2006 yılı Eylul ayı konuları

RESULULLAH (S.A.V.)İN EHL-İ BEYTİNİ TANIMAKTA VE SEVMEKTE ÖLÇÜ

  • Nalan

Peygamber (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'ine muhabbetin lüzum ve faydala-rını izaha başlamadan önce, bu şerefe erişmiş bulunan bahtiyarların kimler olduğunu açıklamaya çalışalım. Bu hususta birbirinden farklı görüşler vardır. Şöyle ki:
(4) Sûre-i Zuhruf, 36.

a) Ehl-i Beyt, Peygamber (s.a.v.)'in zevceleridir:

Bu görüşün sahipleri "... Ey ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister" (1) âyetinden önceki ve bir sonraki âyet-i kerimelerde Peygamber (s.a.v.)'in zevcelerine hitap edil-mesini dikkate alarak, "Ehli Beyt'ten maksat, ancak zevcât-ı tâhirât'tır" demişlerdir. Ashabtan Abdullah bin Abbas (r.anhüma) ile, tabiînden İkrime'nin görüşü budur (2).

ASHAB-I KİRAMA SAYGIDA ÖLÇÜ

  • Nalan

Kristalize edilmiş bir elmas gibi çok yönlü bir kemâlâta sahip bulunan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), İslâm güneşinin şâşaalı tulûu karşısında çok renkli bir görünüş arz etmekteydi. Onda vaki tecelliyata mâkes olan ashap, bu farklı duruma göre televvün ve tenevvür etmekteydi. Verâset-i Muhammediye'den bu istikamette tefeyyüz eden ashabın kimi imânî meselelerin tahkikine, kimi adâlet-i Muhammediyyenin tatbiki-ne, kimi şecâat yönünün tahkimine, kimi hayâ hasletinin tarsînine, kimi sır saklama mükellefiyetinin temsiline, kimi siyaset-i Ahmediyye'nin uy-gulamasına, birçoğu da ahkâm-ı şer'iyyenin tebliğine varis bulunuyor-lardı.

ASHAB-I KİRAMLA ÜMMET ARASINDA EFDALİYET ÖLÇÜSÜ

  • Nalan

Ashab, mümin olarak Resulullah (s.a.v.)'ı gören veya O'nun mecli-sinde bulunan ve mümin olarak vefat eden kimselerdir. Resûl-i Ek-rem'in huzurunda bulunma müddetinin kısalığı, sahabelik şerefini en-gelleyici bir sebep değildir. Onlar, iman nuru ile aydınlanan kalpten gözlerine akseden bir iştiyakla Resulullah (s.a.v.)'a baktığında iki cihan güneşinin vech-i şerifinden öyle bir nur iktibas etmişlerdir ki, o feyz-ü bereketle, aktâb-ı kiramın fevkinde yüce bir makama ulaşmışlardır. Al-lah Teâlâ, bu müstesna dereceyi bu şerefli zümreye tahsis etmiştir. Hiçbir fert bu hususta onlarla kıyaslanamaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin bu noktada görüş birliği vardır.

FETRET DEVRİNİ TESBİTTE VE PEYGAMBERİMİZİN ANNE VE BABASINI TENZİHTE ÖLÇÜ

  • Nalan

Fetret, iki peygamber arasında peygambersiz geçen devre manâsınadır. "Fetret" denildiği zaman Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ile Hz. İsa arasında geçen altı asra yakın zaman akla gelir. Bu karanlık devre-de yaşayan insanlar üç kısma ayrılmaktadır. Şöyle ki:

a) Cenâb-ı Hakk'ın varlığını bilen ve birliğine inananlar:
Bunları ikiye ayırmak mümkündür. O devredeki insanlar içinde Kuss bin Sâide ve Amr bin Nüfeyl gibi (1) hiçbir şeriata dahil olmadan tefekkür yoluyla Allah Teâlâ'nın varlığına inanan kimseler bulunmakta, Tübbâ ve kavmi gibi bir şeriata bağlananlar görülmekteydi. Bir şahsın "mü'min" sayılması için aranan îman-ı icmâlî bu iki sınıfta da mevcut olduğundan bu kimseler, ehl-i îman sayılmaktadırlar.

MÜŞRİKLERİN ÇOCUKLARI HAKKINDA İSLÂMÎ ÖLÇÜ

  • Nalan

Küçük yaşta iken vefat eden müslüman çocukları, ana ve babalarına tebeiyyetle, Allah'ın lütfuna nail olacaklar ve cennete gireceklerdir. Bu hususta muhalif kalan bir İslam âlimi yoktur. Müşriklerin çocukları-na gelince, bu mevzuda birbirinden farklı beyanlar vardır. Şöyle ki:

a) Anadan doğan her çocuğun İslam fıtratı üzerine dünyaya geldiğini bildiren hadis-i şerifi (1) dikkate alan ilim erbabı, ergenlik çağına ulaşmadan önce vefat eden müşrik çocuklarının cennet ehlinden ol-duklarını ifade etmişlerdir. İmam Nevevî, bu görüşün sahih olduğunu ifade etmektedir (2).

Fatima validemiz

  • imdat sezer

Rasülüllah efendimizin zevcesi hazreti Hatice validemizden olan dört kizindan birisi olup Hicretten 13 yil evvel Mekkei- Mükerremede dogdu.yani (Miladi 610)Hicretin ikinci yilinda hazreti ali ile izdivac etti.O zaman H.Z.Ali 25 yasinda Fatiam validemiz 15 yasinda idi.kendisinden 5 cocuk dünyaya geldi. H,Z,Hasan H.Z.Hüseyin H.Z.Muhsin olmak üzere 3 oglu-yaliniz Mühsin kücük yasda vefat etti.Kizlari Ümmü Gülsüm ve Zeynep.Rasülüllahin nesli Hasan ve hüseyin R.A. den devam ettigi icin onlar meshur olmustur.Akli zekasi hüsnü takvasi Zühdü Haramlardan kacinmasi Güzel ahlaki ile insanlara örnek olmustur.Rasülüllahin vefatindan sonra hic gülmemistir.Rasülüllahdan sonra alti ay daha yasayip.hicretin 11.ci yilinda Ramazani serifin 3. günü vefat etmistir.

Hz.HATİCE (radıyallahu anha)

  • imdat sezer

Hz. Hatice, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Wesellem'in temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan hanımlarının ilki.



Hz. Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam'a ticaret kervanları düzenlerdi. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece kendisine güvenilen bir insan olduğunu öğrenince, O'na ticaret ortaklığı önerdi. Hz. Muhammed (s.a.s) Hz. Hatice'nin bu teklifini kabul etti. Hz. Hatice O'nun başkanlığında bir ticaret kervanını Şam'a gönderdi. Aynı zamanda kölesi Meysere'yi de O'nunla beraber gönderdi. Meysere, yolculuk sırasında Hz. Muhammed (s.a.s.)'de harikulade hallere şâhid oldu. Gittikleri yerde, Peygamberimiz (s.a.s.) satacaklarını sattı ve alacaklarını da aldı. Ondan sonra geri döndüler. Hz. Hatice bu ticaret kervanından çok memnun oldu. Daha önce gönderdiği ticaret kervanlarına nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde etti. Hz. Peygamber (s.a.s.) hakkında Meysere'yi de dinleyince, O'na olan itimadı ve sevgisi daha da arttı. O'na anlaştıkları ücretten fazlasını verdi ve Hz. Muhammed (s.a.s)'e evlenme teklifinde bulundu (İbn İshak, a.g.e., 59).

Kadın Oradaydı

  • imdat sezer

Onlar ne efsaneydiler ne de masal kahramanları. Anneydiler, eştiler, köle ya da melike idiler. Onlar hayatın içerisinde, hayatla iç içe yaşayan kadınlardı. Vahyin pratiğinde hepsinin farklı rolleri vardı. Bu kitap, bütün zamanlara örnek oniki seçkin kadını, oniki kadın yazarın kaleminden günümüze taşıyor. Kitabı okurken, dinlerin devamlılığında işaret taşları olan bu seçkin kadınları, nefeslerini duyacak kadar yanıbaşınızda hissedeceksiniz. Yalana karşı gerçeğin yanındaki duruşlarını, acılarını, sevinçlerini, inançları uğruna verdikleri mücadeleyi birlikte yaşayacaksınız. Kadın Oradaydı, hayatını hakikate adayan kadınların hikayesidir.

RABİAT Ü LADEVİYE

  • imdat sezer

Çok yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinde onu saracak bir parça bez bile bulunmaz. Gece çerağ yakacak yağları bile olmadığından anası kimseden bir şey istememeye ahdetmiş olan derviş babasına komşudan yağ istemesi için yalvarır.



Dışarı çıkıp hiçbir yere uğramadan geri dönen derviş baba kapının açılmadığını söyler. O gece ağlayarak uyuyan ana, rüyasında Peygamber Efendimizi görerek ondan kızının ümmetten yetmiş bin kişiye şefaat edecek bir kimse olduğunu öğrenir. Ayrıca Peygamber Efendimiz kendisine, bir tek gece salavat getirmeyi unutan Basra beyine giderek bu ihmalin bedeli olarak Rabia'ya dört yüz dinar vermesi gerektiğini de söylemesini ister. Bunu duyunca ağlayan Basra beyinin o günden sonra ailenin tüm ihtiyaçlarını karşıladığı söylenir.

Sedef Çiçeği

  • hayat

Tahsiline Amerika’da devam eden bir okuyucum gönderdi bu hikayeyi. Çok etkilendim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Mahkeme salonu lebalep doluydu. 70’ini geçkin iki ihtiyarın boşanma davası vardı o gün ve meraklı bakışlar altında oturuyordu bu yaşlı çift. Adamın inatçı bakışları vardı. Yaşlı kadın ise sinirden mi, yoksa ihtiyarlıktan mı titrediği belli olmayan elini kontrol altında tutmaya çalışıyor; bir yandan da yanında büzülmüş oturan eşine öfkeyle bakıyordu.
Hakim, “Anlat” dedi tok bir sesle. “Neden boşanmak istiyorsun?”

Yaşlı kadın bir kez daha öfkeyle baktığı eşinden aldığı gözlerini hakime çevirip derin bir soluk aldı ve “Yetti gayri” dedi. Heyecan ve öfkeden ağzı kurumuştu. Yutkunmak istedi ama yapamadı. Yine de ağzını aralayıp “Bu herif 50 yılımı zehir etti” dedi, işaret parmağıyla gösterdiği eşine hiç bakmadan.

...Şakaklarımdan Akıyor Hasretinin Alazları...

  • YineBiGulnihal

Gecenin karanlığına yüreğimi asıp sana yazıyorum. Yüreğimi sana kanatlandırıp seni düşlüyorum kırık dökük hayallerimde.. Uzakları aşındıran kelimelerimi satırlara serip seni soluyorum mürekkebimle. Yine yokluğun düşüyor hecelerime, yine yokluğun bir hançer gibi deliyor hücrelerimi..


Ne yapsam, ne etsem fayda etmiyor. Sensizlikte kanayan dudaklarımı nehirlerde yıkasam da silinir mi yokluğunun acılarını ?. Zaman sanki hasretinde durmuş.. Herşey hasrete prangalı…

Şakaklarımdan akıyor hasretinin alazları. Ayak uçlarıma düşen kangren geceyi kaldırıp yokluğunu yumrukluyorum sıvasız duvarlarda. Pervasızca yüzüme vuran yalnızlığın rüzgarları siliyor hasretinin kanla karışık terini…Olmuyor…Sensiz olmuyor işte. Hasretinde sesi kısılmış bir rüzgar gibiyim ..


Yutkunuyorum acının kanlı gözyaşlarını…Yapamıyorum, ne yapsam uyutamıyorum sensizliğin suskun kelimelerini…Ne zaman saçlarımı okşasa rüzgar, ılık nefesin biliyorum. Ne zaman gecenin koynunu serinleten ılık bir meltem esse yüreğime doğru, senin kokun diye ciğerlerimde soluyorum meltemleri.