2007 yılı Ocak ayı konuları

Yemek İkram Etmenin Âdâbı

  • katip

1. Herşeyden önce yapmacık hareketleri ve zorlamaları terketmeli, ne varsa onu ikrâm etmelidir. Eğer yanında hiçbir şey yoksa ve açıklamaya imkânı da bulunmazsa, dostlarına yedirmek için borç etmemelidir. Çünkü böyle yaptığı takdirde nefsini vesveseye sevketmiş olur. Eğer kendi nafakasına yetecek kadar bir şeyleri varsa ve nefsi de ondan vazgeçip dostlarına yedirmesine taraftar değilse, o nafakasını buna rağmen dostlarına vermesi uygun değildir.

Seleften biri bir zâhidin evine gitti. Zahid yemek yiyordu. Gelen misafire zâhid şöyle dedi: 'Eğer bu yemeği borç ile almasaydım, ondan sana da yedirirdim.

3.3.6 Yedinci Derece

  • gencc

Yedinci Derece

Yedinci derece, el ve ayağıyla bilfiil vurmaktır. Silahı teşhir etmeksizin başka hareketleriyle bilfiil yapmasıdır. Zaruret şartıyla ve sadece ihtiyaç kadarıyla yetinmek kaydıyla böyle yapmak, fertler için de caizdir.

Böyle yapmakla münker ortadan kalktığı zaman derhal vurmaktan vazgeçmek uygundur. Kadı bazen üzerinde hak sabit olan bir kimseyi, o hakkı yerine getirinceye kadar hapse atabilir. Eğer hapse tıkılmış kimse hakkı eda etmemekte ısrar eder, kadı da o hakkı yerine getirmeye gücünün yettiğini ve sadece inatçılıktan dolayı ödemediğini biliyorsa, o hakkı yerine getirmesi için tedricî bir şekilde, dövmekle zorlayabilir. Uyarıcı da kadı gibi tedric usûlünü gözetmelidir. Eğer silah çekmeye mecbur olursa ve ancak münkeri, silah çekmek ve uyarılanı yaralamak sûretiyle ortadan kaldırabiliyorsa, böyle yapması daha büyük bir fitnenin kopmasına vesile olmadıkça silah çekebilir.

Davet ve Ziyafet Âdâbı

  • katip

Ziyafet Âdâbı
Ziyafetin edepleri altıdır:
1. Davet etmek
2. Davete icabet etmek
3. Hazır olmak
4. Yemeği takdim etmek
5. Yemek
6. Dağılmak
Bu edepleri teker teker açıklamadan önce Allah'ın izniyle ziya-fetin faziletini belirtelim.

Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:
Misafir için, zorluklara ve zahmete girmeyiniz. Zira böyle yaptığınız takdirde ona buğzetmeye başlarsınız. Oysa misafire buğzeden bir kimse Allah'a da buğzetmiş olur. Allah'a buğzedene de Allah buğzeder.43

Misafir kabul etmeyen bir kimsede hayır yoktur.44

Bir ara Hz. Peygamber (s.a), birçok deve ve sığıra sahip bulunan bir kimseyi ziyarete gitti. Fakat o zengin onu misafir olarak kabul etmedi. Birkaç koyunu olan fakir bir kadıncağızı ziyarete gitti, kadın, (kendisini misafir olarak kabul ettiği gibi), ikrâm olarak kendisine bir de koyun kesti.

3.3.7 Sekizinci Derece

  • gencc

Sekizinci Derece

Sekizinci derece, kendisinin uyarmayı becerememesi, fakat uyarma hususunda silahlı birtakım yardımcılara muhtaç olmasıdır. Bu takdirde çoğu zaman fasık ve uyarılan kimse de yardımcılarından imdat ister ve böylece iki tarafın karşılıklı dövüşmesine vesile olur. İşte bu ihtimalden dolayı imamın iznine ihtiyaç olup olmadığında ihtilaf baş göstermiştir.

Bir grup 'Fertler izinsiz bunu yapamaz. Çünkü bu tür uyarma izinsiz yapıldığı takdirde fitnenin tahrikine, heyecanın kabarmasına ve memleketin harap olmasına yol açar!' demiştir.

Dâvete İcabet Etmenin Âdâbı

  • katip

Davete icâbet etmenin âdâbı beş'tir:
1. Fakir zengin ayırımı yapılmamalıdır. Eğer fakirinkine değil de sadece zenginin davetine icabet edilirse, böyle bir hareket yasaklanmış olan kibir ve gurur sınıfına girer. Bu sır ve hikmete binâen, seleften bazı kimseler icabetin aslından vazgeçerek nedenini şöyle izah etmişlerdir: 'Çorbayı beklemek zillettir'. Başka biri 'Elimi başkasının çanağına uzattığım zaman, boynum ona karşı bükük ve zelil olur' demiştir.
Bir kısım mütekebbir vardır ki, zenginlerin dâvetine icabet edip fakirlerin davetine gitmekten imtina ederler! Bu hareket, sünnetin tam tersidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) köle ve fakir ayırmaksızın herkesin dâvetine icâbet etmiştir.51

Yemek Hazırlamanın Âdâbı

  • katip

Yemeğin hazırlanmasının beş âdâbı vardır:
1. Yemeği acele vermektir. Yemeği erkenden vermek, misafire ikram etmek demektir.

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:
Allah'a ve son güne iman eden bir kimse misafirine ikramda bulunsun.
Misafirlerin çoğu gelmiş ve hazır olmuşsa, gelmeyen birkaç kişi kalmış veya vakit geçmiş ise, o zaman hazır bulunanların hakkını gözetip bir an önce yemeği yedirmek, gelmeyenlerin hakkını gözetip beklemekten daha iyidir. Ancak geç kalan adam fakir ve beklenilmediği takdirde kalbi kırılacak bir tip ise, o zaman yemek biraz tehir edilirse, bir sakınca yoktur.

Dâvetten Dönmenin Âdâbı

  • katip

Dâvetten dönmenin üç âdâbı vardır.
1. Sünnet olduğu için kapıya kadar misafirlerle çıkmalıdır. Bu hareket misafire ikram sayılır. Misafire ikram ise, emredilen işlerden biridir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır: 'Kim, Allah'a ve son güne iman ediyorsa, misafirine ikramda bulunsun'.

Yine Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Misafir ağırlamanın sünnetlerinden biri de onu kapıya kadar uğurlamaktır.

Ebu Katâde şöyle demiştir: 'Habeşistan Kralı Necaşî'nin gönderdiği heyet Hz. Peygamber'in misafiri olduğu zaman, Rasûlullah (s.a) bizzat kalkarak onlara hizmet etti. Ashab-ı kirâm 'Ey Allah'ın Rasûlü! Sen hizmet etme, biz senin yerine hizmet ederiz' dediklerinde, Hz. Peygamber şöyle demiştir: 'Hayır, onlar

3.3.8 Muhtesib'in (Uyarıcının) Âdâbı

  • gencc

Muhtesib'in (Uyarıcının) Âdâbı

Derecelerin her birinde âdâbın tafsilatını zikretmiştik. Şimdi ise, onun tümünü ve kaynaklarını zikredeceğiz. Bu bakımdan deriz ki, uyarıcının tüm âdâbının kaynağı uyarıcıda bulunan üç sıfattır:
1.İlim
2.Takva
3.Güzel Ahlâk

İlim: Uyarıcı uyarmanın yerlerini, hududunu, mecralarını ve mânilerini bilmeli ki, uyarma hususunda ilahî nizamın hududunda durabilsin.

Takva: Uyarıcıyı belli bir muhalefetinden menetmek için gereklidir. Çünkü her bilen ilminin gereğince amel etmemektedir. Aksine çoğu zaman uyarıcılıkta sınırı aştığını, şer'an yetkili olduğu hududu geçtiğini bildiği halde ve buna rağmen herhangi bir gaye onu aşırı gitmeye zorlar.

Yemek Hakkındaki Birtakım Dinî ve Tıbbî Edepler

  • katip

1. İbrahim en-Nehaî'nin şöyle dediği rivayet edilmektedir:
Çarşıda yürüyerek birşey yemek âdi bir harekettir.64

İbrahim en-Nehâi bu sözü, âli bir senedle Hz. Peygamber'e isnad etmektedir. Bu fikrin tam zıddı İbn Ömer'den rivayet edilmektedir:

Bizler, Hz. Peygamber'in zamanında yürüdüğümüz halde yer ve ayakta su içerdik.65

Mâruf ve meşhur sûfîlerin bazılarının çarşıda yemek yedikleri görülmüştür. Bunun için kendilerine niçin böyle yaptıkları sorulduğunda şöyle cevap vermişlerdir: 'Be mübârek! Çarşıda acıkıp eve mi gidip yemek yiyeyim?' Kendisine denildi ki: 'Bâri camiye girip orada ye!' Şöyle cevap verdi: 'Camiye girip orada yemekten utanıyorum. Allah'ın mâbedine yemek için nasıl gireyim?'

Giriş

  • katip

Nimetlerine karşı Allah'a çok hamdederiz. Kalpte kibir ve ürkeklik bırakmayan bir zikirle Allah'ı yâd ederiz. Kendisine teşekkür etmek isteyen kimse için gece ile gündüzü arka arkaya gelecek şekilde yarattığı için, ona sonsuz şükrederiz. Hak ile korkutup müjde vermek için gönderilen peygamberine salât okur, o peygamberin tertemiz âline, şerefli olan ashâbına da salât ederiz. Onlar öyle kimselerdir ki, sabah, akşam, günün başında ve sonunda Allah'ın ibâdetine öyle dalmışlardır ki, onların herbiri dinde hidayet edici ve nûr verici birer yıldız ve lâmba olmuşlardır.

Fazileti, Tertibi ve Ahkâmı

  • katip

Virdlerin Fazileti
Virdlere devam etmek Allah'a götürücü bir yoldur. Basîret nûruyla bakanlar bilirler ki, Allah ile mülaki olmaktaki kurtuluş ve o mülâkata giden yol, ancak kul Allah'ın dostu olarak ölürse, Allah'ı bilerek ruhunu teslim ederse elde edilir ve yine bilir ki, muhabbet ve ünsiyet ancak sevgiliyi daimi bir şekilde anmak ve onun zikrine devam etmekle elde edilir. Mârifet ise, ancak sevgiliyi, onun sıfat ve fiillerini devamlı bir şekilde düşünmek sûretiyle elde edilir. Bu varlık âleminde, Allah'tan ve onun fiillerinden başka herhangi birşey yoktur. Zikrin ve fikrin devamlılığı ise, ancak dünyayı ve şehvetlerini terkedip sadece zaruret miktarınca ondan istifade etmekle mümkün olur. Bütün bunlar da gece ve gündüzün vakitlerini zikir ve fikirlerin vazifeleriyle geçirmekle tamamlanır. Nefsin yaratılışında usanmak ve bıkmak olduğu için, zikr ve tefekkürün belirli sebeplerinden herhangi birinin üzerinde devam edip sabredemez. Aksine nefsi, aynı tarzdaki zikre ve fikre zorlasa, nefis bıkkınlık ve ağırlık göstermeye başlar. Siz usanmadıkça Allah usanmaz. Bu bakımdan zarurî olarak nefse yapılan lûtuflardan birisi, onu bir zikirden başka bir zikre, bir nev'iden diğer bir nev'e nakletmek sûretiyle ona rahatlık vermenizdir ki, bu çeşit işler de vakitlere göre taksim edilmiştir. Böylece nefiste, bir şeyden başka birşeye geçmek sûretiyle ibâdet lezzeti yerleşir. Lezzetten ötürü de ibâdet hakkındaki isteği artar. İsteğin devamlılığıyla da nefsin ibâdete devamlılığı sağlanır. İşte bu sırra binaendir ki, virdler çeşitli kısımlara taksim olunmuştur. O halde zikir ve fikir için en uygun şekil, kişinin bütün vakitlerini veya vakitlerinin çoğunu kapsamasıdır. Çünkü nefis tabiatiyle dünyanın lezzetlerine meyillidir. Meselâ kul, vakitlerinin bir parçasını ibadetlere sarfederse görür ki, dünyaya meyleden taraf, nefsin tabiatına uygun geldiği için, diğer taraftan daha ağır basar. Çünkü

4 Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Yolları ve Âdeten Yapılan Münkerler

  • gencc

Alışkanlık hâline gelmiş olan münkerlerin bazılarına işaret edeceğiz ki işaret ettiğimiz münkerlerle benzerleri de bilinsin. Çünkü bütün münkerleri sayıp izah etmek imkânsızdır.

Mescidlerde İşlenen Münkerler

Münkerler, mekruh ve mahzurlu diye iki kısma ayrılır. Biz bir şeye 'bu mekruh bir münkerdir' dediğimiz zaman bil ki, onu yapmamak müstehabdır ve ona karşı susmak mekruhtur. Fakat haram değildir. Ancak o münkeri yapan kişi onun mekruh olduğunu bilmediği zaman, ikaz etmeyen bir kimse haram işlemiş olur. Çünkü bu durumda onun yaptığının mekruh olduğunu kendisine bildirmek farzdır. Çünkü kerahet, şer'an öyle bir hükümdür ki onu bilmeyene tebliğ edilmesi farzdır.

4.1 Çarşılarda Görülen Münkerler

  • gencc

Çarşılarda Görülen Münkerler

Çarşılarda görülmesi âdet olan münkerlerden biri, satışında yalan söylemek ve satılan malın ayıbını gizlemektir. Bu bakımdan herhangi bir kimse 'Ben şu malı, mesela on liraya satın aldım. Ondan bu kadar kâr ediyorum' dese ve yalan söylüyorsa, bu kimse fasıktır. Onun yalan söylediğini bilen bir Müslüman yalanını müşteriye söylemelidir. Eğer yalan olduğunu bilen, satıcının kalbini gözeterek susarsa, hıyanette ortağı olur ve sustuğundan dolayı günahkâr sayılır. Yine kişi satılan malın ayıbını bildiği zaman müşteriye söylemesi gerekir. Eğer söylemezse, Müslüman kardeşinin malının zayi olmasına razı olmuş olur. Bu şekilde razı olmak ise haramdır. Metrede, ölçek ve terazide değişiklik yapmak da böyledir. Bu bakımdan bu aletlerde hile yapıldığını bilen bir kimseye bizzat mâni olmak veya mâni olmak için idarecilere haber vermek farzdır.

4.2 Yollarda Görülen Münkerler

  • gencc

Yollarda Görülen Münkerler

Halk için yapılan ve âdet edinilen münkerlerden biri yollara koca koca direkler koymak, şahısların mülkleri olan binalara bitişik şekiller inşa etmek, ağaçlar dikmek, balkon ve pencereler açmak, geçide doğru uzatılmış ağaçları koymak, hububat ve yiyecek maddelerinden ibaret olan yüklerini yollarda bırakmaktır. Bütün bunlar yolların daralmasına ve yolcuların zarar görmelerine sebep olan, münkerlerdir. Eğer zarar söz konusu değilse ve yol da genişse bunları yapmak yasaklanmaz.

Evet! Odun ve yemek yüklerini evlere taşınıncaya kadar yollarda bırakmak caizdir. Çünkü yollar bütün insanların müşterek ihtiyaçları için yapılmıştır ve böyle bir şeyi yollara bırakmayı menetmek mümkün değildir. Hayvanları yolun üzerinde bağlayıp gelip geçenleri pisletecek ve yolu daraltacak şekilde bırakmak da münkerdir, yasaklanması gerekir. Ancak binekten inip ikinci bir defa bininceye kadar hayvanlar yollarda durdurulabilir. Hayvanların bu kadarcık durmasına müsaade etmek ise, yolların müşterek olmasından ileri gelmektedir. Herkes ancak ihtiyacı kadar yoldan istifade eder ve yolu işgal edebilir. Burada gözetilen ihtiyaç, âdet bakımından çarşıların açılmasına sebep olan ihtiyaçlardır. Çarşı ve yol ile ilgisi olmayan ihtiyaçlar değildir.

4.3 Hamamlarda Görülen Münkerler

  • gencc

Hamamlarda Görülen Münkerler

O münkerlerden biri, hamamların kapısında veya içinde bulunan şekillerdir. Bu şekilleri kaldırmak, her hamama girene (eğer gücü yetiyorsa) farzdır. Eğer şeklin bulunduğu yer, girenin eli yetişmeyecek kadar yüksekte ise, zaruret olmadıkça böyle bir hamama gitmemelidir. Çünkü dinen yasaklanan bir şeyi görmek caiz değildir. Hamamlarda bulunan şekillerin yüzlerini kapatmak veya sûretlerini iptal etmek sûretiyle vazifesini yaparsa kâfidir. Hamamların duvarlarında bulunan ağaç resimleri, canlılar hariç diğer nakışlar hamama gitmeye mâni değildir.