2007 yılı Mart ayı konuları

Resulullahın kadınlarla sözleşmesi

  • Gaye

Peygamber efendimiz Mekke'nin fethinden sonra erkeklerle sözleşti, dine uymada nelere dikkat edeceklerini bildirdi. Erkekler bildirilen bu hususlara uyacaklarına dair Resulullaha söz verdiler. Bu sözleşmeden sonra Peygamber efendimiz kadınlarla sözleşmeğe başladı. Kadınlarla yalnız söz ile olup, mübarek eli, kadınların ellerine dokunmadı. Kötü huylar, kadınlarda, erkeklerden daha çok olduğundan, daha çabuk tesir altında kaldıklarından kadınlarla sözleşirken, erkeklerden daha fazla şart, araya kondu. Allahü teâlânın emirlerini yapmış olmak için, bunlardan kaçınmak lazım geldiği bildirildi.

Bu sözleşmede bulunan kadınlara Resulullah efendimiz hayır dua etti ve aflarını diledi. Bu sözleşmeyi her kim okuyup kabul edip bunlara uyarsa bu sözleşmeye dahil sayılır ve bu duaya kavuşur.

Dekana 'sanal aşk tuzağı'na beraat

  • hayat

İnternette tanıştığı Eczacılık Fakültesi eski Dekanı Berçin'i evlilik vaadiyle kandırıp 135 bin YTL'sini almakla suçlanan Zühre Özdemirci, beraat etti.

Kayseri Erciyes Üniversitesi Eczacılık Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Erdoğan Berçin'in internette chat yaparken kendisini manken Yüksel Ak'ın fotoğrafıyla kandırarak 6 ay içinde 135 bin YTL dolandırmakla suçladığı Zühre Özdemirci (22), beraat etti. Berçin, polise yaptığı şikâyette, internette tanıştığı Özdemirci'nin kendisini Bursa'da bir tekstil şirketinde yönetici olarak tanıttığını, kendisi diye Yüksel Ak'ın fotoğrafını gönderdiğini, kendisinin de buna inanarak âşık olduğunu ve evlilik kararı aldığını anlatmıştı. Sanığın banka hesabına 135 bin YTL para yatırdığını, ancak bir türlü yüz yüze gelmemeleri üzerine şüphelendiğini belirten Prof. Berçin, sevgilisi sandığı Yüksel Ak'ın ünlü bir manken olduğunu da poliste öğrenmişti.

KOSKOCA DEKAN NASIL İNANDI?

İnsanımızı zararlı alışkanlıklardan korumada Kur’ân Yöntemi

  • NaTuraL

Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim, davranışlarımızı değerlendiren, bizleri hep iyiye, yararlıya yönlendiren bir rehberdir. Zararlı alışkanlık, Kur’ân’ın iyi/güzel görmediği, kısaca tasvip buyurmadığı her söz ve eylemdir. Bunların başında bugün pek çok insanın içerisine düştüğü alkol, uyuşturucu, sigara, zina-fuhuş, tefecilik-faiz gibi şeyler gelmektedir. Kur’ân, bunları kötü, zararlı, haram, günah, pislik olarak nitelendirir. Bu davranışlar, tarih boyunca insan toplumlarında hep görünen şeylerdir. Bunlar, Kur’ân öncesi toplumlarda olduğu gibi, Kur’ân’ın indiği toplumda da vardı, günümüz toplumlarında da vardır. Yüce Kitabımız, bu sayılan kötülüklerin içerisinde boğulan insanları almış, onlarla ilgilenmiş, onları aydınlatmış, şuurlandırmış ve sonuçta temiz bir toplum hâline getirmiştir.

Seks patladı, biz altında kaldık

  • sessizgemi

Geçen ay Abant'ta bir mühendis, kiraladığı Ceylan adlı kısrağa tecavüz ederken yakalandı.






At sahibinin takibi sonucu iş üstünde yakalanan mühendis, "hayvana cinsel istismar" suçlamasıyla gözaltına alındı







Bolu Hayvanları Koruma Derneği üyeleri, Ceylan'ı ziyaret edip şeker verdiler, "insanlık adına" özür dilediler, satılmasını engellediler.







Dernek üyesi bir kadın olay yerinde, "Utanıyorum atın gözlerine bakmaya" diye başlayan bir şiir okudu.
Aynı gün Sakarya Hendek'in bir köyünde, ahırdaki ineğin arkasında yakalanan 17'lik bir genç, jandarmaya teslim edildi.

Bizi internet mi mahvetti?

  • sessizgemi

37 yaşındaki Ulviye Hanım yün örgü hırkası içinde başı önde oturuyor ve "Bizi bu chat işi mahvetti" diyor:


"Eşim internette chat (sohbet) yapıyor, tanıştığı çiftleri evimize çağırıyordu. Toplu seks yapıyorduk."


"Olay mahalli" Teksas'ın Dallas'ı değil; Manisa'nın Salihli'si...



Zamanla Ulviye Hanım, grup çalışmasından bıkmış ve yine internetten tanıştığı Mustafa Bey'le birlikte olmaya başlamış. Bir gün Mustafa Bey'le eve geldiklerinde kocayı alkollü bulmuşlar. Başına teflon tavayla vurup 3 yerinden bıçaklamışlar.
"Hayatımızı bilgisayarda chat mahvetti" diyordu Milliyet'teki haberde Ulviye Hanım...

Chat geyikleri

  • sessizgemi

"Sanal sohbet sitelerinde insanlar farklı kimliklerle dolaşıyor" diyorlar. Gerçek dünyada farklı mı sanki?..






Ailesinde ciddi iletişim sorunları yaşayan bir dostum anlattı:




Geçenlerde eşi ondan, kendisi­ne bugüne kadar söyleyemediği ne var­sa internet aracılığıyla yazıp yollaması­nı istemiş.




"İster mail at, istersen chat yapa­lım" demiş.




Bu yolla, yıllardır süren aile içi diya­logsuzluğun aşılabileceğini umuyormuş.




Yatak odasında aynı yastığa baş ko­yan iki kişinin, "konuşabilmek" için sa­nal bir ortama ihtiyaç duyması ba­na "iletişimsizlik çağı"nın trajik bir örneği gibi geldi.

Kur'ân Okunurken Riayet Edilmesi Gereken Bâtınî ameller

  • imdat sezer

Bunlar da on tanedir.

I.Kelâm'ın Aslını Anlamak
II.Tâzim
III.Kalp Huzuruyla Okumak
IV.Tedebbür (Düşünmek)
V.Tefehhüm (Anlamaya Çalışmak)
VI.Tecerrüd (Anlamayı Engelleyen Herşeyden Uzaklaşmak)
VII.Tahsis (Kendine Hitap Edildiğini Bilmek)
VIII.Teessür (Müteessir Olmak)
IX.Terakki
X.Teberri

İnsanın Sapkınlığa Düşmesinin Nedenleri

  • NaTuraL


Allah İradesinin Mutlakiyeti ve İnsan İradesinin Serbestiyeti






Kur'an'ı inceleyerek okuyabilen herkes, Kur'an'ın, insanın düşünce kaynaklarına hitap eden "ilahi irade" ile insanın seçme yeteneğinden (cüz'i irade-ihtiyar) ve geniş olan fikir özgürlüğünden ve buna bağlı olarak insanın sorumluluğundan söz eden bir kitap olduğunu görecektir. Yani Kur'an'ı okuyabilen her insan, ihtiyar ve irade sahibi olan insanın, aynı zamanda ilahi iradenin tesiri altında olduğunu kabul edecektir. Gerçekten insana verilen "tercih etme" yeteneği insanı mutlak bir özgürlüğe sahipmiş gibi göstermektedir. O kadar ki, insan, kendi yaratıcısını bile kabul edip etmemekte kendisini serbest hissediyor. Kuşkusuz insana verilen bu tercih ayrıcalığı, onun aynı zamanda başıboş bir varlık olmadığını, yaptığı her tercihten mutlaka sorumlu olduğunu açıkça gösteriyor.

İnternetin Din Değiştirme Süreci Üzerindeki Etkileri

  • NaTuraL

Hidayet ve hidayete erişme mefhumları İslam'a özgü olduğundan ve diğer dinleri küçümseme anlamı da içerebileceğinden bu yazıda daha objektif olduğu düşünülen "din değiştirme" kavramı kullanılacaktır. Din değiştirme, kişinin önceki inançlarından farklı bir dini inancı benimsemesi ve içselleştirmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bazı kültürlerde, mesela Yahudilikte, din değiştirme aynı zamanda bir başka etnik gruba katılmayı da ifade edebilir. Din değiştirme aslında "inanç özgürlüğü"nün bir parçasıdır ve bireyler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18. maddesinde de belirtildiğine göre diledikleri kadar sayıda dinlerini değiştirebilir ve hatta dini bütün olarak reddedebilirler. Yine benzer şekilde, bireyler herhangi bir din veya inancı kabul etmeye zorlanamazlar. Ancak dinlerin bu sürece bakışları biraz farklıdır.

III. Kitabu Âdâb'il-Kesb ve'1-Meâş (Kazanç ve Geçim Âdâbı)

  • nesim

1.Kazancın Fazileti ve Kazanca Teşvik
2.Ticarî İlişkilerin Sıhhatini Bilmek
3.Ticarette Haksızlıktan Kaçınıp Adaletli Davranmak
4.Ticarette İhsan (İyi Davranmak)
5.Dünya ve Âhiret İşlerinde Tüccarın Dini için Titiz Davranması




Giriş

Tevhidinde hak ve bir olan Allah'tan başka herşeyin bütünüyle yok olup gideceğine inanan muvahhidin hamdiyle Allah'a hamdederiz. Hiç çekinmeden, Allah'tan başka
herşeyin bâtıl olduğunu açık bir dille belirten bir kimsenin tâzimiyle Allah'ı tâzim ederiz. Yerde ve göklerde ne varsa, hepsi bir araya toplansa bile ne bir kara sineği, ne de bir çekirgeyi (veya zerreyi) yaratmaya güçlerinin yetmeyeceğini ilân eden bir kimsenin tebciliyle Allah'ı tebcil ederiz. Yeryüzünü kullarına yaygı ve döşek gibi serdiğinden, gökleri de kubbe olarak yücelttiğinden ötürü Allah'a şükrederiz. Geceyi gündüz üzerine sardığından, geceyi insanlar için örtü kılıp gündüzü de maişet zamanı kıldığından ötürü Allah'a şükrederiz. Gündüzü insanlar için maişet vakti kılmıştır ki, insanlar fazlını aramak için yeryüzüne dağılsınlar ve elde ettikleri nimetlerle ihtiyaçlarını gidersinler.

1-BİRİNCİ BÖLÜM :Kazancın Fazileti ve Kazanca Teşvik

  • nesim

Ayetler
Gündüzü ise, geçim vakti kıldık.
(Nebe/11).
Orada sizin için ve (beslediğinizi sandığınız, fakat aslında) sizin beslemediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.
(Hicr/20)
(Hac mevsiminde) rabbinizin lütuf ve keremini aramanızda (alışveriş yapmanızda) sizin için bir günah yoktur.
(Bakara/198).Bir kısmı Allah'ın fazlından rızık aramak için (ticaret maksadıyla) yeryüzünde yol tepecekler.
(Müzzemmil/20)
Sonra namaz kılınınca yeryüzüne dağılın da, Allah'ın fazlından rızık arayın.
(Cum'a/10)

Hadîsler

Günahlardan bir kısım vardır ki, onlara ancak kazanç yolunda çekilen üzüntü ve yorgunluklar kefaret olur.

2-İKİNCİ BÖLÜM:Ticarî İlişkilerin Sıhhatini Bilmek

  • nesim

Kesb/Alışveriş, Ribâ (Fâiz), Selem, İcare, Kırad ve Şirket (Ortaklık) ve Çalışıp-Kazanmanın Hareket Noktasını Teşkil Eden Bu Tasarrufların Sıhhatli Olması İçin Şer'an Gereken Şartlar

Her çalışan müslümana bu konunun ilmini elde edip bilmek farzdır. Zira ilmin elde edilmesi, her müslüman için farzdır ve müslümanların boynunda farz olan ilim de, muhtaç olduklarının ilmidir. Çalışan bir müslüman ise, çalışma ilmine muhtaçtır. Ne zaman ki, bu konunun ilmini elde ederse, muâmeledeki bozucu unsurlara vâkıf olur ve böylece onlardan sakınır. Bu konunun dışında kalan müşkül ve girift fer'î meseleler ise, o meselelerin neden girift olduklarına vâkıf olup onları bilen kimselerden sorup hakîkatlerini öğreninceye kadar onlar hakkında menfî veya müsbet bir hüküm vermekten kaçınmalıdır; zira kişi, fesadın sebeplerini icmalî de olsa bilmediği zaman, ne zaman duraklamasını ve ne zaman meseleyi soracağını bilemez. Eğer kişi 'Ben çalışma ile ilgili ilmi daha önceden öğrenmeyi bir ihtiyaç saymam. Ancak çalışıp sabrederim. Ne zaman bir hâdise vâki olursa, o zaman gidip öğrenirim ve bilmediğim için de ehlinden fetva isterim' derse, ona şöyle cevap verilir: Akidleri nelerin bozduğunu özet olarak bilmediğin zaman, hâdisenin meydana geldiğini ne ile bileceksin? Zira özet olarak akidleri nelerin bozduğunu bilmeyen bir kimse fasid olduğu halde- alışverişine ve tasarruflarına devam edip gider. Onların sahih ve mübah olduklarını zanneder. Bu bakımdan mübah olanı, mahzurlu olandan ayırmak, girift yerleri açık yerden tefrik etmek için az da olsa ticaret ilmini bilmek gerekir. Bu sırra binaen Hz. Ömer çarşıda gezer, bazı tüccarları kamçısıyla dövüp şöyle derdi:

1. Bey' (Alışveriş)

  • nesim

Allah Teâlâ (c.c) alışverişi helâl kılmıştır. Alışverişin (sahih olması için) üç rükün vardır:

a)Akdi yapan (satıcı veya alıcı)
b)Akdi yapılan (satılan veya alınan mal)
c)Lâfız ('sattım' veya 'şu kadar miktar mukabilinde aldım' gibi sîgalar)

a) Akdi Yapan (Satıcı veya Alıcı)
Tüccar bir kimsenin, kör, köle, mecnun veya çocuk ile alışveriş yapmaması gerekir; zira çocuk mükellef değildir. Mecnun da onun gibi... Bu bakımdan çocuk ve mecnunun alışverişleri bâtıldır. İmam Şâfiî'ye göre, çocuğun velîsi kendisine alışveriş yapabileceğine dair izin verse dahi, onun alışverişi sahih değildir. O halde tüccar, çocuk ve deliden aldığı şeyleri tazmin etmeye mec-burdur. Tüccarın çocuk ve deliye sattığı şeyleronların elinde zâyi olursa tüccarın kesesinden gitmiş olur. Akıllı köleye gelince, onun alışverişi, ancak efendisinin izniyle sahih olabilir. Bu bakımdan bakkala, fırıncıya, kasaba ve bunlara benzer ticaret erbabına gereken şudur: Kölelerle, efendileri onlara alışveriş izni vermeden onlarla alışveriş etmemektir. Efendilerinin kölelere izin verdiklerini ya kendi kulaklarıyla işitmelidirler veya memlekette 'Bu köle alışverişte efendisi tarafından görevli ve onun adına alışveriş yapmak hususunda yetkilidir' şeklinde bilinmesi gerekir. Bu bakımdan tüccar, bu yaygın habere güvenerek veya kendisine kölenin efendisi tarafından görevlendirildiğini söyleyen âdil bir kimsenin haberine itimad ederek onunla alışveriş yapabilir. Eğer kölenin efendisi, köleyi görevlendirmediği halde tüccar onunla muamele yaparsa, aralarında yapılan bu akid bâtıldır. Tüccar köleden neyi alırsa, o kölenin efendisine ait bir tazminat olarak tüccarın yanında bulunuyor demektir ve tüccar, köleye birşey teslim ettiği takdirde, kölenin elinde o teslim edilen zâyi olursa ne kölenin efendisi zayi olan malı toplamaya mecbur olur ne de o mal kölenin boynuna yüklenen bir hak olur. Bilâkis tüccar, ancak bu köle âzâd edildiği zaman, o hakkını kendisinden isteyebilir. Kör bir kimseye gelince; kör görmediği bir nesneyi satmış veya almış olur. Bu bakımdan onun ne satışı, ne de alışı sahihtir. Biz köre demeliyiz ki; 'Kendine gözü gören bir vekil tâyin et. O vekil senin hesabına alışveriş yapsın'. O halde âmânın vekil tutması sahihtir vekilinin de alışverişi (müvekkili için) sahihtir. Eğer tüccar bilfiil iki gözden âmâ olan kimse ile alışveriş yaparsa, muamelesi fâsiddir. Âmâdan ne alırsa, aldığı mal kıymeti nisbetinde elinde bir nevi emanet gibi bulunur ve ondan sorumludur. Âmâya teslim ettiği maldan da kıymeti nisbetinde âmâ sorumludur. Kâfire gelince, onunla muamele caizdir. Ancak mushaf kâfire satılamaz. Müslüman bir köle, kâfire satılmaz. Eğer kâfir müslümanlarla savaş halindeyse, ona silah satmak da haramdır. Bütün bunlara rağmen tüccar kâfire mushaf-ı şerif, müslüman köle ve savaş ha-lindeki kâfire de silah satarsa, bu muameleleri merduddur ve bu muamelerlerden ötürü kendisi de âsidir. Türkten, Türkmenden, Arap ve Kürtten olan askerlere, hırsız, hain, faizci, zâlim ve malının çoğu haram olan kimselere gelince, onların elinden herhangi bir şeyi almak tüccar için uygun bir hareket değildir. Çünkü bunların . malı, çoğu zaman haramdır. Ancak onlardan aldığı şeyin helâl olduğunu biliyorsa o vakit alabilir. Bunun tafsilâtı Helâl ve Haram bölümünde gelecektir.18

2. Riba (Faiz)

  • nesim

Allah Teâlâ faizi haram kılmıştır. Hakkında şiddetli emirler vermiştir. Bu bakımdan altın ve gümüş üzerine muamele yapan sarraflara faizden sakınmak farzdır. Yiyecek maddeleri üzerine alışveriş yapanlara da faizden sakınmak farzdır. Zira faiz ancak nakit (altın, gümüş) veya bedelleri olan diğer paralar ve yiyecek maddelerinde vardır. Sarraf bir kimsenin faizin nesie ve fadl çeşitlerinden sakınması gerekir. Faizin nesie çeşidi şu demektir: Altın ve gümüş olan herhangi birşeyi yine altın ve gümüş olan diğer bir şeyle sattığı zaman, ancak aynı mecliste verip almak suretiyle satış yapabilmektir. İşte aynı meclîste satılan altın ve gümüş ile bedelleri olarak alnan altın ve gümüş teslim edildi mi, faizin nesie şeklinden sakınmış olunur. Sarrafın altını darpha-neye teslim edip sikkeli altınları oradan satın alması, hem ribanın nesie şekli bakımından haramdır, hem de verilen külçe ile alınan sikkeli altınların arasında çoğu zaman ölçüde fark olması bakımından haramdır. Zira darbedilmiş para, külçe halindeki altın ve gümüşle ölçüde eşit olarak müşteriye verilmez.

3. Selem

  • nesim

selem23
Tüccar bir kimse, selem akdinde on şart gözetmelidir:

1.Sermayenin malûm ve belli olması, ileride teslim edilenmalın da belli olması keyfiyetidir ki ileride teslim edilmesi gereken selem malının teslimi zorlaştığı takdirde sermayenin kıymetine dönüş imkânı olsun. Eğer bir avuç dirhemi sayısız olarak ileride
teslim edilecek bir yığın buğday için verirse İmam Şâfiî'nin bir kavline göre sahih değildir. (Zira sermaye belli değildir).

2.Sermayeyi müşteriden ayrılmadan önce akid meclisinde
müşteriye teslim etmelidir. Eğer sermayeyi teslim etmeden önce ayrılırsa, selem akdi bozulmuş olur.