"Mecmûat'ül-hakayık" adlı kitabtan alınan ve "Zamanların değişmesi ile hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz" şeklinde dilimize aktarılan bir hukuk kaidesini, bazı kimseler, ya gaflet ve cehaletlerinden, veya İslâma dost olmayışlarından, kendi arzuları istikametinde sündürüp zorlamaktadırlar. Cahilâne bir teârüf edası içinde, zamanın şartlarını ve karşılaşılan zorlukları ileri sürerek ve bu kaideyi numarasız gözlük gibi her meseleye teşmil ederek fetva vermekte ve ahkâm kesmek tedirler.
Âyet ve hadisle hükme bağlanmış bir meselede ictihada bile mesâğ bulunmazken, karakûşî usullerle hüküm vermeye asla müsade yoktur. Yukarıda belirtilen kaide, sadece örf ve âdet kabilinden olan şeylerle sınırlıdır (1). Bu sebeple, âyet ve hadisle sabit olmayan küllî hükümlerden bulunmayan bir takım cüzî hükümler zamanın değişmesi ile değişebilir (2). Mesela çok eski zamanlarda, namaz vakitlerinin ha-ricinde, camilerin kapıları kilitlenmezdi. Zamanın geçmesi ile hırsızlık vakaları çoğaldığı için, ibadethane kapılarını kilitlemek câiz görüldü (3).