaşır. İnci ve mercan ile süslenmiş taçlar giyerler. Nazlı cilveli, güzel kokulu, ihtiyarlıktan ve hastalıktan emindirler. Sadece çadırlarında otururlar. Yakuttan yapılmış köşklerde dururlar. Kocalarından başkasına bakmazlar. Ela gözlüdürler. Sonra cennet ehli ile o huriler arasında içenler için lezzet verici bembeyaz bir şerbet gezdirilir. Onlara hizmetçiler, vildanlar hizmet ederler. Her türlü kirlerden korunmuş, inciler gibi hizmetçiler! Bütün bunları yaptıklarının karşılığı olarak emin bir yerde, bahçeler, çeşmeler ve nehirler arasında, kudret sahibi bir sultanın katında, dosdoğru bir makamda oldukları halde görürler. Onlar o makamda kerîm olan sultanın cemâline bakarlar. Onların yüzlerinde nimetin nuru parlamaktadır. Onlara ne bir toz, ne de bir zillet isabet eder, onlar şerefli kullardır. Rablerinden gelen çeşitli hediyeler alırlar. Onlar nefislerinin çektiği nimetler içerisinde ebedîdirler. O cennette ne korkar, ne de üzülürler. Onlar felâketlerin gelmesinden emindirler. Onlar o cennette nimetlenir, yemeklerinden yer, nehirlerinden su, cennet şarabı ve bal içerler. O nehirlerin tabanları altından, kumları mercandandır. Onun tabanında kum yerine halis misk vardır. Onun etrafındaki bitkiler za'feran'dır. Kâfur tümsekleri üzerinde oldukları halde nesrin suyu ile dolu bulutlardan yağmurlanırlar! Onlara testiler verilir. Ama ne testiler! Gümüşten yapılmış, dürr, yakut ve mercan ile işlenmiş testiler. Bir testi ki onda mühürlü rahik bulunur. O rahik tatlı selsebil ile karışıktır. Bir testi ki cevherinin berraklığından parlar. Cennet şarabının rikkat ve kırmızlığı onun içinde görülür. Onu bir insan yapmamış ki tesviyesinde kusur etsin. Sanatının güzelliğinde eksik bulunsun. O testi öyle bir hizmetçinin elindedir ki o hizmetçinin yüzünün ziyası, parlayan güneşi andırır. Fakat güneşte o suretin halaveti gibi bir halâvet nerede vardır? O yanakların güzelliği, o gözlerin melâhat! nerede? Hayret o kimseye ki sıfatları bu olan birrda inanıyor ve bu yurdun ehlinin ölmeyeceğine ve bu yurda inenlere felâketlerin dokunmayacağına inanıyor da buna rağmen Allah Teâlâ'nın harâb olmasına izin verdiği bir yurda önem veriyor, bu nimetlerin altında olan bir maişet boşuna gidiyor, Allah'a yemin ederim, eğer o cennette ölümden, açlık, susuzluk ve benzer şeylerden emin olmakla beraber bedenlerin selametlerinden başka birşey olmasaydı, bu da dünyayı terketmek için yeterli bir sebep sayılırdı ve geçici bir yurda tercih edilirdi. Cennet, dünyaya nasıl tercih edilmez. Oysa onun ehli emin olan padişahlardır. Sevincin çeşitleri içerisinde nimetlenirler. Onlar ne isterlerse, kendilerine verilir. Hergün arşın sahasında hazır bulunurlar. Allah Teâlâ'nın kerîm yüzüne bakarlar. Allah'a bakmak vasıtasıyla, cennetin diğer nimetlerinde bulunmayan nimetlere mazhar olurlar. Onlar daima nimetlerin çeşitleri arasında yüzerler. Onlar nimetlerin zevalinden .emindirler.