2007 yılı Ocak ayı konuları

Vilâdet

  • katip

Doğumun âdâbı beş tanedir:
1. Erkek çocuk doğduğu zaman, fazla sevinip, kız çocuğun doğumuyla üzülmemelidir. Zira bir baba olarak hayrın hangisinde olduğunu bilmek mümkün değildir. Nice erkek çocuk sahibi vardır ki, oğlunun kız olmasını temenni etmektedir. Belki kızların ebeveyne sağladığı rahatlık, erkek çocuklarının sağladığı rahattan daha fazladır. Kız çocuğunu yetiştirmekle elde edilen sevap daha boldur.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Herhangi bir müslümanın bir kızı varsa, o kızına İslâm terbiyesini vermiş ve terbiyesini de gereği gibi yapmışsa, ona yedirip ve yemeğini helâlinden vermişse ve Allah'ın kendisine ihsan ettiği nimetlerden o kızcağıza ihsanda bulunmuşsa, o kız, babasını ateşten korumak hususunda bir teminat ve cennete girmesini kolaylaştıran bir vesiledir.147

Talâk

  • katip

Talâk'ın helâl olduğunu bilmelidir. Fakat Allah nezdinde mübah olanların en çok buğzedileni ve menfuru olduğunu da unutmamalıdır. Boşanmanın mübah olması, ancak bâtıl bir şekilde eziyet olmamasına bağlıdır. Ne zaman kadını boşarsa ona eziyet etmiş olur. Başkasına ancak bir cinayet işlediği veya eziyet vermeye mecbur olduğu takdirde eziyet etmesi caiz olur.

Nitekim Allah Teâlâ (c.c). şöyle buyurmaktadır:
Eğer (azarlamak, yatağını terketmek ve dövmekle) size itâat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. (Nisâ/34)

Yani onlardan ayrılmak için herhangi bir hile aramayın ve düşünmeyin! Eğer babası gelininden nefret ediyorsa (babasının hatırını hoşnut etmek için) onu boşamak gerekir. (Çünkü babanın hakkı zevcenin hakkından daha önce gelir).

Giriş

  • katip

Hamd, kâinatın düzenini sağlayan, yeri ve gökleri yaratan, tatlı suyu bulutlardan indiren ve o su ile taneler ve bitkileri çıkaran Allah'a mahsustur. O Allah ki bütün canlıların rızıklarını takdir etmiş, sâlih ameller yapması hususunda kuluna yardım etmiştir.

Apaçık mu'cizelerin sâhibi Hz. Muhammed'e (s.a), onun âline ve ashabına salât ve selâm olsun. Öylesine bir salât ki, vakitlerin geçmesiyle tekrarlanır, saatlerin birbirini takip edişiyle artıp katmerleşir.

Bunlardan sonra muhakkak ki akılların hedefi, sevap evinde (cennette) Allah Teâlâ'ya kavuşup O'nun cemâlini doya doya seyretmektir. Bu da sadece ilim ve amel ile olur. İlim ve amelde devamlılık imkânı ise, ancak bedenin sıhhatine bağlıdır. Bedenin sıhhati ise, ancak yeterli gıdalarla mümkün ve vakitlerin tekerrürüyle ihtiyaç kadarını o gıdalardan almakla kaimdir. İşte bu sebepten ötürü bazı salihler yeyip içmeyi dinin gereklerinden saymışlardır.

3.3 IV. Rükün

  • gencc

Uyarıcının olmasıdır. Uyarıcılığın dereceleri ve edepleri yardır, Derecelere gelince, bunların ilki 'taarruftur. Sonra 'târif, sonra 'nehy', sonra 'va'z ve nasihat' sonra 'küfretmek ve azarla'mak', sonra 'eliyle engel olmak', sonra Vurmakla tehdit etmek', sonra 'silah çekmek', daha sonra 'yardımcılar toplamak sûretiyle uyarıcılık hususunda arka edinmek' gelir.

Birinci Derece

Birinci derece taarruf'tur. Bundan gayemiz münkerin cereyan etmesi hakkında marifeti aramak demektir. Böyle yapmak yasaklanmıştır ve buna daha önce bahsettiğimiz araştırma denir. Bu bakımdan herhangi bir müslümanın başkasının evine kulak verip, ev içinde çalınan sazın sesini dinlemesi uygun değildir. İçkinin kokusunu almak için havayı koklamak, mizmarın şeklini tanımak için elbiseyi ellemek, evin içerisinde cereyan edenleri haber vermek için komşularından sormak, bütün bunlar uygun değildir. Evet! Eğer iki adil kimse, onun isteği olmaksızın kendiliğinden 'filan adam evinde içki içiyor', 'filan adamın evinde içmek için hazırlanmış içki vardır' deseler, bu takdirde onun evine girmek sûretiyle mülküne ayak basılması bir münkeri kaldırmak içindir. Kişiyi haramdan menetmek için gerektiği anda vurup kafasını kırmak gibidir. Eğer iki adil kimse veya bir adil kimse kendisine haber verirse, (burada şahitliği değil, rivayeti kabul edilen herkes kastedilmektedir) bu takdirde bunların sözüne bakarak adamın evine hücum edilmesinin caiz olup olmamasında düşünmek gerekir. En iyisi hücum etmemektir. Çünkü başkasının evine, ev sahibinden izin almaksızın ayak basmak hakkına sahip değildir. Oysa müslümanın hakkı bir kimsenin üzerinde sabit olursa, ancak o hak iki şahidle kalkar. Bu meselede yapılacak en iyi şekil budur. Denildiğine göre, Lokman Hekîm'in yüzüğünün kaşına şöyle yazılmıştı: Gördüğünü örtmen, zannettiğini yaymandan daha güzeldir.

Tek Başına Olsa Bile Yemek Yiyen Kimsenin Riayet Etmekle Mükellef Olduğu Hususlar

  • katip

Bunlar üç kısma ayrılır:
a. Yemek öncesi âdâb
b. Yemek esnasındaki âdâb
c. Yemek sonrası âdâb

I. Yemek Öncesi Âdâb
Bu edepler yedi tanedir:
1. Aslında helâl olmakla beraber, kazanç şekli de tamamen sünnete ve takvaya uygun, şüphelerden uzak ve temiz olmalıdır.

Helâl ve Haram bölümünde mutlak temizin mânâsının beyan edileceği gibi, dinde müdahene yapmak suretiyle veya nefse uymak ya da ilâhi nizama göre mekruh olan bir sebeple kazanılmış olmamalıdır.

Allah Teâlâ, helâl demek olan tayyib'in yenmesini emretmiştir. Helâlin bereketini, haramın da kötülüğünü belirtmek için öldürmeyi yasaklamazdan önce bâtıl yolla elde edilen haramın yenmesini yasaklamış ve şöyle demiştir:

3.3.1 İkinci Derece

  • gencc

İkinci Derece

İkinci derece tariftir. Çünkü yasaklanan işi bazen kişi cehaleti sebebiyle işler. Fakat ona o işlediğinin haram ve münker olduğu tarif edildiği zaman terk eder. Cahil köylünün namaz kılıp, rükû ve secdesini güzelce yapmaması gibi...

Bu bakımdan bu işlediği işi bilmediğinden yaptığına inanılır. Rükû ve Secdesi güzelce yapılmayan namazın, namaz sayılmadığını bilmediği için böyle yapmıştır. Eğer namaz kılmayı istemeseydi namazı terk ederdi. Bu bakımdan böyle bir kimseye şiddet kullanmaksızın, uygun bir şekilde işlediği şeyin 'yasak' olduğunu tarif etmek gerekir. Böyle yapması, şu illetten ileri gelir: Tarif'in zımnında kişiyi cahilliğe, ahmaklığa nisbet etmek vardır. Oysa bir insanın cahilliğini yüzüne vurmak ona eziyet vermektir. İnsanoğlu az zaman emirleri bilmemezliğe nisbet edilmesine razı olur. Hele şer'î emirler ise, mesele daha da değişir. İşte bunun için görürsün ki, öfkesine mağlup olan bir kimse yanlışlık ve cahilliği hususunda ikaz edildiği zaman daha da öfkelenir! Hakkı bittikten sonra da cahilliği meydana çıkacaktır korkusuyla hakkı inkâr etmek hususunda nasıl çalışır? Çünkü tabiatlar hakikî avretin örtülmesinden daha fazla cehalet avretlerinin örtülmesine haris ve taraftardırlar. Çünkü cahillik nefsin sûretinde bir leke ve bir kabahattir. Nefsin yüzündeki bir siyahlıktır. Onun sahibi daima ayıplanır. Ön ve arkanın kabih yeri bedenin tabi sûretine dönüşür. Nefis ise bedenden daha şereflidir. Onun kabahati, bedenin kabahatinden daha şiddetlidir. Bir de bedeninin avreti görünen bir kimse ondan dolayı ayıplanamaz. Çünkü görünmesi onun iradesi dahilinde değildir. Aksine tabiidir ve onu kaldıramaz, güzelleştiremez. Çünkü yaradılışıdır.

Yemek Esnasındaki Âdâb

  • katip

Bunlar şöyle sıralanabilir:
1) Yemeğe besmele ile başlamalıdır.
2) Sonunu elhamdülillah ile bitirmelidir. Hatta her lokma ile beraber bismillah denmesi çok güzeldir ki, oburluk onu Allah'ın zikrinden alıkoymasın,
3) Birinci lokma ile beraber bismillah, ikinci ile beraber bismillahirrahman, üçüncü lokma ile beraber bismillahirrahmânirrahim demelidir.
4) Besmeleyi, başkası da hatırlasın diye sesli söylemelidir.
5) Sağ el ile yemelidir.
6) Yemeğe tuz ile başlayıp, yemeği tuz ile bitirmelidir.
7) Lokmasını küçük tutmalı ve güzelce çiğnemelidir.
8) Bir lokmayı yutmadan diğer lokmaya elini uzatmamalıdır; zira boyle yapmak yemekte acelecilik yapmak demektir.

3.3.2 Üçüncü Derece

  • gencc

Üçüncü Derece

Üçüncü derece, va'z, nasihat ve Allah'ın kahrıyla korkutmak sûretiyle münkeri işlemekten alıkoymaktır.

Münkeri münker olarak bildiği halde işleyen bir kimse hakkında bu şekil tasavvur edilebilir veya münker olduğunu öğrendikten sonra yine de ısrar eden bir kimse hakkında bu şekil tasavvur edilir. Tıpkı içkiye, zulme, Müslümanların gıybetine veya bunlara benzer hareketlere devam eden bir kimse gibi... İşte böyle bir kimseyi Allah'ın kahrıyla korkutmak, va'z ve nasihat yapmak gerekir. Bu hususta tehdit savuran hadîsleri kendisine okumak lâzımdır. Selefi salibinin gidişatını, muttakîlerin ahlâkını kendisine hikâye etmelidir. Bütün bunlar şefkatle, öfkelenmeden, azarlamadan, yumuşakça kendisine iletilir. Hatta onun hâline acıyan bir kimse gibi kendisine bakmalıdır. Günah işlemesini kendi nefsine isabet eden bir musibet gibi görmelidir. Zira Müslümanlar bir nefis gibidirler.

3.3.3 Dördüncü Derece

  • gencc

Dördüncü Derece

Dördüncü derece, sövmek, sert ve çirkin sözlerle azarlamaktır. Yumuşaklıkla kişiyi menetmekten aciz olduğu ve kişinin bu günaha ısrar etmesinin başlangıçlarını gördüğünde va'z ve nasihata önem vermeyip alay ettiği anda bir nevi uyarıcılığa gidilir. Bu tıpkı Hz. İbrahim'in 'Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza! Hâlâ akıllanmayacak mısınız? (Enbiya/67) ayetinde geçen sözü gibidir.

Bizim sövmekten gayemiz; çirkin, sövüleni zinaya ve zinanın mukaddimelerine nisbet etmek ve yalanlar uydurmak şeklindeki sövmek değildir. Aksine kişide bulunan sıfatlarla kişiye hitap etmektir. Bu sözler de çirkin kelimeler cinsinden sayılmak kaydıyla şöyle demelidir: 'Ey fâsık! Ey ahmak! Ey cahil! Sen Allah'tan korkmaz mısın?' veya şöyle demelidir: 'Ey cahil çiftçi! Ey bağî!' veya bunların mânâsını ifade eden bir kelimeyi kullanmalıdır. Çünkü her fasık ahmak ve cahildir. Eğer ahmak olmasaydı Allah'a isyan etmezdi. Hatta akıllı olmayan herkes ahmaktır.

Yemek Sonrası Âdâb

  • katip

Yemekten sonra müstehab olanlar şunlardır:
1) Doymadan sofradan çekilmelidir.
2) Parmaklarını yalamalıdır.
3) Daha sonra mendil ile silmelidir.
4) Daha sonra yıkamalıdır.
5) Yemek kırıntılarını toplayıp yemelidir.Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: Sofradan düşen yemek kırıntılarını yiyen bir kimse, genişlikte yaşar ve çocuğu hakkında da âfiyete kavuşur.25
6) Dişlerini kürdanla karıştırmalı, dişlerinin arasından her çıkanı yutmamalı, ancak dişlerinin köklerinde biriken ve dilin ucuyla çıkarılan şeyleri yutmalıdır. Kürdan ile çıkartılan şeyi ise dışarı atmalıdır. Kürdan ile dişlerini araladıktan sonra, su ile ağzını yıkamalıdır. Çünkü bu hususta ehl-i beyt'ten rivayet edilen bir söz vardır.

Toplu Olarak Yemek Yemenin Zorunlu Kıldığı Hususlar

  • katip

Bunlar yedi tanedir.
1) Beraberinde, yaşlılığından veya faziletinden ötürü daha önce yemeye başlaması gereken birisi olduğu halde ondan önce yemeye başlamamalıdır. Ancak âmir ve önder ise, o zaman yemek için bir araya gelmiş ve hazırlanmış cemaati fazla bekletmemesi gerekir.
2) Yemek yerken sükût etmemelidir. Çünkü bu şekilde davranmak. Acemlerin âdetidir. Fakat, iyiliklerden konuşmalıdırlar. Salihlerin yemek ve başka şeyler hakkındaki hikâyelerini anlatmalıdır.
3) Yemek zamanında arkadaşını düşünmeli ve arkadaşından daha fazla yemeyi asla düşünmemelidir. Sofraya gelen yemeğin, sofrada bulunanların rızası olmadıkça fazla yenmesi haramdır. Aksine arkadaşının fazla yemesine imkân vermek suretiyle arkadaşını kendine tercih etmelidir.

3.3.4 Beşinci Derece

  • gencc

Beşinci Derece

Beşinci derece eliyle münkeri kaldırmaktır. Bu derece oyun aletlerinin kırılması, içkinin dökülmesi, ipekli elbiseyi giyenin elbisesini çekip çıkarması, ipekli şeyler üzerine oturmaktan menetmesi, gasbedilen evden çıkarılması, icabederse ayağından tutup yerden çekmesi, cünüp olduğu halde mescidde oturduğunda mescidden çıkarması ve bunlara benzer fiillerdir. Böyle yapmak bir kısım günahlarda tasavvur edilir ama bir kısmında tasavvur edilemez. Dil ve kalbin günahlarına gelince, onları el ile engellemeye uyarıcının kudreti yoktur. Bunun gibi sadece günahkârın nefsinde ve iç organlarında kalan bir günah da böyledir.

Yemek İkram Etmenin Âdâbı

  • katip

Misafire yedirmekte çok fazilet vardır. Nitekim Câfer b. Muhammed (r.a) şöyle demiştir: 'Arkadaşlarla beraber sofra üzerinde oturduğunuz zaman, oturuşunuzu oldukça uzatınız. Zira bu saat hayatınızın sizin aleyhinizde sayılmayan saatidir'.

Hasan Basrî (r.a) şöyle demiştir: 'Kişi kendi nefsine, ebeveynine ve yakınlarına sarfettiği her nafakadan muhakkak sorulacaktır. Ancak kişi din kardeşlerine Allah rızası için infak ettiği yemekten sorulmayacaktır. Çünkü Allah Teâlâ kulunu bu yemekten ötürü sorguya çekmekten hayâ eder'.

Allah yolundaki arkadaşına yedirmenin fazileti hakkında zikrettiğimiz bu misallere yedirme hakkında vârid olan hadîsler eklendiğinde fazileti apaçık bilinir.

3.3.5 Altıncı Derece

  • gencc

Altıncı Derece

Altıncı derece, tehdit ve korkutmaktır. 'Şu yaptığını bırak veya senin kafanı kırarım veyahut boynunu vururum. Eğer bırakmazsan sana vurmak için emir veririm' şeklinde sözler söylemesi gibi... Bu tür uyarmak, mümkün ise vurmadan önce yapılmalıdır. Bu rütbede edep, yapılması mümkün olmayan bir vaîdle tehdit etmemektir. 'Senin evini yağma edeceğim' veya 'Çocuğuna vuracağım' veya 'Eşini esir edeceğim' ve bunlara benzer sözler gibi... Hatta kişi bu sözleri azimle söylerse, haram işlemiş olur. Azim olmaksızın söylerse yalandır.

Yemek Âdâbı

  • katip

Yemeğin âdâbına gelince, bu âdâbın bir kısmı misafirliğe yemeğe gitmekle, bir kısmı da misafire (yemek) ikram etmekle ilgilidir.

Yemek Davetine Katılmanın Âdâbı
İnsanların yemek zamanlarını gözetip o zamanda yemeğe gitmek sünnete aykırıdır. Bu bakımdan tam yemek zamanında bir eve girmek, ansızın girişten sayılır. Bu ise yasaklanmıştır.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle demiştir:
Ey iman edenler, (rastgele) peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak yemek için size izin verilir de girerseniz (erkenden gelip) yemeğin pişmesini beklemeyin. Çağrıldığınız zaman girin; yemeği yeyince dağılın, söze dalmayın. (Ahzâb/53)