2007 yılı Ocak ayı konuları

GÜZEL KOKU

  • NaTuraL

Güzel koku, yaramaz nefsin habercisidir. Evvela koku duyu­lur, sonra da kötülük yolunu tutan nefis uyanmaya başlar. Bu habercilik, herşeyden çok, ince ve güzel şeylerle yapılır. Ötekilere oranla daha gizli, fakat etkisi daha kuvvetlidir. İslâmî haya ve utanma duygusu bakımından bu, üzerinde dikkatle durulması gereken bir meseledir. Diğer işlere hiç benzemez. Bir Müslüman kadına, tahrik edici güzel kokular sürünerek güzel elbiseler içinde sokaklarda gezip tozmak, gelen geçen erkeklerin bu ve­sile ile seksüel duygularını tahrik etmek izni verilmemiştir. Aksi takdirde, istediği kadar süslerini gizlemiş olsun, ne faydası var­dır? Göz görmese de koku alma yoluyla karşı cinsi çıldırtmak, çileden çıkarmak işten bile değildir. Zira güzel koku havaya ya­yılır ve yapacağını yapar. Kâinatın Efendisinden (salât ve selâm ona olsun):

ÇIPLAKLIK

  • NaTuraL

İslâm, örtünme konusuna çok önem vermiştir. Onu, utanma ve haya gibi, insanlığın temel gereklerinden saymış ve psikolo­jik neticeleri üzerinde de ayrıca durmuştur. Dünyada hiçbir me­deniyet, bu hususta, İslâm'da olduğu gibi, derli toplu kanun ve prensipler koymamıştır. Zamanımızın, kendilerini medenî ve ile­tici sayan toplumları ve milletleri arasında, ne yazık ki, geçerli olan usule göre, kadın ve erkek vücutlarının bir kısmını, hatta pek çok yerlerini açıp teşhir ediyorlar. Mal bulmuş mağribî gibi "işte bizim de malımız vardır" derecesini bütün sermayelerini ortaya koyuyorlar. Onlara sorarsanız, elbise,giyinmek veya vücudu korumak için değildir. Sadece bir süstür. Bir nevi fanta-/idir ve dikkat nazarlarını çekmeye yarar. İslâmî düşünce siste­miyle bu gibi fikirler arasında çok büyük farklar vardır, lilâm'da süs ve ziynet, gizlenmesi, örtünmesi gereken konular­dandır. Onlarda ise, açılıp saçılacak, herkese gösterilecek, ço­ğunun "Anne! Bak ne cici şeyim var!" derecesine teşhir edilecek hususlardan... islâm düşüncesine göre, elbisenin gayesi, süs eş­yası ve fantazi olmaktan çok, vücudun örtülmesidir. Elbise, ister kadın, isterse erkek olsun, gizlenmesi emredilen yerlerin örtün­mesi için kullanılır. Bunun sebebi, iki cinsin, karşılıklı olarak, birbirlerinin vücudlarını görmek suretiyle seksüel isteklerinin tah­rik edilmesini önlemektir. Çıplaklık, utanmazca bir harekettir. İslâm'ın haya ve duyguları hiçbir zaman böyle bir şeye taham­mül etmek için hazır değildir. Hatta değil Müslüman, kendini bilen, şuurlu bir "gayrimüslim" bile bu gibi rezaletlere razı ola­maz. Daha ileri giderek deriz ki, İslâm şöyle dursun, aklı başın­da hiçbir gayrimüslim, kadınla erkeğin, çırılçıplak yahut da de­kolte kıyafetle bir arada bulunmasına asla dayanamaz. İşte hadis meali:

1.Giriş

  • katip

Hamd o Allah'a mahsustur ki, kullarının hayırlı ve seçkinlerini birbirine ısındırıp kaynaştırmakla en büyük nimetini vermiştir. Nimetlerinin ve azametinin müşahedesiyle onların lezzet paylarını daha da arttırıp ihsan etmiştir.

Kullarını münacat ve lütuflarıyla sevindirmiştir. Dünyaya ve dünyanın güzelliklerine bakmayı, onların kalplerinde hor ve küçük göstererek ona yönelmelerini önlemiştir. Öyle ki, Allah Teâlâ'nın vech-i keriminin nûr-larını mütâlaa etmek için tenhalara çekilip en yakınlarıyla bile oturup kalkmayı terkederek, tefekkür etmeyi tercih etmiştir.

2.Uzlet Hususundaki Görüşlerin Delilleri ve İzahı

  • katip

Uzlet Hususundaki Görüşler
Halk, uzlet hakkında ihtilâf etmiştir. Bu ihtilâf, tâbiîn arasında başgöstermiştir. Uzletin tercih edilmesinin halk ile kaynaşmaktan daha üstün olduğunu savunanlar Süfyan es-Sevrî, İbrahim b. Edhem, Fudayl b. Iyaz, Süleyman el-Havvas, Yusuf b. Esbat, Huzeyfe el-Meraşî ve Bişr el-Hafî'dir.

Tâbiînin çoğu ise, halk ile oturup kalkmanm müstehab olduğunu, çok dost ve kardeş edinmenin iyiliğini, yakınlık ve dostluk kurmanın ve müslümanlarca sevilmenin faziletini, dinde 'birr' ve 'takva' yolunda müslümanlardan yardım istemeyi savunmuşlardır. Said b. Müseyyeb, Şa'bî, İbn Ebî Leylâ, Hişam b. Urve, İbn Şübrime, Şureyh, Abdullah'ın oğlu Şerik, İbn Uyeyne, İbn Mübârek, İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve bir cemaat bu ikinci mezhebe meyletmiştir.

3.Halk Arasına Katılmayı Tercih Edenlerin Delilleri ve Bu Delillerin Zayıf Tarafları

  • katip

Bu grup şu ayetlerle istidlal etmiştir.
Ey mü'minler! Kendilerine açık deliller ve ayetler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın! İşte onlar için çok büyük bir azab vardır. (Âlu İmran/105)

Allah kalplerinizi uzlaştırdı.(Âlu İmran/103)

Allah Teâlâ burada kalpleri uzlaştırmakla kullarına minnet etmektedir. Bu grubun, bu ayetlerle istidlal etmeleri zayıftır. Çünkü ayetten gaye; fikirlerin ayrılması Kur'an'ın mânâlarında ve şeriatın esaslarında çeşitli mezheplerin ihtilâfa düşmesi de-mektir. (Bedenle insanlardan ayrılmak değildir). İkinci ayetteki Ülfet kelimesinden gaye, göğüslerden kötü düşünce ve vesveseleri kaldırmaktır. Çünkü kötü düşünceler fitneleri kabartır, fitneler de husumetleri tahrik eder. Uzlet ve tenhaya çekilmek ise, buna zıt düşmez. Bu grup aynı zamanda Hz. Peygamber'in şu hadîsiyle de istidlal etmiştir:

4.Uzleti Tercih Edenlerin Delilleri

  • katip

Uzleti savunanlar, Allah Teâlâ'nın Hz. İbrahim'den hikâye ettiği şu ayetle istidlâl etmişlerdir:
İşte onlardan ve onların Allah'tan başka taptıklarından ayrılınca biz ona İshak'ı ve Yakub'u ihsan ettik ve hepsini de peygamber yaptık. (Meryem/49)

Hz. İbrahim'e bu ihsan-ı ilahînin bahşedilmesinin uzletin be-reketiyle olduğuna bu ayetin işaret olduğu söylenilmiştir. Oysa on-ların bu delili zayıftır. Çünkü kafirlerle beraber olmaktan gaye; on-ları dine davet etmektir. Başka bir faydası yoktur. Onların dine dönüşlerinden ümit kesildiği zaman, artık onları terketmemenin hiçbir mânâsı yoktur. Oysa biz burada müslümanlar ile beraber olmaktan ve bu beraberlikteki faydadan bahsediyoruz. Nitekim Hz. Peygamber'e 'Sence kapalı bir testiden mi abdest almak, yoksa şu insanların abdest aldığı havuzlardan mı abdest almak daha makbul ve sevimlidir?'denildiğinde, Hz. Peygamber şu cevabı vermiştir:

5.Fazileti, Fayda ve Zararları

  • katip

Halkın bu husustaki ihtilâfı, evlenmek veya evlenmemek hususundaki ihtilafına benzer. Biz Nikâh bölümünde 'Bu durum, haller ve şahıslara göre değişir' demiştik. Bu da, evlenmenin âfet ve faydalarını açıkça izah ettiğimize göredir. İşte bu konuda da hüküm böyledir. Bu bakımdan önce uzlet ve tenhaya çekilmenin faydalarını zikredelim. Bu faydalar dinî ve dünyevî olmak üzere iki kısma ayrılır: Dinî faydaları da, yapılması tenhada mümkün olan taatler, ibadetlerin devamlılığı, düşünce ve ilmin gelişmesi gibi
kısımlar ile insanlara karışmakla meydana gelen riya, gıybet, emr-i bi'1-mârufu terketmek, nehy-i an'il-münker yapmamak, tabiatın diğer huylarından çaldığı rezil ahlâk ve kötü amel gibi yasakların irtikabından kurt almaya ayrılır.

6.Uzlete Çekilmenin Âfetleri

  • katip

Din ve dünyanın birtakım maksatları vardır ki, ancak başkasının yardımıyla insan onlardan istifade edebilir. Ancak insanlarla oturup kalkmak suretiyle onlar elde edilir. Bu bakımdan insanlara karışmakla istifade edilen herşey, uzlete çekilmekle elden kaçar. Onun elden kaçması uzlete çekilmenin âfetlerindendir. Öyle ise insanlara karışmanın faydaları ve insanı ona çağıran sebeplere bak, onların ne olduğunu anla. Onları öğretmek, öğrenmek, faydalanmak, faydalandırmak, edep vermek, edeplenmek, ünsiyet elde etmek, başkasına ünsiyet vermek, sevap elde etmek, hakları yerine getirmek suretiyle sevaba nail olmak, tevazuû öğrenmek, hâllerin müşahedesinden tecrübeler elde etmek ve bun-lardan ibret almaktır. Bu bakımdan biz bunları uzun uzun açıklayalım. Çünkü bunlar insanlara karışmanın faydalarıdır ve yedi tanedir:

Cinsel yaşam eşler arası ilişkiyi etkiler mi?

  • NaTuraL

Evlilik, hayatın ciddi adımlarından biri ve bir çok gerçekle birebir karşılaşma sürecidir. Evlilikle beraber faklı bir insanla aynı çatı altında yaşamaya başlar ve eşimizi tanımak isteriz işte cinsellikte bu tanıma süreçlerinden biri.

Evlilikte cinsellik hafife alınamayacak kadar önemlidir. Zira evlilikteki her şey gibi cinsellikte bir paylaşımdır ve iki tarafında bu paylaşımdan memnuniyeti esastır.

Bütün bunlarla beraber cinsellik evlilik için her şey değildir. Eğer öyle olsaydı cinsellik ihtiyacı giderildikten sonra eşler arasında ömür boyu mutluluk olması gerekirdi. Oysa eşler arası cinselliğin verimli, iyi ve hoş olabilmesi ancak eşler arası zihinsel ve ruhsal ilişkinin iyi olmasıyla alakalıdır..Bu günkü yazımız cinsellikten ziyade cinselliğin evliliğin dinamiklerini nasıl etkilediğine ilişkin olacaktır.

Giriş

  • katip

İnsanları yumuşak ve kurumuş çamurdan yaratıp, sonra en güzel ve en mutedil bir surette meydana getiren Allah'a hamd olsun!

O Allah ki, daha sonra insanoğlunu, ters ile kan arasından süzüp çıkarttığı tatlı ve soğuk su gibi bir süt ile gıdalandırmıştır. Daha sonra onu temiz ve helâl rızıkla zayıflık ve fersûdelikten korumuş; düşmanı olan şehvetini saldırganlık ve hücumdan alıkoymuştur. O şehveti insanoğluna farz kıldığı helâl rızık talebiyle zapt u rapt altına almış, onu kırmak suretiyle de insanoğlunu idlâl ve ifsâd etmek için fırsat kollayan şeytanın ordusunu hezimete uğratmıştır. Şeytan Âdemoğlu'nun damarlarında kanın cereyan etmesi gibi cereyan etmektedir. Helâl rızkın zorluk ve galebesiyle Allah Teâlâ cereyan yollarını ve fırsatını şeytan için daraltmış ve zorlaştırmıştır; zira şeytanı, damarların derinliklerine götüren rehber, galebe ve başıboşluğa meyyal bulunan şehvetten başka birşey değildir. Bu bakımdan şehvet, helâl rızık elde etme gemiyle gemlendiği zaman, şeytan mahrum olarak yerinde sayar. Artık onun yardımcısı kalmaz.

Helâlin Fazileti Haramın Rezaleti, Helâlin Beyânı ve Dereceleri, Haramın Beyânı

  • katip

Helâlin Fazileti Haramın Rezaleti, Helâlin Beyânı ve Dereceleri, Haramın Beyânı ve Bu Husustaki Takvânın
Dereceleri

Ayetler
Ey Rasûller! Helâl şeylerden yeyiniz ve salih ameller işleyiniz! (Mü'minûn/51)

Bu ayette salih amelden önce helâlinden yenmesi emredilmiştir. Salih amelden gayenin helâlinden yemek olduğunu söyleyenler de vardır.
Aranızda birbirinizin mallarını, (hırsızlık, kumar ve gasb gibi) haksız sebeplerle yemeyin!(Bakara/188)

Yetimlerin mallarını zulmen (haksız olarak) yiyenler karınlarına ancak ateş doldururlar. (Nisâ/10)

Ey mü'minler! Allah'tan korkun! Eğer gerçek mü'minler iseniz (cahiliyede işlediğiniz) faiz hesabından arta kalanı bırakın; (almayın)! (Bakara/278)

Helâl ve Haramın Çeşitleri ve Yolları

  • katip

Helâl ve haramın tafsilâtı, fıkıh kitaplarının vazifesidir. Ahireti isteyen kimsenin helâl olduğu fetva ile bilinen yiyeceklerden başkasını yemedikçe, bu hususları uzun uzadıya bilmesine gerek yoktur. Rızkını çeşitli yönlerden kazanan ve fazla yemeye çalışan kimse ise, helâl ve haram ilmini, fıkıh kitaplarında beyan edildiği gibi bilmekle mükelleftir. Biz ise bu kitapta taksim bâbında derleyici kaidelerine işaret edeceğiz. Şöyle ki; mal, kendisinde bulunan bir mânâdan veya kazanıldığı cihette olan bir eksiklikten ötürü haram olur.

Birinci Kısım

Helâl ve Haramın Dereceleri

  • katip

Haramın tamamı habis olmakla birlikte bir kısmı diğerlerinden daha habistir. Helâl da bütünüyle tayyibdir; fakat bir kısmı diğer kısmından daha tayyib ve daha saftır. Nitekim doktor da her tatlının hararet verdiğine hükmeder; ancak bazısı şeker gibi» birinci derecede, bazısı da fanit (peynir şekeri) gibi ikinci derecede hararet vericidir; bazısı da pekmez gibi üçüncü derecede... Bal gibi olanlar da dördüncü derecede hararet vericilerdir.

Bunun gibi, haramın da bazısı birinci, bazısı ikinci, bazısı da üçüncü veya dördüncü derecede habis ve pistir. Aynı şekilde helâlin sıfatlarının dereceleri de değişiktir. Tayyiblik ve güzelliği çeşitli derecelere taksim edilir. Bu bakımdan biz ıstılah hususunda tıb ehline uyarak en azından dört dereceye taksim etmiş olalım. Her ne kadar ince tedkik ve tahkik bu şekildeki bir hasrı kabul etmese de. Evet, tedkik ve tahkik bu şekilde bir hasrı kabul etmez. Çünkü her derecenin de hadde hesaba sığmayacak kadar değişikliklere mâruz kalacağı tabiîdir. Zira şekerin bir kısmı diğer bir kısmından daha fazla hararet vericidir. Başka maddeler de aynen şeker gibidir. İşte bunun için biz de deriz ki, haramdan sakınmak (takva) dört derecedir:

Takvâ Hakkındaki Dört Derecenin Misâl ve Delilleri

  • katip

1. Bu derece, adil kimselerin takva derecesidir. Bu bakımdan takva şudur: Fetvanın haram kabul ettiği ve gerekli şartlardan herhangi birinin olmamasından dolayı haramın daha önce zikretmiş olduğumuz altı bahsinden herhangi birine giren herşey mutlak mânâda haramdır. Böyle bir haramı irtikâb eden kimse fasık ve günahkâr kabul edilir. İşte biz mutlak mânâda haram olandan bunu kastediyoruz. Bunun izah ve açıklamasının misâl ve delile ihtiyacı yoktur.

2. Buna misal olarak sakınılması farz olmayan bütün şüpheli şeyleri gösterebiliriz. Fakat bu tip şüphelilerden sakınmak müstehab görülmüştür. Bu durum Şüpheliler bahsinde de gelecektir. Şüphelilerin bir kısmından sakınmak ve kaçınmak farzdır. Bu bakımdan bu tip şüpheliler haram hükmündedir. Şüphelilerin

Şüphelerin Mertebeleri, Kaynakları ve Şüpheli Şeyleri Helâl ve Haramdan Ayıran Hususlar

  • katip

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Helâl de, haram da açıktır (ve bilinir). Bu ikisi arasında iki» sine de benzer birçok durumlar ve haller vardır" ki bunları insanların çoğu bilmez. Bu bakımdan kim şüphelilerden sakınırsa, o hem namusunu hem de dinini (şer'î tenkidden) istibra ederek uzak tutmak istemiştir. Şüphelere giren kimse ise, haram ile boğuşmaktadır ve tıpkı sürüyü korunun etrafında otlatan çobanın koruya girme ihtimalinin pek yakın oluşu gibi (onun da harama düşme ihtimâli pek yakındır),33

Bu hadîs-i şerif üç kısmın isbatı hakkında kesin bir hükümdür. Bu üç kısımdan (helâl-haram ve şüpheli), birçok kimseler tarafından bilinmeyen ortanca kısım (şüpheli) müşkildir. Ortanca kısımdan gaye, şüpheli emirlerdir. Bu bakımdan şüphelileri izah etmek ve üzerlerindeki perdeyi kaldırmak gerekir. Zira halkın çoğu tarafından bilinmeyen bir şeyi az da olsa bilenler vardır. O halde deriz ki, mutlak mânâda helâl olan şey şudur: Zatı, aynısında haramlığı icab ettiren sıfatlardan uzak ve sebepleri de haram veya kerahiyetin arız olabileceği şeylerden uzak olanlardır.